Ana Sayfa / Yazarlar / Faizin Düşük Olması İyi mi?

Faizin Düşük Olması İyi mi?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Faizin Düşük Olması İyi mi?

Prof.Dr. Serkan DİLEK

Kastamonu Üniversitesi

Geçen haftaki yazımızda Türkiye’de reel faizin düşük olduğunu izah etmiştik. Peki! reel faizin düşük olması iyi bir şey mi? Bu hafta bu konu üzerinde duracağız. Düşük reel faiz iki nedenle ekonomiyi olumlu yönde etkiler.

Birincisi; düşük reel faiz yatırımları artırır. Yani daha fazla işyeri, fabrika, tesis açılır. Elinde para bulunanlar reel faiz yüksekse işyeri açmaktansa bunları borç vermeyi, bankalarda vadeli mevduat açarak faiz geliri almayı tercih eder. Çünkü işyeri açmak risklidir ve emek ister, ama parayı vadeli mevduata yatırmak, tahvil veya bono almak hem risksiz hem de zahmet gerektirmeyen bir eylemdir. Elinde para bulunmayanlar da reel faizler yüksek iken bankadan kredi çekip işyeri, fabrika açmayı tercih etmez. Çünkü açtıkları işyerinin kar edip etmeyeceği belli değildir, risklidir. Bu risk nedeniyle yüksek reel faizin geri ödemesi de risklidir. Geri ödeyemezse banka veya alacaklı kişinin tüm mal varlığına el koyabilir. 

İkincisi; yüksek reel faiz yerli paranın aşırı değerlenmesine neden olur ve ihracatçıları zor durumda bırakır. Reel faiz yüksek olduğunda tüm Dünya’dan yatırımcılar Türkiye’de tahvil ve bono almak için sıraya girerler. Yani sıcak para, portföy yatırımları Türkiye’ye gelir. TL talebi artar ve dolayısıyla TL değeri yükselir. Şimdi “TL değeri yükseldi, ne kadar güzel” diyenler çıkabilir. Aslında bu o kadar güzel bir şey değildir. TL değeri yükselirse ihracatçınız yurtdışı piyasalarda malını satmakta zorlanır. Türkiye dışarıdan çok sayıda malı ithal etmeye başlar. Bunu bir örnekle anlatalım. 1$=10 TL olsun ve sizin fabrikanız 10 TL maliyetle mal üretiyor olsun. Bu durumda siz malınızı yurtdışında 1$ fiyatla satabilirsiniz. Şimdi devlet reel faizi yükseltsin ve bu nedenle Türkiye’ye sıcak para akını başlamış olsun. Bu durumda TL değeri artar ve misal 1$=5 TL olur. Artık 10 TL maliyetle ürettiğiniz malı yurtdışında 2$’a yani daha pahalıya satmak zorunda kalırsınız. Sizinle aynı malı Çin’li üretici 1.5$ fiyatla satarsa siz müşterilerinizin çoğunu kaybedersiniz ve Türkiye’nin de ihracatı azalır. Buna karşılık başlangıçta (1$=10 TL iken) Çin’li üretici 1.5$’a ürettiği malı Türkiye’de 15 TL’ya satar. Ama 1$=5 TL olduğunda ise 1.5$’lık malını artık 7.5 TL’ya yani daha ucuza satar. Böylece Çin’den yaptığınız ithalat ta artar. Demek ki yüksek reel faiz ihracatı azaltır, ithalatı artırır ve dış ticaret açığını da artırırmış. Dolayısıyla Türkiye’de üretim de azalır, işsizlik de artar. 

Dünya’da gelişmiş ülkeler de çoğunlukla düşük reel faiz (hatta negatif) verirler. Buna karşılık gelişmekte olan ülkelerin de yüksek reel faiz vermesi gerektiğini savunurlar. Bunu da gelişmekte olan ülkeler de risk olduğunu ve bu nedenle risk primi olması gerektiğini, yani gelişmekte olan ülkelerin daha yüksek reel faiz vermesi gerektiğini savunurlar. Yüksek reel faiz veren ülkelere de portföy yatırımları, sıcak para girişi artar ve ülke parası aşırı değerlenir. Böylece gelişmekte olan ülke yapması gerekenden daha az üretim, ihracat yapar, ülkede yüksek işsizlik ve dış ticaret açığı görülür. Gelişmekte olan ülkenin borçları artar. Bu nedenle yurtdışında eğitim almış ne kadar iktisatçı varsa büyük çoğunluğu Türkiye’nin yüksek reel faiz vermesi gerektiğini savunur. Çünkü adamlar öyle eğitmiştir. Çin ise uzun süredir bu Batı’lı iktisatçıların dediklerinin tersini yaparak kendi parasının aşırı değerlenmesine izin vermemiş ve bir Dünya devi haline gelmiştir. 2030 yılına kadar da ekonomik büyüklük olarak ABD’yi geçme ihtimali bulunmaktadır. 

Muhtemelen aranızda “Türkiye’de reel faizleri düşürdüler de ne oldu? Ekonominin hali meydanda” diyenler vardır. Kısa dönemde hepimizin satın alma gücünün düştüğü doğrudur. Ama Türkiye tarihinde ilk defa istihdam edilen kişi sayısı 30 milyona dayandı ve 2022 sonunda bu istihdamın 31-32 milyona ulaşması muhtemel. Pandemi öncesinde sanayi sektöründe 5.6 milyon kişi çalışırken şimdi pandemiye rağmen bu oran 6.6 milyon kişiye çıktı. Pandemi öncesinde %14 olan işsizlik oranı pandemiye rağmen %11.4’e indi. Bunun da 2022 sonunda %10.5 veya altına inmesi muhtemel. Organize Sanayi Bölgesi 364’e ulaştı. İstanbul, Kocaeli, Bursa, Gaziantep gibi iller başta olmak üzere tüm Türkiye’de yeni fabrikalar kurulmaya başlanmıştır.  Son 12 aylık ihracat 240 milyar$’ı aştı. Enerji dışı ihracatın ithalatı karşılama oranı %101’i aştı. Yani enflasyon ve satın alma gücü yanı olumsuz ama üretim, istihdam, ihracat artışı da işin olumlu yönü…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Iraklı Kadından Aldığım Ders

Iraklı Kadından Aldığım Ders.. Tanıştığımız, değişik vesilelerle zaman zaman gidip geldiğimiz mülteci aileler var. Iraklı …

Kapat