Ana Sayfa / Yazarlar / Feto’cu Amiraller Nasıl Bu Hale Geldi?-4 / Vehbi KARA

Feto’cu Amiraller Nasıl Bu Hale Geldi?-4 / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Feto’cu Amiraller Nasıl Bu Hale Geldi? (4)

İslam’ı ortadan kaldırmak ve fitneyi yaymak projesi olan F. Gülen hareketi, 40 yıldır bu amaca hizmet için çalışıyor. Hadislerde Süfyan olarak ismi geçen İslam Deccalı, işte bu F. Gülen olsa gerektir. Gerçi Süfyaniyetin 4 rüknü yani esaslı büyüğü vardır bu ise dördüncüsüdür. İlk üçü için Kamal-İsmet-Fevzi olduğu, İslam alimleri tarafından dile getirilmiştir. Fakat daha önce yaşamadığı için bu şahsın özelliklerinden bahsedilmiş fenalıkları tarif edilmiş fakat ismi verilmemiştir.

Ulemadan olacağı ve aynı Feto gibi hareket edeceği sahih hadislerden anlaşılmaktadır. İşte bizim başımıza bela olacak bu dördüncüsünü anlatmak boynumuza borçtur. Zira 34 yıl önce bunun fenalıklarına Bahriye Mektebinde iken şahit oldum. Dimin direği olan namazı kaldırmış devleti ele geçirmek adına her türlü İslam dışı uygulamayı devreye sokmuşlardı.

Bu yazıda da yine bu fitne tuzağına düşmüş asker arkadaşlarımdan bahsedeceğim. Bu sınıf arkadaşlarımdan 2 tanesini devletin yüksek makamlarına bildirmiş FETÖ örgütünün önemli bir elemanı olduğunu söylemiştim. Fakat yetkili merciler uyanmamış gerekli tedbirleri almamıştı. Amiral olan diğer 4 sınıf arkadaşımı ise itiraf edeyim anlayamamıştım. Öylesine gizli ve sinsi hareket ediyorlardı ki!

Nitekim bir denizci olmasına rağmen 15 Temmuz Darbesinin karargâhı olarak kullanılan Mürtet Üssünde (Akıncı Üssü) görev yapan bu şahıs en az Adil Öksüz kadar önemli bir darbe yöneticisidir. Şu soruyu devlet yöneticileri iyice düşünüp cevaplasınlar bakalım. Bir deniz amiralinin darbecilerin karargâhı olan hava üssünde ne işi var? Belli ki Feto’nun has elemanı olup darbeyi yönetmektedir…

Bahse konu amiral ile aynı sınıftan mezun olmuş hatta Gayret Muhribinde görev almıştık. Ben silah elektronik subayı iken o da elektronik subayı idi. Bu zavallı öylesine büyülenmişti ki, Feto’nun emirlerini Allah’ın emirlerinden öncelikli sayıyordu. Nasıl mı, anlatayım.

Savaş gemisinde hiç yemek yemezdi. Ne zaman görsem peynir zeytin ve kahvaltılık ile idare etmeye çalışırdı. Gemi limanda iken dışarıdan yiyecek getirir asla karavanadan yemek yemezdi. Bunun sebebini çok iyi biliyordum zira Fetocular asla margarin yağı yemezlerdi. Feto öyle emretmiş. Bunlar namaz niyazı terk ederler, oruç tutmayıp alkollü içebilirlerdi lakin Feto’nun emrine sıra gelince asla taviz vermezlerdi. Sanki büyü yapılmıştı…

O tarihlerde margarinden başka bir de kola içmezlerdi. Bu da yasaktı. Gerçi onların bu sırları deşifre olunca hemen margarin yemeye, kola içmeye başladılar. Feto’da kıvırmak, inkâr etmek ve diyalektizm meşhurdur. Hemen yeni duruma ayak uydurmaya çalışırlar omurgasızlık karakter haline gelmiştir. Takıyyecilikte, yalancılıkta Şiiler bunları görünce utanır yahu bizi geçtiler diye şikâyet ederler.

İşte bu sınıf arkadaşım ile gemide hiç anlaşamazdım. Namazlarımı kıldığım ve gemi komutanı ile dini konularda taviz vermediğim için çatışmaya girdiğim bir dönemde hep aleyhimde davranırdı. Dine ve dindarlara düşmanlık yaparak güya kendisini gizliyordu. İçki içer, namaza ve oruç gibi ibadetlere karşı çıkardı. Dinin yasakladığı işleri pervasızca yapar utanıp sıkılmazdı.

Gemide komünistlikten dolayı “sakıncalı” olan subaylar da vardı. Bunlar ile bazen şiddetli bir şekilde tartışırdık. Daima onlardan yana tavır sergiler bana düşmanlık ederdi. Çünkü ben namaz kılarak, oruç tutarak ve dini konularda taviz vermeyerek Feto’nun gerekli gördüğü her türlü din dışı uygulamaya karşı çıkıyordum. Ne yapıp edip ordudan atılmalı ve Feto’culara “bak böyle burnunun dikine gitti atıldı işte” dedirtmek istiyorlardı.

Hakkımda her türlü fitne ve fesadı çevirdiler. Sonunda 28 Şubat 1997’de amaçlarına da ulaştılar. Zira eşi başörtülü olan bütün askerler Batı Çalışma Grubu (BÇG) tarafından fişlenmişti. Bu illegal örgüt yani BÇG Feto ile işbirliğine girmiş ordudan atılan dindar asker sayısına göre terfi alıyor başarı dereceleri yükseliyordu. İşte Feto’cular bu sayede amiral olmuş darbe yapmışlardır, vesselam

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Kastamonulu Şâzî / Hulusi EREN

KASTAMONULU ŞÂZΠ(d.?/?-ö.?/?) divan şairi Kastamonulu Şâzî, günümüzde Türk edebiyatında yazılmış Maktel-i Hüseyn’lerin bilinen ilk örneğinin …

Kapat