Emniyetli Muhammed (asm)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

En Güvenilir, El-Emin

El-Emin Geliyor…

Efendimize (asm), peygamberlik vazifesinin verilmesinden önceki dönemlerdi… Kabe’nin yeniden inşası için kabileler bir araya gelmiş olanca güçleri ile çalışmaktaydılar. Sıra Hacer-ül Esved’in yerine yerleştirilmesine gelmişti ki, her kabilenin canla başla yerine getirmek isteyeceği bu vazife için kabileler bir biri ile anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Bu anlaşmazlık öyle büyümüştü ki, bir an sesler yükselir olmuş ve kılıçlar kınlarından çıkmıştı.

Birkaç gün süren bu anlaşmazlık süresince Kabe’nin inşaasına ara verilmiş, herkes Hacer-ül Esved‘in yerleştirilmesi meselesine odaklanmıştı. Kanlı bir hadisenin kopması her an beklenirken, Ku­reyş’in en yaşlılarından Ebû Ümeyye diye bilinen Huzeyfe b. Muğîre, ortaya atıldı ve taraflara şu tekli­fi sundu:

“Ey Ku­reyşliler! Anlaşamadığınız şu işte, mâbedin şu kapısından (Benî Şeybe Kapısını eliyle işaret ederek) ilk girecek zâtı aranızda hakem yapın; o kimse bu işi bir neticeye bağlasın!”[1]

Ebû Ümeyye’nin beklenmedik bu teklifi, taraflarca tereddütsüz kabul gör­dü. Artık bütün gözler Benî Şeybe kapısındaydı! Acaba kim çıkacaktı ve kabilelerin anlaşmazlığına nasıl bir çareyle son vere­cekti? Hiçbir kabilenin gönlünü kırmadan bu işi nasıl halledecekti? Merak dolu bakışlar, mescidin mezkûr kapısını dikkatle süzmekte idi. Kapıdan bir zât belirdi!

Uzaktan fark ettiler, kendisine mahsus boyu posu ve yürüyüşüyle vakar içinde gelen bu zâtı derhal tanıdılar ve sevinç içinde bağırdılar:

“El-Emin o! Muhammed o! Onun aramızda vereceği hükme râzıyız!”[2]

Evet, gelen Muhammedü’l-Emin’di (a.s.m.). Herkesin iti­madını kazanmış olan dürüst insandı. Bu sebeple, merak dolu bakışlar, birden sevinç bakışlarına döndü. Çünkü âdil karar vereceğinden hepsi tereddütsüz emindi.

Evet, isabetli karar vermekten şaşmayan Efendimizin (asm) gelişi, elbette tesadüfî değildi. Vereceği hükümle onlara, peygamberliğinden önce de, isabetli görüşe, derin düşünceye sahip olduğunu tasdik ettirecekti.

Ku­reyş, durumu kendilerine anlattı.

Kalbi gibi zihni de tertemizdi Efendimizin (asm)… İsabetli ka­ra­rı vermekte gecik­medi ve şu emri verdi:

“Hemen bana bir örtü getiriniz!”

Ânında getirdiler. Bir rivayete göre bu Velid b. Mu­ğî­re’­nin elbisesiydi. Di­ğer bir rivayete göre ise, Efendimiz (asm), bizzat kendi ridâsını bu işte kullandı.[3]

Kâinatın Efendisi (asm), getirilen örtüyü yere serdi.

Küçük büyük herkesin dikkatli bakışları, Efendimizin (asm) üzerinde toplanmıştı. O örtüyle ne yapacaktı?

Merakları fazla sürmedi ve Sevgili Pey­gam­be­ri­miz (asm), Hace­rü’l-Esved’i bu ör­tünün ortasına koydu; sonra da,

“Her kabileden bir kişi bunun birer köşe­sinden tutsun.”

diye emretti. Öyle yaptılar. Hacerü’l-Esved’i örtüyle, konulacak yere kadar kaldırdılar.

…Ve Resûl-i Kibriya Efendimiz (asm), bizzat Hacerü’l-Esved’i kendi eliyle yerine koyarak, bu şerefe nâil oldu!

Bundan sonra duvar örülmeye başlandı ve kısa zamanda tamamlandı.[4]

Böylece, Allah Resûlü, İlâhî mevhibenin bir eseri olan isabetli kararıyla, ka­bileler arasında büyük bir kanlı çarpışmayı önlemiş oldu.

Bu kararıyla Sevgili Pey­gam­be­ri­miz (asv), kendisinden çok daha yaşlı ve haliyle tecrübeli bulunanlardan bile daha isabetli görüşe, daha kuvvetli muhakemeye ve daha ziyade zekâya sahip bulunduğunu, aynı zamanda İlâhî bir kuvvetle teyit edildiğini ortaya koymuş oluyordu!

Emanete Sadık

Müşrikler Efendimize (asm) o derece güvenirlerdi ki, düşman oldukları halde kendisine en önemli şeylerini emanet olarak bırakırlardı. Efendimiz (asm) de bu emanetleri onlar müşrik olsalar bile en güzel şekilde muhafaza ederdi. Hatta hicret yolculuğunun başlamasından az evvel, evinin etrafını çevirip kendisini öldürmeyi planladıkları zamanda dostu Hazreti Cebrail (as) hadiseyi haber vermişti. O (asm) ise gitmeden evvel canına kasdeden müşriklerin emanetlerini alıp yanında götürüp onlara ders verebilecekken, “el-Emin”e yakışır bir şekilde tüm emanetleri müşriklere geri vermesi için Hazreti Ali (ra)’i yerine bırakıp sonra yolculuğa çıkacaktı. Çünkü O, Muhammed’ül Emin’di (asm) …[5]

***

Pek çok hadis-i şerifte doğruluğun ve emanetin önemi dile getirilmektedir. “Emaneti olmayanın imanı yoktur. Yani olgun mümin değildir.” (Et-Terğib, IV, 5).

“Münafığın alameti üçtür. Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde ona hıyanet eder.” (Buhari, İman,24; Müslim, İman,107-108.)

Hz. Peygamber (sav) gerçek Müslüman ve mümini tarif ederken, “Müslüman, elinden ve dilinden diğer insanların emin/güvende olduğu kimsedir. Mümin ise, insanların malları ve canları hususunda kendisine güvendiği kimsedir” buyurmuştur. (Buhari, İman,4; Müslim, İman, 64; Ebu Davud, Cihad, 2. Tirmizî, İman, 12, 2627).

Ebu Bekr (ra) anlatıyor: “Resulullah (sav) ashabına: “Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?” buyurmuş ve bunu üç kere tekrar etmişlerdi. “Evet!” deyince:
“Allah’a şirk koşmak, anne ve baba haklarına riayetsizlik, cana kıymak!” buyurdular. Bu sırada dayanmış durumda idi, yere oturup: “Haberiniz olsun! Yalan söz, yalan şahitlik!” dedi ve bunu o kadar tekrar etti ki, “Keşke bitirse artık” temennisinde bulunduk.” (Buhari, Şehâdât 10, Edeb 6, İstîzan 35, İstitâbe 1; Müslim, İman 143, (87); Tirmizi, Şehâdât 3, (230).

______________________________________

[1] İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 209; İbn Sa’d, Tabakat., c. 1, s. 146; Taberî, Tarih, c. 2, s. 201.
[2] İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 209; İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 146.
[3] Belâzurî, Ensab, c. 1, s. 99.
[4] İbn Hişam, a.g.e., c. 1, s. 209-210; İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 146; Taberî, Tarih, c. 2, s. 201.
[5] Kaniatın Efendisi, Salih Suruç, s:297.

Yazar: 
Yusuf Sıddık
resulullah.org
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Dâru’s-Siyâdeler (Seyyidlik Evleri)

Dâru’s-Siyâdeler (Seyyidlik Evleri) Doç. Dr. Murat Sarıcık   “Dâru’s-Siyade”, “Nakîbu’l-Eşrâflar”(1) ve Seyyidler için, ilk kez …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İstişare nasıl olmalıdır? Zübeyir Gündüzalp’ten…

Kapat