Fi tarihinde iken, şimdi neşriyatını tasvip etmediğim ve o devirde bile çok politikasına katılmadığım “ulusal” bir gazetedeki haftalık yazılarıma, geçende göz attım da “o iktidar devrine” safça ve tevile muhtaç değerlendirmelerle baktığımı görünce tebessüm ettim.
“Türkiye büyümek zaruretinde. Çünkü büyük bir devletin; Devlet-i Âliye-i Osmaniye’nin vârisi olduğumuzun, bizden başka herkes farkında. O zaman biz de farkında olup, milli hükumetimiz bu misyonu aziz milletimize hatırlatıcı bir eğitim hamlesine girişmeli ve bu misyonu yerine getirmelidir.”
Bu satırların kaleme alındığı yıllar, RP-DYP hükûmeti zamanıydı ve “bir kısım” müspet gelişmelerden alınan “hüsn-ü zan” ile “müfrit” bir “hayali arkadaşlık” pozisyonuna girmiştik.
Sonraki günlerdeki “ihtiyatsız” ve “aksulamel” uyandırıcı işlerle o güzelim “misyon” hükûmeti -bir kısım iç hesaplaşmalar tesiriyle de- sona ermiş, o bilinen kapkara denizlere yelken açılmıştı; o da zamanında “milli irâde havarisi” dediğimiz ve Rahmetlik Menderes’in verasetini iddia eden birileri eliyle!
Afrin operasyonunu zaferle sona erdirip diğer bölgelere kayan “örtülü” teröristleri “sıcak takip”le imhaya niyetli – Üstad’ın tabiriyle- “kahraman ordu”muz, aynı zamanda, kati hatları on’larca, muhayyel planı yüzlerce, ideal planı ise -belki de- binlerce yıldan beri “kurulmuş” bir senaryoyu ezip geçmiştir.
Şu satırların uzunluğu ancak “kati hat” dediğimiz yakın hedef değerlendirme veya anlayışımızla sınırlı olabilir.
Hani şu “muhalif”lerin devamlı dillerine plesenk ettikleri BOP planı var ya… Cia’nın belgeleriyle “o cenaha” bağlı resmi ağızların açıklamaları böyle bir muayyen olmayan planın varlığını yalanlamıyor. Bir kısım “yasal” müesseselerimizin, BOP denen bu “düşman palanı”na -bir müddet- yakın durduklarını -bizce- inkâr da çok zor. Ya sebebi?..
Ecdadın ufuk açıcı çok güzel bir sözü var: “ Dostunu yakın, düşmanını daha yakın tut.”
Bir kısım vatandaşımızın, 15 Temmuz faillerinin neden o müesselerle temasta olduğunu “anlamadığını” biliyoruz. Çok fazla malumat verememekle birlikte şunu diyebilirim ki çoktan beri -en azından- “paralel” bir devlet peşinde oldukları bilinen bu “cemiyete” temas da işte böyle bir anlayıştan kaynaklanmıştır.
Bizce Afrin ve Fırat Kalkanı Operasyonu BOP’un en büyük ve nihai hedefini vuracak, malum çevrelerce kurdurulmuş ve desteklenmiş sözde bir ideal sahipleri üstüne değil, bizzat BOP’u boğmak hedefine doğru cesurca atılmış bir adımdır.
Ayrıca mazide kaleme aldığım “misyon”umuzu da tam mânasıyla yerine getiren bir hareket. Daha dün Tel-Rıfat’ta “Türk Ordusu bizi de kurtarsın.” gösterilerine şahit olduk. Kurtarılan yerlerin sivil ahalisi her gün memnuniyetlerini ibraz ediyorlar.
Bu, Osmanlı’nın fetih misyonudur işte. Fethin mânasını da çok insan bilir. “Zulümden adalete açma” demektir. Tabii hem lügat mânasıyla, hem de dinî literatürdeki mânasıyla…
Malum; küfür bir “zulm-ü azim”dir.
- Cemaat Değil Cemaattan Yana Olmak - 19 Eylül 2024
- Müzeden Ayasofya-yı Kebir’e… - 12 Eylül 2024
- Romancı Olmak – Olmamak – Olamamak - 25 Ağustos 2024
- Vâizler Neden “Etkisiz Eleman”? - 22 Ağustos 2024
- Nur Üstad ve Abdülhamid Meselesi - 11 Ağustos 2024
- Bahardan Sonra Yaz (Öykü) - 5 Ağustos 2024
- Sahabe Bir Sıfat; Hataları İse Ferdidir. - 4 Ağustos 2024
- İsmail Tohumu Fidana, Ardından Ağaca Duracaktır. - 31 Temmuz 2024
- Bazı Dikkatler-2 - 30 Temmuz 2024
- Adem-i Îtimat Meselesi - 29 Temmuz 2024