Ana Sayfa / Yazarlar / Ene, Ego; Bediüzzaman ve Freud

Ene, Ego; Bediüzzaman ve Freud

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Ene, Ego; Bediüzzaman ve Freud

Batı düşüncesinde ene yani benin adı ego. Bu kelime üzerinde yorumlar yapanlar çok, özellikle psikanalistler ve bahusus Freud, bu kelimenin etrafında çok durmuş. Ego, kişinin benliği, süper ego da onu denetleyen kontrol eden, bu ikisi arasında iletişim vardır, denetlenemeyen seyyar bir öge, super ego ise denetleyici kontrol edici. 

Söylendiği gibi ego ve süper ego arasındaki dengeyi kurabilen insanlar, özsaygı ve özgüven sahibidir. Freud sosyal ilişkiler ağı üzerinde durmuş, id ego, super ego diye tasnif yapmış, ama Bediüzzaman enenin bir felsefi ve dini anahtar olduğunu anlatmış. Freud ile ilgili iki büyük kitap okudum, Bediüzzaman’ın evrenin anlamının, insanın manasının çözülmesi bahsinde birşey söylemez. İnsan evrenin düşünebilen ve baktığını yorumlayan tek canlısı, içinde bulunduğu bu uçsuz bucaksız kainatın neden niçin inşa edildiğini insanda anlayan bir ünitenin gerekliliği konusunda Freud çaresizdir. Mikelanj‘ın Musa heykelinin karşısında iki ay oturmuş onun psikanalizini yapmış, bir de küçük eser yazmış, Mikalanj’ın Musa’sı diye. Mukaddes isimlere ilgisi var, ama neyin mukaddes olduğu konusunda bir şeyi yok. İnsan düşüncesine yeni kapılar açmış ama materyalizmin ötesine gidememiş. 
Psikologların, psikanalistlerin ene, ego hakkındaki ifade ve beyanlarını kısmen okudum, özellikle ene hakkına felsefi ve dini mülahazaları yok, Bediüzzaman’ın Otuzuncu Söz’de ene hakkındaki beyanları bir aşılmamış ve aşılması mümkün olmayan mütalaalar, icmaller yığını, bir şeyin değeri mukayese ile elde edilir, literature compare denilen mukayeseli edebiyat bu demek. Lebid’in kızı Kabe’nin duvarından babasının şiirini indirirken dediği “ayata karşı bunun bir kıymeti kalmadı” sözü bir mukayesenin sonucudur. Allah kitabını belagat devlerine kabul ettirmiş nerde kaldı ki bizim kâselisler. Mukayeseli edebiyat çok önemli bir düşünce ve tefekkür alanı. Bediüzzaman’ın talebelerinin mukayese gibi bir lüksleri yok, yere göğe koyamıyorlar ama koydukları bir yer de yok.

Kitabımız enenin dağlar, semavat ve arzın kabul etmedikleri hatta daha doğrusu edemedikleri bir keyfiyet olduğunu söylüyor, ama herkes içinde taşıyor farkında değil.

“Ene zaman-ı âdemden şimdiye kadar âlem-i insaniyetin etrafınla dal budak salan nurani bir şecere-i tuba ile müdhiş bir şeceri zakkumun çekirdeğidir.” Bu söz münakaşalar mübahaseler tarihini bilmeye mütevakkıf bir keyfiyet bu sözün açılımı bir koca kitab olur. Haydi biz yapalım. Enenin etrafında insanlık tarihi. Bu cümleye kendisi ne diyor “Şu azim hakikate“ evet azim bir hakikat insanlık tarihinin yaşında, Bediüzzaman icmal ile konuşur ta tafsil yapsaydı, on altı cilt değil yüz altmış cilt olurdu.

Ene künuz-ı mahfiye olan Esmâ-i İlahiyenin anahtarı olduğu gibi kainatın tılsım-ı muğlakının dahi anahtarı olarak bir muamma-i müşkülküşâdır. Bir tılsım-ı hayretfezâdır. Bu iki cümle felsefe tarihi demek felsefe tarihi kainatın anlamını çözememiş hayret verici bir tılsım, açılması zor bir muamma. Bu açamayıp tıkananlardan bahsetseydin ya Bediüzzaman o da takananlar diye bir kaç kitap olurdu, Tales, Aristoteles ve diğerleri kainatın sırları karşısında mebhud. Hz. Muhammed gelince sır çözülmüş, Necip Fazıl da anahtar aramış ama kendini acemi çilingire benzetmiş, filozoflar tıkanmış ne yapsın Üsdat-ı sani gaibi kurcalayan çilingir.

Prof. Dr. Ahmet Nebil Soyer

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İnsan Aczini Bilse

İnsan Aczini Bilse Rabbimiz eşsiz yaratma sanatını tüm kâinatta kusursuzca sergiliyor. Var olan her güzellik, …

Kapat