Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerine Göre Öğretmen ve Öğrencinin Nitelikleri

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerine Göre Öğretmen ve Öğrencinin Nitelikleri

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Öğretmenin Nitelikleri   

Eğitim sisteminin temel unsurlarından biri öğretmendir. Çocuğun okul dönemi eğitiminde öğretmen aileden daha etkili bir fonksiyon üstlenmiştir. Çünkü bu dönemde çocuk için öğretmen her yönüyle örnek alınacak ideal insan tipini oluşturur. Dolayısıyla öğretmenin kişilik birikimi öğrenciler üzerinde olumlu veya olumsuz anlamda etkileyici potansiyele sahiptir. İbrahim Hakkı Hazretleri, çocuğun şahsiyetinin kemale ermesinde etken rol oynayan öğretmenin vasıflarından ve riayet edeceği ilkelerden maddeler hâlinde bahsetmiştir. Şimdi bunları incelemeye çalışalım. 

İbrahim Hakkı, “Öğretmen zorluk ve müşküllere katlanmalı, öğrenme güçlüğü çeken öğrenciye sabırlı davranmalı diyerek öğretmende bulunması gereken temel vasıflardan birinin sabır olduğunu vurgular. Sözlükte “Katlanma, dayanma, ses çıkarmadan bekleme, tahammül etme” gibi anlamlara gelen sabır, terim olarak “musibet ve belaya uğrayan insanın feryat etmeyip metanet göstermesi, aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etmesi, sosyal hayattan veya insani münasebetlerden doğabilecek birçok zorluğa ve olumsuzluğa dirençli olması” şeklinde tanımlanır. İslam eğitimcilerine göre öğretmen için sevgi duymak ve ümitli olmak kadar, sabır da gerekli bir fazilettir. Örneğin Gazali ilim ehlinde bulunması gereken temel niteliklerden birincisinin sabır olduğunu ifade eder.89 Sabır eğitiminden geçmeyen ve sinirlerine hâkim olamayan öğretmenin öğrencisine zarar verme olasılığı yüksektir. O hâlde öğretmenin öfkesini kontrol etmesi ve sabırlı olması gerekir. Günümüzde de öğrenciler tarafından en çok beğenilen öğretmen özelliklerinin başında sabır gelmektedir.

İbrahim Hakkı’ya göre öğretmende bulunması gereken diğer bir özellik vakar ve tevazu sahibi olmaktır. Vakar: teenni ile hareket etmek, ağır başlı olmak, dikkatli ve temkinli davranmak gibi anlamlara gelir. Tevazu ise, kişinin kendini başkasından üstün görmemesi, insanlara karşı kibirli ve gururlu olmaması demektir. Vakar ve tevazu, İslam eğitim geleneğinde Hz Peygamberden itibaren ilmi kimliğin bir tamamlayıcısı olarak görülmüştür. Dolayısıyla İslam eğitimcileri bu iki özelliği öğretmende bulunması gereken en önemli nitelikler arasında saymışlardır. Öğretmen herhangi bir konuda kendisine danışıldığı zaman mütevazı olmalı, öğrencilerine karşı alçakgönüllü ve yumuşak davranmalıdır. Zira eğitim-öğretim esnasında, öğrenciyle münasebetlerde mütevazı ve vakur davranışlara ihtiyaç vardır. Öğrenci sorduğu soru karşısında kendisini küçümseyen, bilmediği için azarlayan ve kibirlenen öğretmene saygı duymakta zorlanacağı bilinmelidir. 

İbrahim Hakkı’ya göre eğitim-öğretimde öğrenciye yumuşak davranmak şefkatli, merhametli ve hoşgörülü olmak öğretmenin temel niteliklerindendir. Bu görüşünü, “öğretmen öğrenciye yumuşak davranmalı, mazeretini kabul etmeli, öğrenciyi azarlamamalı şeklinde ifade ettiği görülür. Onun bu ifadelerinden sevgi, şefkat ve merhamet temelli bir eğitim anlayışını benimsediği anlaşılmaktadır. Öğretmenin merhametli ve hoşgörülü olması çabuk öfkelenmesine mani olur. Aynı zamanda öğretmenin öğrenci nazarında otoritesini muhafaza etmesini sağlar. Öğrenci bu özelliklere sahip öğretmene daha çok saygı gösterir, hayranlık duyar ve onu örnek alır.  

İbrahim Hakkı’ya göre öğretmen alay etmekten ve aşırı şaka yapmaktan kaçınmalı, öğrencilerle münasebetinde bu iki olumsuz tutumdan uzak durmalıdır. Alay etmek, bir kimsenin gülünç, kusurlu vb. yönlerini küçümseye- rek eğlence  konusu yapmak demektir. Şaka ise güldürmek ve eğlendirmek amacıyla yapılan hareket  ve söylenen sözdür. Ders esnasında herhangi bir sebepten dolayı kendisiyle alay edilen öğrenci, öğretmenden soğuduğu gibi derslerden ve okuldan da soğur. Dolayısıyla öğretmen, öğrencilerin güvenini zedeleyen, cesaretini kıran bu gibi davranışlardan uzak durmalıdır. Aynı zamanda öğretmen aşırı şaka yapmaktan da kaçınmalıdır.  Aşırı şaka öğretmenin saygınlığını azaltır, öğrenciyi dersten koparır ve eğitim-öğretimin verimli geçmesini engeller. Sonuç olarak İbrahim Hakkı’ya göre, ideal bir öğretmen öğrencilerin eksiği ve kusurları karşısında gülüp alay eden değil, hoşgörüyle karşılayan ve onlara rehberlik eden /yol gösteren birisi olmalı ve öğretmenlik mesleğinin saygınlığına gölge düşüren aşırı şaka yapmaktan da kaçınmalıdır.   

Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya göre öğretmen mümkün olduğunca öğrencileriyle bire bir ilgilenmeli, gereksiz ve boş konuşmamalı, sükûnetini muhafaza etmelidir. Eğitim sürecinde öğrencilerin kötü huylarını düzeltmeyi ve onlara iyi davranışlar kazandırmayı ilke edinmeli, izansızı güzel öğütlerle yola getirmeli, ıslah etmeye çalışmalıdır. Soru soran veya cevap veren öğrenciyi dikkatle dinlemeli, onları azarlamamalıdır. Hocanın öğrenciyi dikkatli dinlemesi, öğrenciye değer verdiğini ve birebir iletişime geçtiğini gösterir. Bu durum öğrenmeyi de kolaylaştırır. Aynı zamanda öğrencilerin ferdi farklılıklarını dikkate almalı, ilgi ve istidatlarını tespit ederek bu doğrultuda rehberlik yapmalıdır.  

Sonuç olarak İbrahim Hakkı’nın düşünce dünyası ve eğitim anlayışında öğretmen, mesleğini ciddiye alan, talebeye karşı davranışlarında temkinli ve bilinçli hareket eden, onlara sevgi, merhamet ve hoşgörüyle yaklaşan, hâl ve hareketleriyle iyi örnek olan ve zararlı bilgilerden onları men eden bir birey olmalıdır.    

Öğrencinin Nitelikleri 

Eğitim-öğretimin en önemli unsurlarından birisi hiç şüphesiz öğrencidir. İbrahim Hakkı, öğrencinin eğitimdeki amaç ve niyetinden kişisel özelliklerine, ders esnasındaki tutumundan ahlaki vasıflarına kadar doğrudan ve dolaylı olarak birtakım tavsiyelerde bulunduğu görülmektedir. Düşünürümüzü göre öğrencinin ilim öğrenmek için birtakım vasıflara sahip olması gerekir. Şimdi bu vasıfları değerlendirmeye çalışalım.    

İslam eğitimcileri ilim öğrenmek isteyen öğrencide birtakım özellikler aramaktadır. İbrahim Hakkı’nın da tahsil hayatına atılacak kişide benzer özellikler aradığı görülür. Ona göre bilgi tahsil edecek talebenin beden ve ruh sağlığının yerinde, anlayışının ve zekâsının güçlü olması gerekir. Zira ilimde ilerlemek ve onun inceliklerini kavramak ancak güçlü zekâ ve akıl ile mümkündür. Bu özellikleri taşıyan her kişiye ilim öğrenmek ve öğrendikleri ile amel etmek farz kılınmıştır.

(Bu konudaki görüşlerini şu beyitlerle ifade eder;
Ey ilmi tâlib v’ey tab‘ı elsem / Hem fehmi zîrek aklı müsellem
Allâh bize iş ‘arz eylemişdür / İlm ü amel hem farz eylemişdür. bkz. Fazlıoğlu, agm., s. 123; Özyılmaz, age., s. 69.)

İbrahim Hakkı, öğrencinin sadece derslere yoğunlaşmasını, ilgi ve dikkatini dağıtacak ortamdan uzak durmasını istemektedir. Dolayısıyla öğrenci sessiz ve tenha yerlerde ders çalışmalı ve dikkatini derslere vermelidir. Ona göre en tenha yer dışarıya kapalı olan medresedir. Aynı zamanda bu yer hem güvenlik alanı (dâru’l- emân) hem de sabır ve kanaat (sabr’u kanaat) yeridir. Bu mekânda öğrencinin yapacağı iş; okumak, yazmak ve ilimleri derinlemesine öğrenerek kemal mertebesine ulaşmak olmalıdır. 

İbrahim Hakkı’ya göre eğitim-öğretim esnasında öğrencinin zamanını ilme verebilmesi için imkân dâhilinde evlenmemelidir. Çünkü evlilik ilimle meşguliyeti azaltır. O, “İlim denizine dalıp ondan en üst düzeyde bilgileri elde etmeden sakın evlenme” diyerek öğrencileri ikaz etmektedir. İslam eğitimcilerinin bu konuda benzer kanaati taşıdıkları söylenebilir. Birçok yetenekli ve kabiliyetli öğrenci, talebelik çağında evlendiği için geçim derdine düşmüş ve eğitimine devam edememiştir.  

İbrahim Hakkı, öğrencinin ilimden başka bir şeyle ilgilenmesine kesinlikle razı değildir. Öğrenci gerekirse ilim için hicret etmeli, bulunduğu ortamı değiştirmeli, yakın çevresinden, köyünden uzaklaşmalı, bu uğurda mihnet ve sıkıntılara katlanarak bir an önce medrese hücresine girmelidir. (Konuyla ilgili şu beyitleri söyler: Göç karyeden geç evden dükkândan / Gel hücreye kaç havf u ziyândan. Özyılmaz, age., s. 72; Fazlıoğlu, agm., s. 123.) İnsanın doğup büyüdüğü yerde birçok tanıdığı, akrabası ve dostu vardır. Her gün bunlarla az ya da çok ilgilenmek durumunda kalır. Bu durum, onun ilgi ve dikkatini dağıtır. Dolayısıyla hem öğrendiğini unutur, hem de yeni şeyler öğrenemez. İbrahim Hakkı bu hususu önemseyerek öğrenciden ilgi ve dikkatini dağıtacak şeylerden uzaklaşıp derslerine yoğunlaşmasını, fikir ve düşüncesinde sadece okuduğu ilimlerin olmasını istemektedir. Birçok İslam eğitimcisinin de ilim için hicretin gerekli ve önemli olduğuna vurgu yaptıkları görülmektedir. 

İlim öğrenecek kişinin “hikmeti bulmak için” yola çıkması gerekir. Düşünürümüz, Hz Peygamber’in “Hikmet Müslüman’ın yitik malıdır. Onu nerede bulursa alır” hadisinden hareketle ilmin gayesinin hikmeti aramak olduğunu ifade eder. Bu arayışta öncelikli olarak öğrenciye düşen görev iyi bir hoca bulmak olmalıdır. İbrahim Hakkı, bu konudaki görüşlerini şöyle ifade eder; “Zeki bir akran, salih bir arkadaş ve dost bir hoca bulan kişi şanslı bir öğrencidir.” Bu öğrenci daima adı geçen kişilerle oturup kalkmalı, halkla konuşmamalı ve onlarla vakit kaybettirici boş sohbetlerden uzak durmalıdır. (Bu konudaki görüşlerini şu beyitlerle ifade eder;
Zîrek şerîk ü sâlih refîki / Buldunsa âsân hoca şefîki
Bunlarla otur yârâna gitme / Karışma halka hem sohbet itme. Bkz. Özyılmaz, age., s. 79; Fazlıoğlu, agm., s. 124, 165.) 

İbrahim Hakkı’nın eğitim anlayışında öğrenci-öğretmen münasebetlerinin temelini sevgi ve saygı oluşturur. Bu konuda İslam eğitimcileri de benzer görüşler ileri sürmüşlerdir. Örneğin Zernûci, “Bil ki, öğrenci ilme, ilim adamlarına ve hocalarına hürmet göstermedikçe ilmi elde edemez ve elde ettiği bilgiden faydalanamaz diyerek saygının öğrencide bulunması gereken temel niteliklerden biri olduğunu ifade etmiştir. İbrahim Hakkı, Hz Ali’nin “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözünü zikrederek, öğrencide bulunması gereken temel vasıflardan birinin saygı olduğuna dikkat çeker. Ona göre, öğrenci, öğretmenin huzuruna çıkarken selam verip ayakta durmalı ve onun izniyle oturmalıdır. Öğretmenin karşısında az konuşmalı, sorulmadıkça söylememeli, ondan izin alarak soru sormalı, öğretmen sınıfa girip çıktıkça ayağa kalkmalıdır. Öğretmenin sıkıldığını ve yorulduğunu görünce susmalı, yolda yürürken ona bir şey sormamalı ve arkasından yürümelidir. Ayrıca talebe, öğretmenin şahsına olduğu kadar, akraba ve dostlarına da saygı ve hürmette kusur etmemelidir.  

İlimle meşgul olanlarda bulunması gereken ahlaki hususlardan bir diğeri alçak gönüllü olmak, kendini beğenmişliği terk etmektir. Düşünürümüze göre öğrenci, ilim elde etme hususunda mütevazı olup, kibirden uzak durmalıdır. Sorularıyla öğretmenden daha bilgili olduğu havasına girmemeli, öğretmenine karşı bilgiçlik taslamamalı, diğer insanların farklı görüşlerini konu edinip, öğretmenle münakaşa yapmamalı, ona karşı nazik ve kibar olmalıdır.

Öğrenci derse vaktinde girmeli ve düzenli devam etmelidir. Dersine devam etmeyen öğrenci, ilim ve bilgi yönünden geri kalır. Ders saati ve ders dışı saatlerin asla boş geçirilmemesi gerekir. Zira ders çalışmaksızın geçen gün düşünürümüze göre ömürden boşa geçmiş bir gün olarak değerlendirilir. Ayrıca ilimde süreklilik önemlidir. Devamlı ilimle meşguliyet bilgiyi canlı tutar ve unutmaya mani olur. İbrahim Hakkı bu görüşleri ile ilimde sürekliliğin önemine dikkat çektiği görülmektedir. 

Eğitim-öğretimde başarılı olmanın en önemli unsurlarından biri disiplindir. Diğer İslam eğitimcileri gibi İbrahim Hakkı’da disiplin konusuna gereken önemi vermiştir. Her şeyden önce öğrencinin dersi kaçırmaması gerekir. Zira kaçırılan dersin telafisi yoktur. Öğrenci derste namazda oturuyormuş gibi edepli oturmalı, öğretmenin karşısında başkasının kulağına gizli sözler söylememelidir. Çünkü bu durum diğer öğrencilerin dikkatini dağıtacağı gibi sınıfta disiplinsizliklere yol açabilir.  

Sonuç olarak İbrahim Hakkı’ya göre ilim öğrenmeyi arzulayan öğrenci öncelikle tam bir niyet ve kararlılıkla yola çıkmalı, sabır, tevazu, saygı gibi birtakım ahlaki vasıflara sahip olmalıdır. Öğretmenlerine karşı saygıda kusur etmemeli, derslerine devam etmeli ve düzenli çalışmalı, zamanını boşa geçirmemeli, belirlediği hedeflere ulaşabilmesi için iyi arkadaş çevresi edinmelidir.

Bu yazı, Mustafa BAYAR‘ın “Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Eğitim Anlayışı” adlı makalesinden alınmıştır. 

microsoft project 2019 lisans satın al

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Taşköprülü Mustafa bin Halîl Efendi

Osmanlı âlimlerinden. İsmi, Muslihuddîn Mustafa bin Halîl’dir, İstanbul’un feth edildiği 857 (m. 1453) senesinde Kastamonu’ya …

Kapat