Kimi zaman, ‘nerede o eski itiraz edebi ya da eskilerin muhaliflik estetiği?’ diyesi geliyor insanın, o geçmiş hayatları okurken. Zira kendilerini memleketin asıl sahibi sanan kimi biçarelerdeki muhalefet ve itiraz ‘ahlakına’ bakınca; Farabî’ye Şam’da itiraz eden o “asil” muhalifleri yad etmemek olmuyor hiç:
Farabî Bağdat’tan Şam’a giderek yörenin uleması ile bir ilim meclisinde münazaraya tutuştuğunda, söylediği sözlere öyle itiraz ediyor ki o alimler, Farabî’nin sesi neredeyse hiç duyulmayacak derecede cılız kalıyor! Ama bir müddet sonra itirazlar azalıyor ve ardından da Farabi’nin sözleri duyulur oluyor sadece.
Devamında ise, o muhalifler kağıt kalem çıkarıp Farabî’nin sözlerini yazmaya başlıyorlar ciddiyetle.
(Ve de, her asırdan muhataplarına sadece tatlı bir anı bırakmış olmuyorlar bu yaşadıklarıyla..)
Kısa gibi görünen bu ‘kıssada’, her iki taraftan da olmak üzere hayli örnek ve imrenilecek hasletler okunabilir şüphesiz.
Fakat bunlar arasında en önemlisi, “hakkı kendi aleyhine de olsa kabul” erdemini göstererek, itirazı ve muhalefeti “amaç” yerine sadece hakikate ulaşmanın bir “aracı” olarak kullanmayı ders veren o asil insanların hali olsa gerek.
Karşıdaki Farabî de olsa yanlış bulduğuna muhalefet edebilmeyi, fakat o muhalefet sonucunda hakikatle karşılaştığında ise bunu nefsine ve çevresine rağmen kabul edebilen o hakperest insanların ahvali yani..
05.2013
- Mutluluk İçli Köftede midir? - 19 Haziran 2024
- Sen misin Haddi Çiğneyen? - 10 Mart 2024
- Varoluşu Fanilikte Aramak! - 11 Eylül 2023
- Eski(mez) Normal ve Yeni Anormal… - 10 Haziran 2023
- Goethe ve Mahzun Eseri “Batı-Doğu Divanı” - 2 Nisan 2023
- O “uymaz özellikler” - 2 Kasım 2022
- ‘Bilmediğiniz Durumlar Var’ Sapması - 17 Aralık 2021
- Sıradan, sırası gelmiş bir gün… - 16 Kasım 2021
- ‘Bu yolda da kaza olur mu hiç?’ - 9 Temmuz 2021
- “Hangisini seçmeli?” - 8 Haziran 2021