Ana Sayfa / Yazarlar / Evet De/dirt/meden Önce Özür Borcunuzu Ödeyin / Oğuz CANDARLI

Evet De/dirt/meden Önce Özür Borcunuzu Ödeyin / Oğuz CANDARLI

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Size acı bir hikaye anlatayım..
Yaslanın ve dinleyin..

16 Aralık 2015.

Pek cok ulusal gazetede “Okulda Başkanlık Anketi” başlığıyla bir haber yayımlanıyordu.

Haber özetle, Kastamonu’da Bilim Sanat Merkezi öğrencilerinin Tübitak Bilim Olimpiyatları’na katılmak için hazırlandıkları bir projeden bahsediyor, projeyi bilimsel bir proje olarak degil de okullarda, ögrencilere yönelik siyasal bir propaganda aracı olarak lanse ediyordu.

Olay şu şekilde gelişiyordu.
Kastamonu Bilim Sanat Merkezi ögrencileri, Tübitak Bilim Olimpiyatlarına Sosyal Bilimler alanında katılmak için, 90’lı yıllardan itibaren ülke gündeminde yer bulmaya, tartışılmaya başlanan ve bir önceki Meclis Anayasa Komisyonu’nda uzun uzun görüşülen, tartışılan Başkanlık Sistemi’ni araştırmaya karar veriyorlar.

Proje hocaları ve Bilsem idaresi projeyi beğeniyor, destek veriyorlar.

Öğrenciler, konu hakkında bir de anket çalışması yapmayı düşünüyorlar.
Anketi de öğrenci velileri ile yapmayı planlıyorlar.

Kapı kapı dolaşmak yerine bir kaç okula yazı gönderip, o okul velilerine bu sistem hakkında bilgi sahibi olup olmadıklarını, meclis gündemine getirilen tasarıları okuyup okumadıkları, okumadılarsa link ilave ederek okumalarını, okuduktan sonra fikirlerinde bir değişiklik olup olmadığını ve konuya ilişkin epey bir soruyu içeren anket göndermek istiyorlar.

Anket hazırlanıyor, okul idaresi onaylıyor ve İl Milli Egitim Müdürlüğü’ne gönderiyor.
Müdürlükte yetkili kurul inceliyor, onlar da onaylıyor.. Neticede, proje anketi İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden Valilik Makamı’na sevk ediliyor.

Valilik Makamı’ndan da onay çıkıyor ve merkezde bulunan dört okula, öğrenci velileri tarafından doldurulması için gönderiliyor.

Anket çalışması eline ulaşan bir veli durumdan rahatsız oluyor, okula siyaset sokuluyor, diye bir eğitim sendikası şube başkanına durumu aktarıyor.

Sendika başkanı da rahatsız oluyor, meslektaşlarını, ögrencileri ve projeyi siyasetle ilişkilendirerek sosyal medya hesabından eleştiriyor, afişe ediyor.
Konu her nasılsa ulusal basına ulaşıyor, Sözcü, Hürriyet, Milliyet basta olmak üzere pek çok gazere ve internet sitesinde haber oluyor.

Tabiki bütün haberler olumsuz, linç maksatlı.

Konudan haberdar olan zamanın Milli Eğitim Bakanı, Sayın Nabi Avcı, projenin durdurulması ve ilgililer hakkında sorusturma açılması talimatı veriyor.
Durumun kritik olduğunu düşünen imza sahiplerinin tamamına yakını, kendilerini aklama derdiyle suçu danışman ögretmen ve Bilim Sanat Merkezi idaresine yıkmaya çabalıyorlar ve başarıyorlar.

Sıkıntılı günler, geceler geçiren, suçlu ve öcü ilan edilen, projeleri ellerinden alınan, çalısma azim ve gayretleri, hayalleri, emekleri ellerinden alınan, bir anlamda gasbedilen  öğretmen ve öğrencilerin halini soran, destek olan, “arkanızdayız” diyen kimse olmuyor.
Vekillerimiz suskun, siyasilerimiz suskun, medyamız suskun, sendikalar suskun…

İçinden konuşanların, içten içe dertlenenlerin de sadra şifa bir tepkisi olmuyor, olamıyor.

Bir internet gazetesinde, “Yedirirsek Yazıklar Olsun” diye bir yazı yayınlıyor sadece. Ama bu yazı da vicdanları uyandırmaya yetmiyor, neticede yazıklar olsun ki yediriyoruz.

Bu projeyi bilimsel olarak göremeyene yazıklar olmasın mı?

Sosyal Bilim diye bir bilim yok muydu?

Siyasal Bilgiler Fakülteleri, Kamu Yönetimleri, Hukuk Fakülteleri ögrencilerine ne okutuyordu acaba diyenimiz oldu mu? 

Vekillerimiz, konunun mağduru ögretmenler bir yana, o çocukların yanına gidip, yanlarına davet edip başlarını okşamayı akledebildiler mi?

O çocukların güzel hayaller kurarken, heyecanla, coşkuyla calışırken ne olduğuna anlam bile veremedikleri o günlerde yaşadıkları korkuyu, endişeyi, üzüntüyü, acıyı, öfkeyi yüreğinde hissedebilen, o yavrucakları teselli edebilen bir siyasetçimiz, bürokratımız.. olabildi mi?

Olamadı..
Yedirdik mi?
Yedirdik.

Bu gün Başkanlık Sistemi icin arzı endam eden büyüklerimiz..

Siz kazanamadınız.

Sizinle yola çıkanlar kazanırlar mı bilemiyorum.

Bu yavrularımıza karşı kocaman bir mahcubiyetiniz var, utancınız var..
Kocaman bir özür borcunuz var..

Zamanında dik durabilseydiniz, bu gün o çocuklar hepimizin yüz akımız, gururumuz olacaktı.

Belki derece akacaktı bu proje.
Derece alamasa bile;
“Bu sistemi, ilk Kastamonulu çocuklarımız bilimsel proje yaptılar” diyecektik, göğsümüz kabaracaktı.

Bu gün koskocaman bir hiçimiz var, utancımız var, mahcubiyetimiz var..
Yedirdiğimiz evlatlarımız var, yedirdiğimiz bir emek var, yedirdiğimiz bir projemiz var, yedirdiğimiz bir grurumuz var..

Şimdi kime hesap soracaksınız, size kim hesap soracak?

O çocuklardan özür dilemeden, helalleşmeden söylediğiniz hiç bir sözün kıymeti yok, içi boş, sözün arkası boş.

Selametle kalın..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Yeni bir Bilim Anlayışının İnşasında, İslâmî bir Epistemoloji Önerisi (1) / Ayhan KÜFLÜOĞLU

Bilgi’nin değil, Bilim’in İslâmileştirilmesi: İslâmî B/ilim “Bilgi”yi elde edip, öğrenen; yani “bilen özne” olan insan …

Kapat