Ana Sayfa / Yazarlar / Erdoğan’ın kültürel projesi / Himmet UÇ

Erdoğan’ın kültürel projesi / Himmet UÇ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Prof. Dr. Himmet Uç

Erdoğan’ın Kültürel Portresi

Recep Tayyip Erdoğan’ın portresi kendisine gelinceye kadar ki devlet adamı portrelerinden farklılık gösteriyor. Mustafa Reşit Paşa’dan günümüze gelinceye kadar başbakan muadili devlet adamlarının tarih, kültür, sanat, edebiyat, din gibi toplumu dizayn eden öğelere karşı duruşları elbetteki farklıdır. Mustafa Reşit Paşa muhafazakar bir toplumda Avrupai tavırları ile antipati toplamıştı, bu yüzden Tanzimat’ı ilana giderken, kahyanın evin masrafları konusunda konuşmasına mukabil “kahya akşama sağ dönersem konuşuruz” der. O zaman çok yadırganan bir tavrı, tek camlı gözlük kullanması idi.Şinasi’nin onu fahri alem ve reisi cumhur, medeniyet resülu gibi yadırganan imajlarla anmasına hiç rahatsız olmamıştı. Ama bunun yanında o da büyük bir devlet adamı idi, o dönemde denge politikaları ile devlete büyük katkısı olmuştu, hakkını da verelim.

Menderes büyük bir yenilik yapmış ezilen horlanan dini oldukça zulmün elinden kurtarmıştı. Ama altmış ihtilalinin ayak seslerini kendisine söylediklerinde Eskişehir mitinginde kalabalığı göstererek  “bu millet benim arkamda kim bana bir şey yapabilir” demişti. Sandıktan çıkan ve muhafazakar milletin dinini ayaklar altından alıp, memleketi yaşanır hale getiren nadir adamlardandı. Fakat ihtiyatsızlık yüzünden başına geleni kestiremedi, eğer Erdoğan’ın ihtiyatı ve cesaretinin onda biri onda olsaydı ne altmış ihtilali olur ne de Türk siyaseti ve devleti senelerini kaybetmezdi.17 Aralık bir altmış ihtilali gibi tasarlanmıştı, bir tiyatro tasarımı gibi bütün şartlar ayarlanmış kodlanmış, birilerinin hırsı yukarıya al aşağı edecekti, ama Erdoğan’ın cesareti , dik duruşu bu büyük faciayı birilerinin kursaklarında bıraktı, şimdi daha açık bir seneryo ile sureti haktan ve kelime oyunları ile daha kirli bir tezgah sergilenmekte inşallah ve yine inşallah bu oyun atlatılacaktır.

Erdoğan klasik cumhuriyet algısına göre bir milliyet peşinde olmadı, Osmanllı yüzyıllarca bütün ırkları bir potada aynı hakikatlere ve birlikte yaşama şuuruna ikna etmişti, hatta gayri müslimler bile Osmanlı olduklarını iftiharla söylüyorlardı. Osmanlı elbette milleti hakime olan Türklerin diğer islam mlletlerini bir arada yaşatma becesinden ileri geliyordu. Ama bu birlikte yaşama kimseye nefret aşılamadı,herkes birbirine iyi günde kötü günde birlikte olmayı sevgiyi ve nefreti paylaşmayı öğretti.Erdoğan Bediüzzaman gibi Osmanlı milliyet vemillet anlayışına uygun davrandı. Osmanlı sevgisi aşikardı, çünkü bizim dünya tarihindeki bütün lüksümüz Osmanlı olmak ile gerçekleşmişti, Piyer Loti ve daha birçokları Türklerin uzlaştırıcı ve insani kişiliğinden dolayı onları sevdiler ve İstanbul’un bir semtine onun adına verdiler. 

Türkler ta ondokuzuncu yüzyılın başından itibaren savaşlarda büyük kayıplar verdiler, 93 harbi, daha sonra Balkan savaşları , Çanakkale savaşı, istiklal harbi gerek Müslüman gerek milleti sairenen büyük bir kısmı savaş meydanlarında öldü, Kayseri lisesinin neredeyse bütün öğrencileri savaştaöldüler, Kadıköy lisesinin üst sınıfları savaştadırlar, Tecer bunları anlatır.Türkler ve Müslümanlar osmanlıyı kurtarmak için koştular ve öldüler onbinlercesi, en son kurtuluş savaşında binlerce insan öldü, yüz yıla yakın savaşmış bir millet savaş meydanlarında kazandığı hürriyetini savaş sonrası kaybetti, dinini ezanını,  kitabını , medresesini , tekkesini kaybetti, Bediüzzaman’ın dediği gibi “bîçare Türkler” cumhuriyetin asil rejiminde ömürlerini savaşlarda verdiler, değerlerini de savaştan sonra kaybettiler. Ataterkten itibaren din ve milliyet dengesi kayboldu milletler birbirlerinden nefret etmeye başladılar hatta nefret aşılandı, Erdoğan’dan önce bu denge çok kurulamadı, o Osmanlı türü birmilliyet anlayışını örgütleri, Kürtlerin de Türklerin de akıllılarını etrafına toplamayı başardı. Yılmaz Öztuna Osmanlı tarihini fenomen olarak ortaya koyan bir büyük tarihçi idi, onun cenazesine gitti, gözlerden kaçmıştır. 

Aynı Erdoğan Nevzat Köseoğlu gibi din ve milliyet dengesi kurmuş bir MHPlinin cenaze namazına gitti, o değerli olan şeylere himmetini ve sevgisini esirgemedi. Onun milliyet anlayışı bu idi, Köseoğlu’nun cenasesinde Bahçeli ile bakışmaları nasıl farklı durduklarını gösteriyordu. Ne Kürtler ne de Türk siyasiler din milliyet dengesini kuramadılar herkes kendinin mutlu olduğunu ileri sürdü ama, hep toparlayıcı olamadılar.

 

Erdoğan’ın Bediüzzaman’ın siyasi ve kültürel ve dini uzlaşmacı siyasetini kabullenip onu onaylaması ülkede hem siyaseten hem de dinen bir birliktelik meydana getirdi. Daha güzel günlere ..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Manevi Buhranlar ve İman Hakikatleri

Manevi Buhranlar ve İman Hakikatleri Günümüzün hayat hızı ve anlayış tarzının getirdiği şeyler İslam’ın evrensel …

Önceki yazıyı okuyun:
Gazze, melekler şehrisin sen / Mustafa ULUSOY

Gazze, melekler şehrisin sen   Sen, o ince çizgide duran bir şehirsin Gazze Herkesin kolay …

Kapat