Faziletler iki türlüdür:
1- Cansız varlıkların faziletleri. Cevherin altına, altının gümüşe, gümüşün demire, ışığın karanlığa, şeffaf olanın olmayana, latifin kesife, parlak olanın mat olana, güzelin çirkine üstünlüğü böyledir.
2- Canlıların faziletleri. Bunun çeşitli kısımları vardır:
a- Görüntünün güzel olması.
b- Cisimlerin kuvvetleri. Örneğin çekme, tutma, def etme ve besleme kuvvetleri gibi. Yine cihad, savaş, zorlukları ve ağırlıkları yüklenme kuvvetleri gibi.
c- Hayırlara çağıran ve serlere engel olan sıfatlar. Örneğin gayret, yüce gönüllülük, haya, cesaret, hilim, teenni ve cömertlik gibi.
d- Akıllar.
e- Hisler.
f- Sonradan kazanılan ilimler. Bunlar da çeşitli kısımlara ayrılır:
fa- Yüce Allah’ın varlığını, zatî, selbî ve fiilî sıfatlarını bilmek.
Fb- Peygamberlerin gönderilmesini, ilahî kitapların indirilmesini bilmek.
Fc- Allah’ın koymuş olduğu beş hükmü (vacip, mendup, mubah, mekruh, haram) ile bunların sebep, şart ve manilerini bilmek.
g- Zikrettiğimiz marifetlerden doğan; korku, ümit, muhabbet, haya, tevekkül, tazim ve iclal gibi halleri bilmek.
h- Allah’ın emrettiği ve yasakladığı tüm konularda O’na itaat etmek.
I- Yüce Allah’ın bu marifet, hal ve taatlere bağlı kıldığı ahiret lezzetleri ve cismanî-ruhanî nimetler; Örneğin Allah’ın azabından emin olma, O’nun yakınında olma, O’nun selam ve kelamını işitme, O’nun daimî olarak kendisinden razı olduğu müjdesine erme, acı verici azaptan kurtulmakla birlikte O’nun şerefli cemâline bakma lezzetleri ve nimetleri gibi.
Bu faziletlerin bazısı diğer bazısından daha üstündür. Bunların en üstünü ile nitelenen kişi insanların en yücesi olur. Şüphesiz ki Yüce Allah’ı, sıfatlarını bilme, O’nun rızasına erme ve cemâline bakmanın lezzeti geri kalan her şeyden daha üstündür.
Meleklerin en yücesi, kendisinde bu sıfatlardan en yüceleri bulunandır. İnsanların en yücesi de kendisinde bu sıfatlardan en yüceleri bulunandır. Meleklerden iki tanesi bu konuda eşit olursa biri diğerinden üstün olmaz. Aynı şekilde iki insan bu konuda eşit olsa biri diğerine üstün olmaz. Melek ve insan bu konuda eşit olursa biri diğerine üstün olmaz, insan bu sıfatların herhangi birinde melekten üstün olursa ondan üstün olur. Melek herhangi bir sıfatta insandan üstün olursa ondan üstün olmuş olur.
Üstünlük yalnızca kemal sıfatlarına aittir. Kemal de marifet, taat ve hallere veya sevinçler ve lezzetlere bağlıdır. Yüce Allah peygamberlerinin ve velilerinin bedenleri için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve kimsenin aklına gelmeyen nimetler hazırlamış ve onların ruhlarına tam marifetler, sürekli yenilenen haller vermiş, onlara kendisine bakma, kendilerinden razı olma, onlara selam vererek şereflendirme lezzetlerini tattırmıştır. Şu halde melekler nasıl onlara eşit olabilir?
Bil kî bedenler ruhların oturduğu evlerdir. Oturan ve evin çeşitli durumları vardır:
1- Evde oturan, evden daha üstündür.
2- Ev, orada oturandan daha üstündür.
3- Şeref bakımından eşittirler, biri diğerinden üstün değildir.
Oturan evden şerefli olduğunda evin değersiz olmasının bir önemi yoktur. Şeref eve aitse oturan bu sebeple şeref bulmaz. Bedenler ruhların evleridir.
İnsanlar; insan ve meleğin hangisinin daha üstün olduğu konusunda ihtilaf etmişlerdir. Eğer üstünlükte ruhların evleri konumunda olan bedenlerin farklılığı dikkate alınırsa şüphesiz meleklerin bedenleri, düşük şeylerden terkip edilen insanların bedenlerinden daha şerefli ve üstündür. Ancak bedenlere bakmaksızın ruh yönünden bakılırsa peygamberlerin ruhları meleklerin ruhlarından daha yücedir. Çünkü peygamberler şu bakımlardan meleklere üstün kılınmışlardır:
1- Elçi olarak gönderilmeleri. Meleklerden elçi olanlar azdır. Çünkü elçi olan melekler tek bir peygambere gönderildiği halde, insanların elçileri ümmetlere veya bir ümmete gönderilmekte, Allah onların eliyle insanlara hidayet etmektedir. Dolayısıyla tebliğ sevabı ve onun aracılığıyla hidayete eren her bir kişinin sevabı peygambere ait olmaktadır. Böyle bir durum melekler için söz konusu değildir.
2- Allah yolunda cihad etme görevini yerine getirmek.
3- Dünyanın musibetleri ve mihnetlerine sabretmek. Allah sabredenleri sever.
4- Allah’ın kazası acı da tatlı da olsa razı olmak.
5- İyiliği emretmek ve kötülüğü nehyetmek, kötülükleri def etmek, iyilikleri celbetmek suretiyle insanlara yarar sağlamak. Melekler bu özellik lerden herhangi birine sahip değildir,
6- Yüce Allah’ın ahirette salih kulları için hazırladığı; hiçbir gözün görmediği hiçbir kulağın işitmediği kimsenin aklına gelmeyen nimetler. Bu nimetler, melekler için söz konusu değildir.
7- Allah’ın onlar için ahirette hazırladığı ruhanî nimetler, üns, rıza, O’nuı şerefli yüzüne bakma. Böyle bir durum melekler için söz konusu de ğildir.
Şu söylenebilir: Melekler hiç ara vermeksizin gece gündüz Allah’ı tesbil ederler. Peygamberler ise ara verir, uyurlar.
Buna şu şekilde cevap veririz: Peygamberler teşbihe ara verdiklerinde ondan daha üstün olan Allah’ı sena etme, itaat ve ibadet gibi şeyleri yerine getirirler. Uyku onların bedenlerine ait bir özelliktir. Kalpleri ise uyanıktır. Ahirette de peygamberler nefes alır gibi teşbihte bulunma konusunda meleklere eşit olacaktır.
8- Hz. Adem’e ait bir özellik de şudur: Yüce Allah ona her şeyin ismini ve menfaatini öğretmiştir ki melekler bunları bilmemektedir.
9- Yalnızca Hz. Adem’e ait olan bir diğer özellik de şudur: Yüce Allah meleklere Hz. Adem’e secde etmelerini emretmiştir. Şüphesiz ki secde edilen secde edenden daha üstün ve şereflidir.
Özetle söylemek gerekirse: Meleklerin peygamberlerden üstün olduğunu kabul edenler üstünlüğü yalnızca kendi vehmindeki hayallere veya fasid vehimlere bağlayanlardır. Hayal ve vehimlerde Allah’ın hilafını bildiği nice şeyler yerleşir. Öyle ki bir kimse gördüğü iki kişiden birinin itaati sebebiyle diğerinden daha üstün olduğunu zanneder, oysa ki diğeri sahip olduğu marifet ve haller sebebiyle ondan kat kat üstündür. Daha arif olan kişinin az ameli, daha az arif olan kişinin çok amelinden hayırlıdır.
Yüce Allah’ın celal ve kemal sıfatlarını aklında tutarak O’nu öven bir kimsenin durumu ile kalpleri gafil olduğu halde dilleriyle Allah’ı zikredenlerin durumu bir olur mu? Sürme çekilen göz, tabii olarak sürmeli olan gözle bir değildir. Marifetleri hatırlayarak halleri elde etmeye çalışan kimsenin durumu, herhangi bir çaba ve gayreti olmaksızın kendisine marifetler verilen kişinin durumu gibi olmaz.
Şu söylenebilir: Peygamberlerin belirttiğiniz konularda meleklerden üstün olduğunu kabul ediyoruz. Yine meleklerin bedenlerinin belirttiğiniz konularda peygamberlerin bedenlerinden üstün olduğunu kabul ediyoruz. Ancak faziletlerin çoğu marifet ve hallerin şerefine bağlıdır. Öyleyse peygamberlerin bu konuda meleklerden üstün olduğunu niçin söylüyorsunuz?
Buna şu şekilde cevap veririz: Aynı şey sizden de istenir. Sizin belirttiğiniz şeylerde de şu durumlar söz konusudur:
1- Meleğin marifet ve haller bakımından peygambere eşit olması durumu.
Bu durumda daha önce belirttiğimiz cennet nimetleri, Allah’ın rızası ve O’nun yüzüne bakma gibi nimetler sebebiyle peygamberler meleklerden üstün olur.
2- Peygamberlerin, marifet ve haller bakımından meleklerden üstün olması. Üstelik bunun yanında onların amelleri, cennet nimetleri, Allah’ın rızası, O’nun yüzüne bakma gibi üstünlükleri de vardır. Böylece peygamberler üç sebeple meleklerden üstün olmuş olur.
3- Meleğin, marifet ve haller bakımından peygamberden üstün olması. Bu durumda bile peygamber yalnızca onlara özgü olan ibadetler, cennet nimetleri, Allah’ın nzası ve O’nun yüzüne bakma gibi sebeplerle melekten üstün olur.
Meleklerin bedenlerinin peygamberlerinkinden üstün olması dikkate alınmaz. Çünkü beden bir evdir. Şerefli olmak evle ilgili değil, evde oturanın sıfatları ile ilgilidir. Dikkate alınması gereken ev değil evde oturanlardır. Nitekim peygamberler kesin olarak onları doğuran analarından üstün oldukları halde analarının karnında kalmışlardır. Şu mısrada benzer bir durum söz konusudur:
îsam’ın nefsi, isamı (kayışı) şereflendirdi.[60]
Hz. İsa’nın ruhu, Hz. Meryem’in bedeninden daha üstündür. Hz. İbrahim’in ruhu, annesinin bedeninden üstündür. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ruhu da annesinin bedeninden daha üstündür.
Mümin kadınların çocuklarından kafir olanlar en kötü insanlardır. Onların içinde kaldıkları yer kendilerinden daha hayırlıdır. Şöyle ki; mümin bir kadın ileride kafir olacak olan bir çocuğa hamile kaldığında kadının bedeni çocuğun ruhundan daha hayırlı olur. Çünkü çocuğun ruhunda en düşük sıfatlar bulunmaktadır ki bu da yerlerin ve göklerin Rabbi’ni inkar etmektir.
…
Kaynak: İzzeddin Ibn Abdüsselam – Islami Hükümlerin Hikmet ve Esasları,syf.683-689
***
Ilimdunyasi.com,ilimcephesi.com
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024