Ana Sayfa / Yazarlar / “Eski Hâl Muhal” Padişahlık İdaresiydi

“Eski Hâl Muhal” Padişahlık İdaresiydi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“Eski Hâl Muhal” Padişahlık İdaresiydi.

 

Sultan II. Abdülhamid devlet ve hilafet mührünü abdestsiz olarak basmayacak kadar dindardır.
Bu konuda en yakınında bulunmuş pek çok ismin şahitliği var. Ama azledilme gerekçelerinin arasında “dinsizlik” manasına gelen iftiralar var!
Kızı Ayşe Osmanoğlu, babasının dindarlığını şöyle anlatıyor:
“Babam doğru ve tam dini itikada sahip bir Müslüman’dan başka biri değildir. Beş vakit namazını kılar, Kur’an-ı Kerim okurdu. Gençliğinde Şazeli tarikatına girmişti. Daima camilere devam ettiğini, Ramazanlarda Süleymaniye Camii’nde namaz kıldığını, o zamanlar camide açılan sergilerden alışveriş ettiğini hikâye tarzında anlatırdı. Camide namaz kıldığı günlerden birinde Hamza Zafir Efendi adında muhterem bir şeyhe tesadüf edip onunla ahbap olmuş, bu tarikata bu suretle intisap etmiştir. Keza Yahya Efendi Tekkesi’nin büyük şeyhi olan Abdullah Efendi vasıtasıyla dahi Kadiri tarikatına intisap etmiştir…
Babam herkesin namaz kılmasını, camilere devam edilmesini çok isterdi. Sarayın hususi bahçesinde beş vakit Ezan-ı Muhammedi okunurdu. Babamın bir sözü vardı: “Din ve Fen” derdi, ”bu ikisine de itikat etmek caiz.” (Ayşe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdülhamid, Hatıralarım, 3. Baskı, Ankara 1986, Selçuk Yayınları, sayfa 24-25).
Şimdi gelin Sultan II. Abdülhamid’i tahttan indiren fetva da ise tam tersi “ iddialar” var.
“Müslümanların imamı olan kimse, bazı önemli şer’i konuları şeriat kitaplarından çıkarsa ve bu kitapları yasak etse, yaksa ve yırtsa (akıl alır gibi değil, ama tüm Müslümanların aynı zamanda dini lideri olan zat, bazı şer’î hükümleri din kitaplarından çıkarmakla, hatta dinî eserleri yakıp yırtmakla suçlanıyor) devlet hazinesini israf edip şeriata aykırı şekilde harcasa, idare ettiği kimseleri şer’i sebep olmadan öldürse, hapsetse, sürse, başka türlü zulümleri de adet edindikten sonra doğru yola yemin etmişken sözünden dönerek Müslümanların yaşayışını tamamen bozacak şekilde fitne (fitne!) çıkarmakta direnip onları birbirlerine öldürtse, buna engel olacak durumdaki Müslümanlar, onun bu zora dayanan tutumunu ortadan kaldırınca, İslam memleketlerinin pek çok yerlerinden hal’ edilmiş tanıdıklarını ispatlayan haberler gelip yerinde kalmasına kesinlikle zarar ve ayrılışında iyilik düşünülürse, kendisine imamlık ve sultanlıktan vazgeçme teklif etmek veya hal’ etmek şekillerinden hangisi meseleyi çözen ve bağlayan işlerin sahibi olanlar tarafından daha iyi görülürse yapılması yerinde ve vacip olur mu?”
Hacı Nuri Efendi, o tarihte “Fetva Emini”dir. Kulaklarına inanamıyor. Son cümleleri tekrar okutuyor. Sonra:
“Bunun kimseye hayrı olmaz” diyor, “Ben ancak birinci şıkkı, yani imamet ve saltanattan feragat teklifine evet derim.”
Talat Bey, Ahmet Rıza Bey ve Pertev Paşa’dan oluşan darbe heyeti Fetva Emini ile özel görüşmek istiyorlar. Yan odaya geçiliyor. Daha görüşme başlamadan İttihad ve Terakki’nin İstanbul meb’usu Mustafa Asım Efendi hışımla içeri dalıyor. Fetva Emini Hacı Nuri Efendi’yi odanın bir köşesine sürükleyip kulağına bir şeyler fısıldıyor….
Hacı Nuri Efendi’nin yüzü sapsarı oluyor. Dudakları titriyor. O şekilde salona dönülüyor (Salonda bulunanlardan Süleyman Tevfik Bey hatıralarında böyle tasvir eder).
Şeyhülislam Ziyaeddin Efendi, Hacı Nuri Efendi’ye soruyor:
“Birader, fetva üzerine başkaca mütalâanız var mı?”
Hacı Nuri Efendi, ürkek bir sessizlik içinde masaya gidiyor. Fetva masanın üstündedir: Tek kelime etmeden titreyen elleriyle fetvayı mühürleyip imzalıyor.
Ardından da Şeyhülislam Ziyaeddin Efendi, “elcevap, olur” notunu ekleyip mührü basıyor.
Hiç kimse sormuyor ki Bediüzzaman gibi bir Zaman-ı Dehrin “ Veli Padişah, Sultan-ı masum” dediği bir zat nasıl Şer’-i Şerif’e zıt davranmış olabilir diye…

***

İstanbul hem maddeten, hem de mânen puslu günlerinden birini yaşıyor. Dışarıda yağmur yağdı yağacaktı.
31 Mart kargaşasının tortuları tüm cadde ve sokaklardaydı. Cadde ve sokaklar tarihinde görülmedik derecede kirliydi. İnsan ruhuna abanıp kasavete boğan başka bir şey vardı: Sanki İstanbul ölüyordu.
Puslu Nisan gününün içinde karakalem resimlerden fırlamış gibi gözüken gölgeler Yıldız Sarayı’na girdiler. Görkemli sofalardan geçip Küçük Mabeyn Dairesi’nin önüne geldiler. Durdular. Yapacakları işin ağırlığı altında ezilmiş gibi iki büklümdüler. Yüksek sesle konuşmaktan korktukları için fısıldaşıyorlardı:
-İçerde mi?? diye sordu gölgelerden biri.
-Öyle olmalı? diye karşılık verdi diğer gölge.
-Ya kaçmışsa?..?
-Mümkün değil? dedi uzun boylu gölge irkilerek, asla kaçmaz! Kendine yediremez.
Mabeyn Başkâtibi tarafından fark edilene kadar fısıldaştılar. İçeri girmeye cesaret edemiyorlardı. Nihayet Başkâtip geldi. Bin parça olmuş yüzünü nefretle buruşturarak konuştu:
-Hünkâr sizi bekliyor.
Ses tonu nefretten ıslığa dönüşmüştü. Gölgeler Başkâtib’in açtığı yağlı boya ile boyalı kapıdan ürke-korka içeri girdiler.
Esat Toptani Paşa, bütün cesaretini toplayarak Sultan II. Abdulhamid’e baktı. Her kelimesini gırtlağında yuvarlayarak,; millet sizi azletti!.. diye kekeledi.
Arnavut asıllı Esat Paşa’da sözün tam manasıyla şafak attı. Diğerlerinin içi ürperdi. Kalan cesaretlerini de yitirmemek için Padişah’a bakmamaya çalıştılar. Sultan Abdülhamid, dudaklarında alaycı bir tebessümle sordu:
– Pekala, hallimiz için gösterilen sebep nedir?
Bu kez Bahriye Feriki Arif Hikmet Paşa söz aldı. Şeyhülislâm Ziyaeddin Efendi’den silah zoruyla alınan hâl fetvasını okumaya başladı…

Sultan Abdülhamid asla yapmadıklarıyla itham ediliyor ve yapmadıkları yüzünden halline fetva veriliyordu. Güya o gençleri öldürtmüş, din kitaplarını yasaklamış, devlet hazinesini yağmalamıştı. (Ne gariptir ki, 27 Mayıs 1960 askeri darbesi de bu palavra gerekçelere dayandırılmıştır).Bu sebeplerden biri de dine zıt fiiller yapmaktı!!!
-Bu ithamları doğrulayan delilleriniz var mı? diye sordu Padişah.
Sus-pus oldular. Söylediklerinin tutarsız olduğunu en iyi onlar biliyorlardı?Bu kararı hangi makamın verdiğini bilmek hakkımız.?
– Efendim, kararı Meclis-i Millî verdi.
– Hangi Meclis-i Milli? Millete bir defa sormuş mu?!
Mecliste bu karar alınırken, tek itiraz Yorgiadis Efendi’den gelmiş;
– Yazıktır efendiler, ayıptır, günahtır, diye inlemişti.
-Sus alçak, mürteci, satılmış!? ithamlarıyla onun da sesini kesmişlerdi.
Padişah tekrar baktı gelenlere. Gözleri, Ermeni Aram Efendi’den Yahudi Emanuel Karasso’ya kayar kaymaz şimşekler düştü gözlerinden, kara bir öfke bulutu kapladı bakışlarını, kükredi birden:
-Bunun aranızda ne işi var?
Hedef Osmanlı olunca, “hal fetvasını” Karasso’dan başka sunmaya layık kim olabilirdi?

Mehmet Nuri BİNGÖL 

Yazar : Mehmet Nuri BİNGÖL

BİYOGRAFİ
1961’de Şanlıurfa/Birecik’te doğdu. İlkokul ve ortaokulu aynı ilçede okudu. 1982’de İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Anadolu’nun çok yöresinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.
Yazgı, Köprü, Bizim Külliye dergilerinde hikâye, deneme ve makaleleri yer aldı. Gap Gündemi, Tasvir, Yeni Nesil gazetelerinde yazıları yayımlandı. Birecik yıllıklarına alınmış şiirleri, yaptığı derlemeleri ve değişik site ve kitaplara alınmış makale, mülakat ve köşe yazıları bulunuyor.
Kitaplaşan iki eseri ve tefrika romanları Mehmet Nuri EMİNLER mahlasıyla yayımlanmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğine devam ediyor. Birecik’te temsilciliği açıldığı ilk günden beri Eğitim-Bir-Sen üyesi. Dört kızı ve üç torunu bulunuyor. Şanlıurfa/ Birecik’te ikâmet ediyor.

Tarık Buğra ile yaptığı mülakatın iktibas edildiği eserler:
Politika Dışı (Tarık Buğra)
Tarık Buğra’yla Söyleşiler (Mehmet Tekin)

Hikâyelerinin İktibas Edildiği Eserler:
Kedinâme (M. Nuri Yardım, 2019)
Dergizan Yıllığı (Ramazan Seydaoğlu, 2020)

İktibas edilen mahalli derlemeleri:
Cumhuriyetin 50. Yılında Birecik Yıllığı
Cumhuriyetin 70. Yılında Birecik Yıllığı

Tefrika Romanları:
Yokuşta ( 1986)
Yokuşta Tırmanış-1 (1984)
Yokuşta Tırmanış- 2 (1988)
Kafkasya’da Sarp Ufuklar (1981)

Kitapları:
Sürgündeki Çeçenya (1. Baskı: 1996; 2. Baskı: 2000) Gençlik Yayınevi
Nur Üstad (Biyografi- Deneme; 2002) Erguvan Yayınevi
Siyahtan Turkuaza (15 Temmuz) [Hikâyeler] 2021. KDY yayıncılık
Ver Elini Türkmeneli [Gönül Sayhası-1] (Roman) 2021, KDY Yayıncılık
Azada Yürüyüş [Gönül Sayhası-2] (Roman), 2021, KDY Yayıncılık, "Bir Başka Çeşme" (2022- KDY- Öyküler)

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Zulmü Engelleyemiyorsanız!..

Zulmü Engelleyemiyorsanız!..   "Bir zulmü engelleyemiyorsanız, en azından onu herkese duyurun." (Ali Şeriati) “Yahudi olmayanların …

Kapat