Ana Sayfa / Yazarlar / FETÖ Elebaşı Gülen’i Tanıyalım

FETÖ Elebaşı Gülen’i Tanıyalım

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Son 10 yıldır Fetulllah Gülen’i milletimizin tanıması için gayret ediyorum. Çünkü Gülen her ne kadar darbeci ve devleti yıkmaya çalışan bir örgüt lideri olsa da aslında su katılmamış bir İslam düşmanıdır. Süfyan komitesinin ele başlarından bir tanesidir. 

Gülen’in günahları ve fenalıkları saymakla bitmez. Fakat bunu sinsice ve aldatarak yaptığı için halkımızın bir kısmı kendisini hâlâ tanıyamamıştır. Hapishaneler başta olmak üzere gizli yapılarını hâlâ korumaktadırlar.

Zaten “Deccal” kelimesinin Arapça karşılığı “aldatıcı” demektir. Bu zındık kadar Müslümanları aldatıp dinden uzaklaştıran birisine tarihin hiçbir döneminde rastlanmamıştır. Her türlü kutsal değeri istismar etmiştir ve yalan söylediği zaman yüzü dahi kızarmamaktadır. Yalancılıktan ağladığı zaman bile konuşabilen bir yaratıktır. Bir hadiste böyle bir kişiden bahsedilmiş ve Müslümanların kendisini bundan sakınması buyurulmuştur.

Gülen ve avanesi girdiği her kurumu hem ülkemizin hem de İslam âleminin aleyhine çevirmekte adeta bataklığa dönüştürmektedir. Dürüstlük, ahlaklı ve faziletli olmak yerine amaca ulaşmak için her yolu mübah gören bu insanları tam 38 yıl önce tanıdım.

İbret almak için bu yazılanların dikkatle okunmasını tavsiye ederim.

Gülen denilen şahsın içyüzü biz askeri okulda okurken ortaya çıkmıştı. Zira imandan sonra en mühim hakikat olan “namaz” bu zındık tarafından terk ettirilmeye çalışılıyordu. İma ile namaz adı altında aldattıkları öğrencileri avuçlarının içine alıp yıllar sonra devletimizi yıkmak için darbe yaptıracak kadar fitne ve fesada bulaştırmışlardır.

Gülen’e bu konuda askeriyede dini suç olarak gören darbeci generaller de çok büyük oranda destek olmuşlardır.  Özellikle 1980’li yıllarda benim gibi namazlarını kılan gençler Harp Okuluna girdiklerinde oldukça büyük güçlükler ile karşılaşıyorlardı. Yüzlerce hatta binlerce öğrenci Darbeci Kenan Evren’in kışkırtması ile okuldan atılmıştır. Bu durumu fırsata çeviren Gülen, askeri öğrencilere namazlarınızı ima ile kılın diyerek onları dinden diyanetten uzaklaştırmaya başlamıştır.

Bu ima ile namaz konusunu biraz izah edeyim. Öncelikle namazın farzları konusunda bütün İslam âlimleri müttefiktir. Bir tek bu fena insan hariçtir. Çünkü sağlıklı olan her Müslümanın kılması farz-ı ayn olan namazı, kitap okurken, yatıp uzanırken kılabilirsiniz diyerek tağyir ederek bozmaya çalışmıştır. Güya kendisini gizleyecek ve bu sayede askeri okuldan atılmaktan kurtulacak…

Namaz kılan birisi olarak Deniz Harp Okulunda geçirdiğim ilk günler, bu konuda oldukça sıkıntılı ve heyecanlı olmuştu. Gizli gizli namazlarımı kılmaya çalışıyordum. Lakin namaz günde beş defa kılınması farz olan bir ibadettir. Ne kadar gizlenebilir ki? Nitekim hemen nasihatler başlamıştı. Namazını “evde kıl, okulda kılma” diye. O yıllarda dinî kitapları çok okurdum. Namaz konusunda hiçbir yerde “evde kılın” diye bir şey yazmıyordu. Bilakis namazı vaktinde kılma konusunda ne derece önemli olduğuna dair bilgiler veriliyordu.

Bu konuda bazı öğrenciler ile tartışmaya başladım. En sonunda bana “ima ile kılmak hiç kılmamaktan daha iyi değil mi?” diye sordular. Ben de “evet kılmasan daha iyi” dedim. Çünkü namazını kılamayan birisi, Allah’a yönelip af dileyebilir fakat kıldığını zanneden bir insan ise kendi hatasını kabul etmeyi düşünmezdi.

Sonunda benim namaz konusunda taviz vermeyen tarzım karşısında bazı öğrenciler rahatsız hatta panik oldular. Çünkü birçok öğrenci bana aldanarak yoldan çıkabilirdi(!) Hakkımda namaz konusundaki ısrarım yüzünden inatçı, yobaz, gerici vs. diyerek çok fena propaganda yaptılar. Bu yetmemişti “burnum sürtmeli” hatta okuldan atılmalıydım. Bu sayede” bak bizim dediğimiz gibi yapmadı, başına neler geldi” demek istiyorlardı.

Eksik olmasın Deniz Harp Okulu komutanları da bu dehşetli çetenin ekmeğine yağ sürüyordu. Dindar öğrenciler baskı altına alınıyor adeta “Paralel Yapının” kucağına itiliyordu. Benden de namaz konusunda hesap sordular. Bölük komutanlarım birkaç defa  odalarına çağırdığında benim tavizsiz halimi görünce bir şey yapamayacağını anladılar. Fakat verilen izinsizlik cezaları daha da artmaya başlamıştı. Fakat sonunda Allah’ın yardımı ile okuldan mezun olmayı başarmıştım.

Fetocular, benim askeri okuldan mezun olmamdan müthiş rahatsız olmuşlardı. Zira onların tezine göre benim subay çıkmam mümkün değildi. İşin daha kötüsü; alkollü içki içmemek ve oruç tutma gibi konularda da tavizsiz tutumum bunları son derece rahatsız ediyordu. Ne yapıp edip ordudan atılmam gerekliydi. Çünkü benim ayakta kalmam Fetocuların bütün tezlerini çürütmeye başlamıştı. Sonunda 28 Şubat 1997 süreci devreye girdi de amaçlarının bir tanesine dahi ulaşma imkânı buldular. Ne kadar mutlu olmuşlardır kim bilir?

28 Şubat 1997 sürecinde Başbakana “içki yok mu?” diyerek dışarıdan rakı getirecek kadar küstahlaşan Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, benim gibi eşi başörtülü olan binlerce askeri ordudan atmış ve attırmıştı. Bunu fırsat bilen Fetocular: “Hah! Bak bizim dediğimiz oldu. Namaz kılan oruç tutanların başlarına geleni gördünüz işte” diyerek zehirlerini kusmaya ve Allah’ın apaçık emri olan namaz gibi ibadetlerin önüne geçmeye daha güçlü bir şekilde devam ettiler.

Gülen’in ne kadar iğrenç bir din düşmanı olduğunu hala anlayamayan vatandaşlarımızın bu gerçekleri iyi bilmesi gereklidir. Çünkü Peygamber Efendimizin (asm) “dinin direğidir” dediği namazı tağyir edecek kadar alçaklaşan bu insanlar, zinayı da serbest bırakmış amaca ulaşabilmek için mubah görmüşlerdir. İşte bu FETÖ’ye bulaşmış insanlardan her fenalık beklenir, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İktisat ve Bediüzzaman – 2

İktisad risalesinin dördüncü nüktesi yine iktisadın önemini anlatır. Bediüzzaman burada Burdur yıllarından konuyla ilgili bir …

Kapat