Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Seçme Yazılar / Erol Güngör’den Araplar, Ortadoğu, Tasavvuf vb ile İlgili Değerlendirmeler

Erol Güngör’den Araplar, Ortadoğu, Tasavvuf vb ile İlgili Değerlendirmeler

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Merhum Erol Güngör, genç yaşta vefat etmesine rağmen Cumhuriyet devrinde yetişen önemli ilim ve fikir adamlarından sayılmayı hak etmiş, milliyetçi kimliğiyle tanınan, düşünen bir akademisyendi. Bugün bazı konularda kavmiyet gayretiyle serdedilen fikirlerle kıyaslayarak Türkiye’de nelerin değiştiğini görmek için merhum Güngör’ün, -günümüzde de tartışılan- bazı konularla ilgili alttaki cümlelerini nazarlarınıza arz etmek istedik. Buyurunuz:

“Unutmayalım ki, Batılı devletlerin Birinci Dünya Harbinden sonra Ortadoğu’ya ekmiş oldukları nifâk tohumları bize de çok tesir etmiştir. Arab deyince, yeni Türk nesillerinin aklına daima Türk ordularını arkadan vuran İngiliz maşası bedevî kabileleri gelir;  Arablar da Türk deyince en çok İttihatçı Cemal Paşa’nın Suriye’de yaptıklarını hatırlarlar. Her iki tasavvur da yanlıştır, iki tarafı birbirine düşman etmek için İngilizler tarafından uydurulmuştur. Arabların bu yanlış tasavvurdan kurtulmalarını istiyorsak, biz de memleketimizdeki Batı kuklası münevverlerin sistemli bir şekilde yerleştirmeye çalıştığı Arab düşmanlığının bütün izlerini silmeliyiz. Unutmayalım ki, “Arab düşmanlığı propagandasının temelinde İslâm düşmanlığı vardır; İslâm dünyasının yanyana yaşayan iki büyük kitlesini birbirine düşman etmek, böylece her birini tek tek Batılılara esir etmek gayreti vardır.” (Prof. Dr. Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Ötüken Yay. 14 Basım, İstanbul 1999, s. 235-236)

Avrupa Birliği

“Avrupa Ortak Pazarı’nın  kuyruğu mu, yoksa Ortadoğu’nun başı mı olacağız? Bize düşman olan ve düşman kalacak bir medeniyetin çöpçülük hizmetini mi, yoksa kendi medeniyetimizin öncülüğünü mü yapacağız? Türk münevveri bu konuda derhal bir karar vermelidir.”

(Prof. Dr. Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, s. 236)

 

Kültür (Hars) Tarifi

“Sosyal ilimlerde kültür denince, bir topluluğun kendi hayatî problemlerini çözmek üzere denediği ve uzun yıllar içinde standart hâle getirdiği usuller ve vasıtalar anlaşılır. Şu hâlde bir topluluğun ihtiyaçlarını karşılamak üzere benimsemiş bulunduğu hayat tarzı, bütün maddî ve manevî unsurlarıyla birlikte onun kültürünü teşkil etmektedir. (…)

Bir milletin yaşama gücü, onun kültüründe çok sağlam dayanakların bulunmasıyla mümkündür. Fare kapanına girmiş gibi Anadolu yarımadasına sıkışıp kaldığımız şu ıztırablı günlerde bile tek ümid kaynağımız milletimizin bu yaşama gücüdür.”

(Prof. Dr. Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, s. 68-70)

Tasavvuf

“Maamafih mutasavvıfların asıl karakteristik vasıfları metafizik teoriler geliştirmek değildir, bunu filozoflar da yapar. Onların as ve önemli büyük tarafları, insanın iç hayatına muazzam bir zenginlik kazandırmaları ve imanın tam manasiyla yaşanması hususunda bize bir çeşit öğretmenlik yapmış olmalarıdır. Bu noktadaki hizmetleri hiçbir şekilde küçümsenemez. Onlar, bu hizmetleriyle İslâm’ın gösterdiği istikamete tam manasıyla uymuşlardır. Çünkü İslâm iç ve dış iki türlü hayat tanımaz; iman sahibi olan, varlığını bütünüyle bu imanın içinde eritmek mecburiyetindedir. Camide Allah’la, ticarethanede şeytanla bir arada olan kimsenin imanından hiç kimse emin olamaz. Íşte İslamda sûfi hareketi insanı her anında Allah’ın huzurunda bulunmaya alıştırmakla, onun gerçek manada Müslüman olmasına büyük bir yardım yapmaktadır.” (Güngör, İslâm Tasavvufunun Meseleleri, s. 205, 206)

İslâm 

“İslâm, siyasetin arkasında filizlenen bir doktrin değildir. O hedefine tek başına yürür. İslâm davasının asıl yükü fikir adamlarının omuzlarındadır. Müslüman aydınlar, din adamları, âlimler, mütefekkirler, sanatkârlar bu sorumluluğun şuuruna ermelidir. Medeniyeti politikacılar yaratmaz. Medeniyet, âlimlerle sanatkârların işidir.” (Prof. Dr. Erol Güngör, İslâmın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Neşriyat)

Eski ve Yeni Mukayesesi

Niçin dünyanın büyük hukukçuları arasında bir Hukuk Fakültesi profesörünün değil de, Ahmet Cevdet Paşa’nın adı geçiyor? Niçin Fransa Devlet Başkanı; “siz Bâkî gibi şairler  yetiştirmiş bir milletsiniz” diyor? Niçin bir divan katibinin yazdığı bir müsvettede bir tek Türkçe hatasına rastlanmadığı hâlde, bir üniversite profesörünün yazdığı makale anlaşılmıyor? Niçin dünküler önem verdikleri medrese ilmini mükemmel şekilde bildikleri hâlde, biz bugün önem verdiğimiz modern ilimde varlık gösteremiyoruz? Niçin artık ilim ve edebiyat yapacak bir dilimiz bile yok?

Atalarımız ülkeler fethedip yağmacılıkla uğraştılar ha! Siz bütün bu yüksek aklınız ve ileri bilginizle iki dönümlük bir yer fethedebilir misiniz? Bir orduyu bir yerden başka bir yere götürebilmek, üstelik yabancı topraklarda zafer kazanabilmek için nelerin gerektiğini bilir misiniz? Bunun için her şeyden önce saat gibi işleyen idarî bir sistem lâzımdır; böyle bir sistem kuramayanlar sadece kendi ülkesinde birbirinin arazisini işgal etmekle, kendi vatandaşlarına karşı zafer kazanmakla uğraşır. (…) Bizim Macaristan’a aldığımız gelirden fazla masraf yaptığımızı sosyalist bir ülke olan Macaristan’ın tarihçileri ortaya koydular. Siz devletin bu masrafa niçin katlandığını da anlayamazsınız; bunu ancak dünya çapında dış politika yürüten bir devletin idarecileri bilirler.

Haçlı ordularını imha eden bir devletin küçücük bir Karaman beyliğine niçin harb açamadığını, Rum Kara Todori Paşa’nın azınlıkları şımartmak isteyen Avrupa diplomatlarına karşı devletin hükümranlığını niçin müdafaa ettiğini, ordulara hükmeden paşaların iki satırlık bir ferman karşısında boyunlarını cellada niçin uzattıklarını, krallara başeğdiren insanların yoksul bir derviş karşısında bütün gurur ve azametlerini niçin terk ettiklerini, deli denilen bir sultanın ekmek fiyatları artınca niçin geceleri uyuyamadığını hiç düşündünüz mü?

(Prof. Dr. Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, s. 123-124)

İslâmiyet ve Türkler

İslâmiyet devrine kadar Türkler her türlü yüksek meziyete sahib olan, fakat dünyada kendi yerini tam bulamamış olan bir milletti. İslâm onun yolunu aydınlatan bir ışık oldu ve Türk milleti bu ışığı takib ettikçe hep yükseldi.

(Prof. Dr. Erol Güngör, Tarihte Türkler, Ötüken Yay. 6 Basım, İstanbul 1995, s. 69)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hatıralarla Bediüzzaman Hazretlerinin Son Günleri ve Urfa’da Vefatı

URFA'DA VEFATI Üstad, vefat edeceği tarihi bildirmişti Abdunnur Sezgin anlatıyor O günlerde bir Risale-i Nur dersinde, …

Kapat