Ana Sayfa / AİLE & SAĞLIK / Aile / Engelli Çocuğun Annesi İlgiye Daha Çok Muhtaç (Röportaj)

Engelli Çocuğun Annesi İlgiye Daha Çok Muhtaç (Röportaj)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Genel bir kanı olarak engelli çocukların daha çok ilgiye ihtiyacı olduğunu düşünürüz. Bu doğrudur ancak en az çocuk kadar, hatta daha fazla ilgiye muhtaç birisi daha varmış: Engelli çocuğun annesi…

Uzman Pedagog Mehmet Teber:

“Engelli çocuğun annesi daha çok ilgiye muhtaç”

Röportaj: Ekrem Altıntepe

“Doğumda ebeveyn ile çocuk arasına güvenli bir bağ kurulması gerekir ki çocuğun geleceği bunun üzerine doğru ve güzel bir şekilde inşa edilebilsin. Ancak engelli bir çocuk dünyaya getiren anne bu bağı kurmakta zorlanır. Bu yüzden bu dönemde engelli bebekten daha ziyade özellikle annenin daha çok ilgiye ihtiyacı vardır.”

 

Öncelikle şunu sormak istiyorum: Engelli bir çocuk sahibi olan anne-babalar ilk anda ne hisseder, ne düşünürler?

Engelli çocuğun ilk sorunları doğumuyla birlikte başlar. Çünkü her aile sağlıklı bir bebek bekler. Biz buna imge bebek diyoruz, yani annenin ve babanın zihninde herşeyi düzgün bir bebek vardır. Ancak hayal edilen bebek değil de başka bir bebek geldiğinde ebeveyn çok olumsuz duygular yaşar ve bunun neticesinde özellikle anne, bebeğe bağlanmakta zorlanır. Anne, bebeğe duygusal açıdan bağlanmakta bir zorluk çekmesinin yanısıra suçluluk duygusu da yaşayabilir. Bunun akabinde bir inkâr, kabullenememe aşaması gelebilir.

Ailede olan bütün bu duygular otomatik olarak tabii ki çocuğa da yansır. Normal şartlarda 0-2 yaş aralığı anne ile çocuğun birbirine bağlanma, bağ kurma dönemidir. Bu dönemde anne ile çocuk arasında güvenli bir bağ kurulması gerekir ki çocuğun geleceği bunun üzerine doğru ve güzel bir şekilde inşa edilebilsin. İşte bu bağ annenin duyguları nedeniyle, yani çocuğu benimseyememesi, suçluluk duygusu, inkâr etme gibi nedenlerle kurulamazsa çocuğu çok zor bir süreç bekler. Bu yüzden bu dönemde engelli bebekten daha ziyade özellikle annenin daha çok ilgiye ihtiyacı vardır.

Yani engelli doğan çocuktan daha ziyade annesiyle mi ilgilenmek gerekiyor?

#

Evet. Eğer anne çocuğu kabullenmez ve benimsemezse bebek için ilk sorun burada başlar. Dolayısıyla önce anneyle ilgilenerek çocuğuna karşı oluşacak olumsuz duyguların önüne geçilmesi gerekir. Bu duyguların yanısıra bir de aileler soruna hızlı bir çözüm bulabilmek için doktorlara müracaat ediyor, hastaneler arasında koşturmaya başlanıyor. Bu sırada çocuğa yönelik tedaviler, testler yapılıyor. Tabii bu süreç çocuğu yoruyor. Oysa ki engelli çocuğun normal çocuklardan daha fazla sevilmeye, okşanmaya ve şefkate ihtiyacı vardır. Bu koşturmaca içinde eğer annenin bu dönemi bir an önce atlatıp çocuğunu kabullenmesi, gerekli olan ilgi ve şefkati vermesi sağlanamazsa sorunlar katlanarak büyür.

Onun için annenin bu dönemi en kısa zamanda atlatabilmesinde ona yardımcı olmak gerekir.

Peki annenin bu süreci en kısa ve sağlıklı bir şekilde atlatabilmesi kimin ne yapması gerekiyor?

Anne bir şok yaşamıştır, o durumda bilinçli olarak ne yapması gerektiğini düşünemez. O durumla yüzleşen kişinin çok mantıklı karar vermesi, sağlıklı kararlar alması çok fazla mümkün değil. Anne, bu durumda çocuğunun geleceğiyle ilgili hep olumsuz senaryoları düşünür. Eğitiminden evlenmesine kadar hep olumsuz senaryolar vardır annenin zihninde.

Bu durumda eş desteğinin, aile desteğinin, sosyal desteğin devreye girip annenin çocuğa bakışını benimsemesini hızlandıracak çeşitli mekanizmaların kurulması gerekiyor. Anne bilecek ki her şartta eşi onun arkasında, ailesi onu destekleyecek, devlet her koşulda bu çocuğun arkasında olacak.

Tabii burada eşlere çok büyük görev düşüyor. Annenin en yakınındaki kişi olarak babalar anneye psikolojik destek sağlamalı, onunla her zaman olduğundan daha fazla ilgilenmeli, şefkat göstermeli, destek olmalı. Tabii daha sonra en yakınlarından başlayarak aile fertlerinin ve sosyal çevrenin annenin bu döneminde destek olması gerekiyor.

Bu aşamada annenin aynı durumda olan ailelerle görüşmesinde de fayda var. Aynı duyguları paylaşanlar bir araya gelirse daha güçlü olabilirler. Anneye kendisi gibi olan başkalarının da olduğu ve onların sorunlarını aştıklarını göstermek gerekir. Her halükarda anneye yalnız olmadığını hissettirmek gerekiyor.

Doğuştan engelli veya sonradan engelli çocuk sahibi olmuş bir aile evin içini, ev dizaynını çocuğa göre mi yapmalı yoksa hayatı normal akması gerektiği gibi mi akıtmalı? Yani çocuğa engelli olduğu hissettirilmeli mi?

Engellilerin en çok rahatsız olduğu şey onlara acımaktır. Olması gereken şey onlara normal yaklaşmaktır. Hiç kimse kendisine birisinin acımasını istemez, acıyan gözlerle bize bakılmasını istemeyiz. Engellilerde de onların istediği şey onlara acımak değil, onları o haliyle kabul etmek, bunu hayatın bir parçası olarak görmektir.

Evet, böyle görmeli ama toplumu ve çevreyi de onlara uyarlamak gerekir. Engelli bir çocuğun oyun ihtiyacı vardır, buna göre bir oyun sistemi kurmak gerekir. Görme engellilere göre ayrı bir oyun, işitme engellilere göre ayrı bir oyun sistemi kurulabilir ama bunları yaparken ona bu farklılığı hissettirmemek gerekir. Bu oyunun veya düzenlemenin onun için olduğunu hissettirerek, acıma duygusunu yansıtarak yapmamak gerekir bunları. Hayatın bir parçası, normal bir durum yani… Engelli birey için yapılan düzenlemeler bir acıma duygusu içinde sunulmamalı…

Engelli bir çocuk eğitim hayatına başladığında eğitimcilerin nelere dikkat etmesi gerekiyor?

Eğitimcilere düşen görev engelli çocuklarla diğer çocukları bir araya getirmek… Devletin bunu sağlaması lazım. Bence her sınıfta mutlaka engelli çocuk olmalı. Engelliler konusu hayatımıza bu şekilde girer zaten. Eğer engelliler konusu daha çocukluktan dünyamıza girerse, engelli bir arkadaşımız olursa bu durumu kanıksar ve normalleştiririz. Artık onlara acıyarak değil bir arkadaş olarak bakarız. Bence her çocuğun bir engelli arkadaşı mutlaka olmalı.

Siz her sınıfta bir engelli öğrenci olmalı diyorsunuz ama engelli öğrenciler için özel sınıflar oluşturuluyor, ayrı sınıflarda birlikte eğitim veriliyor…

Engelliler bir arada olarak birbirinden güç alabilirler ama sürekli olarak aynı ortamda olmaları, normal hayattan soyutlanmaları doğru değil. Engelliler kendi aralarında etkinlik yapabilirler, orada deşarj olabilirler ama bu sürekli hale gelmemeli. Görme engelliler okulu olabilir ama engelli çocuklar hayatının bir döneminde normal çocuklarla birlikte eğitim almalı. Beden dersinde, müzik dersinde, resim dersinde, sınıfsal etkinliklerin bir kısmını normal eğitim veren okullarda diğer çocuklarla birlikte almalılar. Onları bir tarafa ayırmak doğru bir yaklaşım değil. Toplumda görme engelli veya işitme engelli kişileri kendi aralarında arkadaş olarak görüyoruz ama bu doğru değil. Niçin sokakta oynayan beş çocuğun arasında engelli bir arkadaşları yok. Oysaki toplumun beşte biri engelli…

Bizim hayatımızda maalesef engellilere yer yok. Televizyon dizi ve filmlerimizde yoklar, çizgi filmlerde yoklar, çizgi romanlarımızda yoklar… Asıl sıkıntı bu. Hayatın  içerisinde var olmalılar ve biz onları hayata sokmak için planlama yapmalıyız.

Engelli çocuk sahibi ailelerin yapmaması gereken davranışlar nelerdir? Anne-babaların neleri yapmaktan veya söylemekten uzak durmaları gerekiyor?

Öncelikle engellilerin yaşadığı çeşitli duygulara bakmak lazım. O duyguları derinleştiren davranışlar yanlıştır, o duyguları hafifleten davranışlar doğrudur. Bu  duyguların başında yetersizlik duygusu gelir. Yani bir şeyi yapmak isteyip de yapamamanın getirdiği yetersizlik duygusu. Yetersizlik duygusu engelli çocukların yaşadığı duyguların başında gelir. Çocukların psiko-sosyal gelişim dönemi olan 6-12 yaş arasında bir çocuk yoğun yetersizlik duygusu yaşarsa bu onun hayatını ömür boyu etkiler. O yüzden 6-12 yaş arasındaki her çocuk –engelli olsun veya olmasın– hayatın bir alanında başarıyı tatmalıdır. Başarıyı tadamamış çocuklarda sorunlar çıkar. Yaramaz dediğimiz, düzeni bozuyor dediğimiz çocuklar başarıyı tadamamış çocuklar arasından çıkar. Onun için çocukları başarıyı yakalayabilecekleri alanlara yönlendirmek lazım. Bu spor, müzik, resim veya başka birşey olabilir.

Engelli çocukların anne-babalarının çocukta var olan yetersizlik duygusunu “bıktım artık”, “kendi işini yapamıyorsun”, “birşeyin üstesinden gelemiyorsun” gibi söylemlerle derinleştirmemesi gerekir. Anne-babalar bu tarz söylemlerden mutlaka uzak durmalıdırlar. Bu tarz söylem veya davranışlar engelli çocuğu travma içerisine sokar.

Engelli çocukların yaşadığı ikinci olumsuz duygu “ben diğerleri gibi değilim” duygusudur. Aile bunu pekiştirecek her davranıştan uzak durmalıdır. Mesela çocuk “Ben top oynayacağım” dediğinde “Yavrum senin ayakların yok, sen nasıl top oynayacaksın” demek yerine onunla top oynamalı. Anne-babalar engelli çocukların normalleşme isteklerine mutlaka olumlu cevap vermelidirler. Çocuğun normalleşme istek ve arzularına zemin hazırlamalıdırlar. Eğer çocuğun taleplerine “Sen farklısın” diye ket vurulursa çocuk içine kapanacak ve kapalı bir kutu haline gelecektir ki bunu yapmak engelli çocuğa yapılabilecek en büyük yanlışlardan birisidir.


Moral Dünyası Dergisi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Metot: Algıyı Değiştir, Hastalığa Dönüştür

METOT: ALGIYI DEĞİŞTİR; HASTALIĞA DÖNÜŞTÜR İzzet Güllü Psikolog Resmi nasıl görüyorsunuz? Aslında yatay çizgiler düz …

Önceki yazıyı okuyun:
“Dönüş Yolu Kastamonu’dan (da) Geçer / Orhan SALCI

A R A L I K Orhan SALCI “Dönüş Yolu Kastamonu’dan (da) Geçer Yirminci yüzyıl, …

Kapat