Fetva Sorularında İffet

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Yazar: Nevin MERİÇ
Din Hizmetleri Uzmanı, İstanbul Müftülüğü.

İffet, insanın bedenî ve maddî hazlara karşı aşırı düşkünlükten korunmasını sağlayan erdem için kullanılan ahlâkî terimdir.1 Literatürde geçen iffet tanımlarını; yeme içme ve cinsî arzu konusunda ölçülü olmak, aşırı istekleri bastırıp dinin ve aklın buyruğu altına sokmak suretiyle kazanılan erdem şeklinde özetleyebiliriz. Dar anlamda ise iffet, ahlâk kurallarınca kınanan her türlü cinsel zevkten uzak durmaktır. Karı koca arasında, evlilik kurumu çerçevesinde meşru cinsel ilişki kurmak iffetlilik kabul edilir.2 Türkçe’de de iffet, cinsel konularda ahlâk kurallarına bağlılık ve namus manasına gelmektedir.3

İnsan Davranışları Açısından İffet

İnsanın davranışlarına bakarak iffeti örneklendirdiğimizde olumlu anlamda hikmet, şecaat ve adalet, olumsuz anlamda da, oburluk, ölçüsüz cinsel talep, kıskançlık, menfaatperestlik şeklindeki davranma biçimleri karşımıza çıkar. Bu anlamda iffet, insanın kendilik eğitiminde başarılı olmasının da bir göstergesidir. Bu itibarla İslâm ahlâkçıları, psikolojik ve bedensel bir zafiyetten, acizlikten, korkaklıktan, bilgisizlik veya herhangi başka bir engelden dolayı zevklerini terk eden kişiyi iffetli/erdemli saymazlar. Maverdî, iffeti insan onuruyla ilişkilendirir ve nefsi aşağı sıfatlardan arındırıp insanlara muhtaç konumdan ve onların yardımıyla yaşama zilletinden koruma, bir diğer anlamda insanın kendi kişiliğine karşı ahlâkî görevlerinden biri olarak tanımlar. Bu makalede konu daha ziyade cinsel muhtevalı problemler çerçevesinde ele alınacaktır.

Batı’da ve İslâm Düşüncesinde Bedene Bakış

İnsan-beden ilişkisi bir çok disiplin tarafından ele alınırken, dinler, kültürler ve dönemlere göre farklılaşmalar olduğu görülmektedir. Modern zamanlarda da bedenin cinsiyetlendirme süreci değişmiştir. Freud, bedeni cinsellikten ve cinsiyetten ayırmayarak sadece cinsel enerjilerin farklı alanlara kanalize edilmesi şeklinde izah eder. Foucault ise bedenin nötr olduğunu cinsiyetlendirmenin çevresel faktörler tarafından gerçekleştirildiğini söyler.4B edenin bu gibi cinsiyetlendirme sürecine girmesi ise ikidar ilişkileri bağlamında anlam kazanır. İdeal bedenlere‘ kadınlık ve erkeklik’ rollerini destekler biçimde oluşturu-arak meşruiyet kazandırılır. Kadın ve erkek bedenleri içini deal olduğu düşünülen oranlar ayrıştırılır. İdeal erkeğin bedeni güçlü ve asil olması gerekirken, kadın bedenininm untazam hatları, zarâfeti öne çıkar, önem kazanır. Gerek beden üzerine yapılan çalışmaların artması, gerekse içselleştirilmiş iktidarlar tanıları, direniş noktasını bireyin kendisine daha doğrusu bireyi bedenine yönlendirmektedir. Bedenin eğitimi ve inşası toplumsal yapıdan ayrı düşünülemeyeceği gibi sürdürülebilirliği de, bireyin öznelliğinden ve gündelik bedensel pratiklerinden ayrı incelenememektedir.5

Feminist söylemler de, “ben”i toplumsal cinsiyetlendirme süreçlerinden etkilenmiş, hatta onlar tarafından biçimlendirilmiş bir varlık olarak görmektedirler. Bugün kapitalizm de, ‘Benim bedenim olma’m ile ‘bedenin benim bir nesnem olma’sı arasındaki muğlaklığı veya geçişi son derece başarılı bir biçimde sömürüp, insanı, özellikle de kadınları, bedenlerinin kendilerine ait olduğu hissinden kıskıvrak yakaladıktan sonra, bedenin biçimlendirilecek ve denetlenecek bir nesne olduğuna ikna ederek maddi kâr için dönüştürmektedir.6

İslâm’a göre ise insan–beden algısı ‘emanet’ kavramı içinde değerlendirilir. Böylece beden nesnel konumdan sıyrılarak daha öznel bir varlığa dönüşür. Bir nevi insanın bedeni mülkü gibi görmesi engellenerek, her türlü tasarruf hakkı verilmez. Bu bağlamda yeme-içme, giyinme, süslenme vs.’den, cinsel taleplerine kadar bir dizi ölçülü hareketin gerekliliği açığa çıkar. Beden-cinsellik ilişkisinin karşılıklı işleyişinde de bu ölçülerin/emanet korunması ve hassasiyet gösterilmesi esastır.

Allahu Teâlâ insanı çeşitli güdü ve eğilimlerle donatmıştır. İnsan–şehvet ilişkisi aslında bütün davranışlarını motive eden bir güdüdür. Bu güdü ve eğilimler doyurulurken, insan-Allah, insan-insan, ve insan-çevre ilişkileri dikkate alınmalıdır. İşte insanın cinsel isteklerini sorumluluk bilinciyle, ölçülü ve dengeli olarak karşılamasıyla ortaya çıkan şahsiyet yapılanmasına iffet denir.7

İffet öncelikle bedenî hazlara ve nefsânî aşırılıklara ilgi duymaktan kurtarılmış bir ruhî yapıya sahip olmaktır. Buna kalbin iffeti denir. İffetin bir diğer açılımı da özgürlüktür; çünkü özgür olmak isteyenin önce tutkularından bir diğer ifadeyle bedenin baskılarından kurtulması gerekir. Ragıb el-İsfehânî; en alçaltıcı kölelik şehvet köleliğidir derken, İbn-i Miskeveyh, iffet insanı tutkularına kul olmaktan kurtarıp özgürleşme imkanı sağlar demektedir.8
İbn-i Sina da iffet konusunda klasik İslâm düşünürlerini benimser ve onu şehvet gücünün her türlü aşırılıktan alıkonulup orta bir noktada tutulması şeklinde tanımlar. Bu anlamda iffet, nefsânî isteklerin giderilmesine bir ölçü getirirken, güdüleri bütünüyle bastırmayı engellediği gibi, aşırı boyutlara varmasına da engel olur. Yeme-içme, cinsel ilişki gibi eğilimlerden elde edilen hazlara ölçü koyar. Onları aklın kontrolüne verir, doğru düşüncenin sınırları içinde kullandırır.9 Bu anlamda cinsellik-iffet ilişkisi ahlâk temelli ele alındığında cinsel ahlâka ulaşılır.

Cinsel ahlâk, genel ahlâkın bir bölümü olup insanın cinsel güdüsüyle ilgili tutum ve davranışlarını içerir. Bütün uygarlıklarda cinsel yaşamı denetlemek, sınırlamak, yönlendirmek ve yüceltmek için evlilik kurumlaşmış, toplumun en küçük birimi olan aile hayatı teşekkül etmiştir.10 Cinsel ahlâkla ilgili normlar, kültürlere göre değişiklik gösterdiğinden, iffetin toplumlar arası işleyişinde farklılık olması doğaldır. Bu anlamda kültürü en çok etkileyen ve belirleyen dinî normlarda iffetin nasıllığı önemli bir değer ve veridir.

Fetva Sorularında İffetli Hayatı Zedeleyen Birlikteliklere Dair Örnekler

Kur’ân-ı Kerîm, erkek ve kadının dünyadaki yalnızlığının karşı cins ile giderildiğini belirtmektedir: “Size onlar sayesinde veya onlarla huzur ve sükûnete ermeniz için kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet halk etmesi O’nun kudretinin alâmetlerindendir. Bunda düşünen bir topluluk için işaretler vardır.”11 Evlenme ve aile hayatı eşlerin hem düzenli ve meşru tarzda cinsel ihtiyaçlarının karşılanması hem de birbirlerine maddî ve manevî destek olarak hayat arkadaşlığının kurulmasına vesile olduğundan çok yönlü yararlar ve hikmetler taşır. Her iki yönü de içine alacak şekildeki üçüncü bir nokta ise, neslin devamını sağlamadır. Bu anlamda evlilik kurumu/aile hayatı, bu üç yönün meşrû ve mâruf, yani dinin ve aklın yadırgamadığı ilkeler ve kurallar çerçevesinde karşılanmasını sağlamaktadır.12 Bu bağlamda cinselliğin meşruiyetinin aile temelli olmasına karşı çıkan görüşler değerlendirme dışında kalacaktır.13

İffetli hayat birey davranışının her ânını kuşatır. İnsanın kendine saygısı yalnızken olduğu gibi iletişimde bulunduğu şey/canlı veya eşyayla da ilişkilidir ki dolayısıyla her ânını kuşatır. Bir diğer ifadeyle eşyaya/şey bakış açısı, tanımlama ve kabul etme biçimleri, kişinin şahsî duruşu ve ilişkide bulundukları bağlam çok geniş bir yelpazeyi gözetir. Dolayısıyla alanlar üzerinden bir tasnif gerçekleştirmek, hem doğru hem de mümkün olmamakla birlikte metni kurgularken tasnif yaparak iffete dair çerçeveyi göstermeyi uygun görmekteyiz.

Evlilik: Kur’an insanları evliliğe teşvik eder, evliliğin çeşitli fayda ve hikmetlerine işaret eder.14 Evliliği kocanın karısına verdiği “sağlam bir teminat” olarak nitelendirir.15 Kadının kocası, kocanın da karısı üzerinde birtakım haklarının bulunduğunu bildirir ve bu hakların ne olduğu konusunda ayrıntıya girmeyerek mâruf kıstasını getirir. Mâruf ilâhî beyân yanında, İslâm toplumunun anlayış, ihtiyaç ve geleneği çerçevesinde oluşan, gerektiğinde değişen ve gelişen bir prensiptir. Kur’an, prensip itibariyle erkeklere kadınlarla iyi geçinmeyi tavsiye ederek, evlilik bağının korunmasında kocaya daha ağır bir sorumluluk yükler. Bu bağlamda dinî açıdan aileyi idare eden, ekonomik, sosyal ve manevî ihtiyaçların temininde öncü rolü üstlenen erkek olmaktadır. Bir diğer ifadeyle ailenin ekonomik olduğu kadar ahlâkî işleyişinden erkek sorumlu olduğundan iffetin merkezi aile reisi olmalıdır. Oysa geleneksel toplumda bu rol daha çok kadına devredilmiş hatta erkekten bir biçimde hazf edilmiş gibidir. Dinî literatür ise iffette cinsiyet ayrımı yapmaz. Kadın ve erkeği iffetli roller çerçevesinde eşit sorumlulukla bağlar. Fetva sorularından bir örnekle meseleye bakarsak;
‘On beş-yirmi yıllık evliyim. Delikanlı bir oğlum var. Kocam, çevresi tarafından bilinen tanınan bir insan. Konuşması, sohbeti iyi olduğu için gençler de çevresinden eksik olmaz. Onlara yardım eder, öğüt verir, sohbet eder. Son yıllarda kocama bir haller oldu, artık iyice âşikâr etmeye başladı. Çevresindeki delikanlılardan hoşlanıyor, hatta birisiyle ilişkiye bile giriyormuş. Bir de bunu gelip bana anlatıyor. Ne yapacağımı şaşırdım, seni şikâyet edip rezil edeceğim, diyorum ama oğlum aklıma gelince kımıldayamıyor, öyle kalakalıyorum. Dayanılacak gibi değil. Her gün ya, çocuğumu da alıştırırsa diye diken üstünde oturuyorum… Bir başka soru da buna benzerdir. ‘Biz yurtdışından kesin dönüş yaptık.
Kocam bir yıldır iş bulamıyor. Oysa standartları çok yüksek, kariyer sahibi bir insan. Üstelik daha Müslümanca yaşayalım, düzgün çocuk büyütelim diye kesin dönüş yaptık. Geçen gün tesadüfen bilgisayarda bir şey ararken onun girdiği siteleri görünce şok oldum, porno sitelerine girmiş. Kocamın bu tavrına bir anlam veremedim, şu an şok durumundayım. Bu kişiyle, böyle bir ortamda evliliğimi devam ettiremem, boşansam olur mu?

Fetva sorularında sıklıkla gördüğümüz bazı aile problemlerinin arkasında evlenmeden önce yaşanan durumların geldiği gözlenmektedir. Özellikle evlendiği kişi veya başkasıyla evlilik öncesi kurulan gönül bağı, nişanlılık döneminde yapılan hatalar, evliliği anlama ve kavrama bilgisinden mahrum olmak vs. gibi durumlar daha sonraları evlilik içinde sorun olarak açığa çıkmaktadır.

Nitekim soru soranlardan bazılarının aldıkları cevaba ‘evlenirken bunları bana söylemediler bu şekilde konuşmadılar… ’ karşılığını vermesi, evlilik algısı ve beklentisinde oluşan gerginliklere neden olmaktadır. Şu örneğe bakalım: ’25 yıllık evliyim. Ben çalışıyorum, kocam ise çalışmıyor, içki içiyor, beni aldatıyor, çocuklarıma da ben bakıyorum. Boşansam, sokaklara düşecek. Acaba sabır mı göstermeliyim?’

Mutlu gelecekler hayal etmek bizi mutlu edebilirken hayalin gerçekmiş gibi algılanması ve bunun üzerinden beklenti kurgulanması ise bazı olumsuz sonuçlara neden olabilir. Geleceği hayal ettiğimizde hesaba katmadığımız, dışarıda bıraktıklarımız, zannettiğimizden çok daha önemlidir. Elbette her şeyi hayal edemeyiz. Ama hayal ettiğimiz her detaya gerçekleşecek gibi davranıyorsak, hayal etmediğimiz detaylara da sanki gerçekleşmeyeceklermiş gibi bakıyoruz. Diğer bir deyişle hayalimizin gerçekliğin ne kadarını tamamladığını göz ardı ettiğimiz gibi, ne kadarını dışarıda bıraktığını da göz ardı ediyoruz. Ölümden, yaşlılıktan, hastalıktan, acıdan tiksinen ve hep genç, her daim güzel ve her an hareket halinde olmak isteyen bir narsistik insan tipi, dünyaya yayıldıkça merhamet, dayanışma ve erdem hayatlarımızdan çekiliyor. Güvenli bir sığınak olan ailenin çözülmesi, anne babanın işyerlerinde geçirdikleri uzun ve yorucu saatlerden sonra çocuklarına yeteri kadar vakit ayıramaması, eş duyum(empati) gösterememeleri, geleneksel toplumun ve siyasî ideallerin yetersizliği gibi bir dizi durum, narsistik kişilik bozukluğunun artan yaygınlığı ile ilişkilendiriliyor.16

“Bekârken mahallemizdeki birini çok sevmiştim. Babam beni sevdiğime değil de başka birine verdi. 6 senelik evliyim. Ve eşim beni çok sevmesine rağmen bekârken sevdiğim kişiye hâlâ âşığım ve onunla görüşüyorum. Eşime seni sevmiyorum dememe rağmen o beni çok sevdiğini ve bırakmayacağını söylüyor. Babamların ve eşimin baskısı sebebiyle sevdiğim kişiyle gizlice telefonla görüşmeye devam ediyorum. Görüşmemek elimde değil onu unutamıyorum. Çocuğumun olmaması için ilaç kullanıyorum. Ne yapmalıyım?”

Mutluluk iddiaları, kişinin kendi bakış açısından ortaya çıkar. Kendi geçmiş deneyimleri, şimdikini değerlendirmesinde bir arka plan oluşturur. Beyin, karşılaştığı uyaranın ne olduğunu tanımlamadan önce ona uygun tepkiyi çoktan belirler. Ayrıca diziler vasıtasıyla pompalanan romantik aşk beklentisi de aileleri olumsuz etkilemektedir. İnsanlar dizileri kendi aile yaşantısıyla benzerlik kurarak izlediğinde kocasından/karısından memnun olmama temâyülleri başladığı gözlemlenmektedir.17

Geleceği görmemizi sağlayan hayal etme becerimizin eksikliklerini anlamak için, geçmişi görmemizi sağlayan hafıza becerimizin ve şimdiyi görmemizi sağlayan algı yeteneğimizin eksikliklerini bilmek, anlamak gerekir. Hatırlama eylemi gerçekte depolanmamış olan ayrıntıları tamamlamayı içerir. Tamamlama o kadar çabuk ve bilinçdışı gerçekleşen bir süreçtir ki, bunu ne zaman yaptığımızı bile bilemeyiz. Mesele, hayallerimize, düşünmeden gerçeklerin doğru bir temsiliymiş gibi davranıyor olmamızdan kaynaklanmaktadır. Belli belirsiz akademik olarak, beynimizin tamamlama hilesini kullandığını fark ediyor olsak bile, elimizde olmadan geleceğin hayal ettiğimiz biçimde tüm detaylarıyla gerçekleşeceğini umuyoruz.
Aslında beynin dahil ettiği detaylar, dışarıda bıraktıkları kadar da sorun yaratmaz.18 İşte bir başka soru: ‘Sevdiğim, askere gidince babam beni başkasıyla evlendirdi. Çok direndim ama kabul ettiremedim. On küsur senelik evliyim, kocam aslında iyi bir insan. İki de çocuğumuz var. Bana da çok güvenir. Ama benim aklım hâlâ evlenemediğim o kişide, bir türlü aklımdan çıkaramıyorum. O da evlendi ama mutlu değilmiş. Bir toplantıda karşılaştık, telefonlaşmaya başladık. Bir biçimde kendisiyle birlikte oldum ve şimdi hamileyim. Bu çocuğa kürtaj yapamam zaten kocam da izin vermez. Ama başkasının çocuğuna bakmasına da gönlüm razı olmuyor. Sevdiğim adam, ‘benim çocuğum, ben bakarım’ dedi ama bu nasıl olacak. Ben boşanamam. İki kızım var hem o kişi de evli. İkimizin boşanması da çok zor. Yani ciddi çıkmazlar içindeyim. Ben sadece görmek, konuşmak istemiştim. Kocamın bu çocuğa bakması çok mu günah?’ Deneyimler bizi yeterince mutsuz ettiğinde psikolojik bağışıklık sistemi gerçekleri suçu kendimizden uzaklaştıracak şekilde yeniden yorumlayıp, deneyimimizle ilgili daha olumlu görüşler sunar.

Mutlu olma arzusu hepimizde vardır. Ama bu arzunun ne ile karşılandığı önemli olduğu için kelimenin anlamına dair yoğun bir karmaşa söz konusudur. Böyle olduğu için mutluluk kelimesinin iyi bir duyguyu değil, ancak özel yollarla yaratılabilen çok özel bir iyi duyguyu tanımladığı düşünülebilir. Mutluluk bir deneyimi tanımlamak için kullandığımız terimdir. Kimi kadınlar hayatta aradıkları prensi bulamamış olduklarını fark edip, kendilerini kötü hissediyor ve etki altında kalarak prenslerini aramaya başlıyorlar. Erkekler de çok güzel, çıtı pıtı kadınlar istiyor. Gerçek bir aşkı yaşayamamış olmadan kaynaklanan hayıflanmayla gözlerini evin dışına çevirebiliyor. Çılgınca aşk beklentisi, olgun ve saygı eksenli beraberliklerin önüne geçebiliyor fakat böylesi aşklar da çok çabuk tüketiliyor.19 Evliyim fakat eşimle mutlu değiliz. Evlenmeden önce sevdiğim bey benimle irtibata geçti. Onu çok seviyorum. Eşimi de kırmak istemiyorum. Eşimle birlikte iken onunla da imam nikâhı kıyabilir miyim? Duyduğum kadarı ile erkekler bu şekilde evlilik yapabiliyorlarmış, kadınlar da yapabilir mi?

Kardeşim evli ama evli bir adamla da birlikte yaşıyor. “Bari boşanıp evlenin.” dedim ama her ikisi de boşanmaya yanaşmıyor. “Biz böyle iyiyiz.” diyorlar. İşin en kötüsü annem de kardeşimi destekliyor. Hiç birisiyle görüşmek istemiyorum. Benim de ailem var, duyulursa çok zor durumda kalacağım. Günahı da cabası. Kardeşim ve annemle görüşmesem veya daha az görüşsem olur mu?

Evlilik, hayatı birlikte öğrenme sürecidir. Evlilik öncesi görüşme ve konuşmaların evliliği kolaylaştıran yönü olmakla birlikte, hayatı öğretecek gücü ve etkisi yoktur. Dolayısıyla insanlar evlilik içinde hem tanışır, hem öğrenir hem de keyifli bir hayatı oluşturmak için gayret sarf ederler. Akrabalık ve bir dizi yeni tanışıklıklarla birlikte genişleyen çevre ile ilişki ve iletişim halinde bulunmak da evlilikle mümkündür.

Evlilik öngörülen/görülemeyen bir dizi olayların hayata dâhil olması anlamına da gelir ki sapkın cinsel davranışlar aile huzuru bozan ve boşanmalara neden olan faktörlerin başında yer alır. Fetva sorularında da evlilikte karşılaşılan yeni durumlara dair bir çok örnekler mevcuttur. Bu örnekte olduğu gibi:

Yeğenlerimin babası çok içki içiyor, kızlarına da tacizde bulunuyormuş. Kızlardan biri sinir krizi geçirmiş. Kasabada yaşadıkları için duyulur endişesiyle polise gidemiyorlar. Ne yapmaları gerekir. Çok zor durumdalar, ne tavsiye edersiniz?

Eşimin kardeşi bana sarkıntılık yapıyor. Bunu kendisine söyledim ama oralı olmadı hiç kıskanmıyor. Bu günah değil mi, ne yapmalıyım?

Yakın bir tanıdığımız bana cinsel tacizde bulundu. Aileme bu durumu anlatamadım. Ama o kimse evimize girip çıkıyor. Ne yapmalıyım?

Evlilikte yaşanan bir diğer sorun da aldatmalardır. Kocanın ve kadının aldatılma durumunda yaşadığı psikolojik travma ise çok yıpratıcı ve sıkıntılı bir sürece neden olur:
20 yıldır evliyiz. Üç çocuğumuz var. Ben esnafım. Geçen gün eşimi evimde bir başka adamla yatakta yakaladım. Sinirlerim çok bozuk elimden bir kaza çıkmasını son anda önledim. Eşimi evden kovdum. Etraftan “Çocukların var, yuvanı dağıtma, günah olur.” diyorlar. Ama ben o kadını görmeye tahammül edemiyorum. Karımdan boşansam ve bir daha görmesem çok mu günah?

Ben güzel bir kadınım. Çok mutlu bir evliliğimiz ve çocuklarımız vardı. Vardı diyorum; çünkü eşimin beni aldattığını öğrendim. O günden itibaren dünyam karardı. Sürekli, “Bunu bu güzellikte kadına nasıl yapar?” diyorum. Özür diledi ve ilişkisinin bittiğini, hata yaptığını söyledi. Ama ben bir türlü unutamıyorum. Tedaviye başladım ve fakat eşimi nasıl affedeceğimi evliliğimi nasıl devam ettireceğimi bilemiyorum… Aldatan eşiyle evliliğini devam ettiren kişi, aynı zamanda utanç ve kayıp aşkla da evlidir.

Bu sadece aldatan ve aldatılan kişilerin yarattığı, karşılıklı tanımlanmış bilinçdışı bir düzenlemenin dışavurumunun bir semptomudur. Her biri, daha önceden dehşetle yaşadığı bir obje kaybıyla tekrar yüz yüze gelmekten korktuğu için derin yakınlıktan kaçınır. Paradoksal olarak, evliliğin kendisi, bu çiftlerin karşılıklı, söz konusu kayıp objelerine olan çarpık bağlılıklarını kırar. Sonuçta, bu durum obsesif aşkın ve cinsel bağımlılığın merkezinde bulunan benlik parçalanmasına karşı bir tehdit oluşturur.20 Eşimi arkadaşıyla aldattım. O da eşime söylemiş. Eşim de Kur’an üzerine yemin etmemi istedi. Ben de böyle yaparak inkâr ettim. Günah oldu mu? Eşimin beni aldattığını telefon görüşmelerinden tespit ettim. Onu öldürmek istiyorum. Ne yapmalıyım?

Komşuluk: Toplum hayatında iffet hem bireysel hem de sosyal çevrede önemlidir. Aile, okul, sosyal çevre bu mekanizmaların hem içeriğini hem de işleyişini belirleyen alanlar olurken, buralardaki farklı davranma biçimleri iffetli konusunda önemli ipuçları vermektedir. Başkasının sözlü veya nikâhlısına olumsuz nazarlarla bakmayı yasaklayan dinî ve ahlâkî prensipler günümüz kent hayatında oldukça zayıflarken, bu süreçte farklı baskılar altında yaşayan bireyler ciddi tehlikeler içinde yaşamaktadırlar. Her durumda insanın ailesinden önce yanında olan komşu, hayatımızda da son derece etkili ve önemlidir. Yediğinden yedirdiği, hastalandığında yanında olduğu, kapıyı açtığında ilk karşılaştığı insan olan komşunun önemine ‘ev alma komşu al’ sözüyle geleneksel kültür de dikkat çeker. Komşuyla geçirilecek saatler de bir âdâb-ı muâşeret içinde, yazısız kurallar olarak belirlenmiştir. Özellikle evin beyi geldiğinde veya başka misafirler olduğunda davet edilmeden komşuya gidilmez. Bu algıyla yetişen birey ile kent hayatının kozmopolit yapısı içinde bunu geri plana iten kişi arasında yapılacak komşuluk ilişkisinde gerginlikler yaşanması tabiidir.
Karşı daireye bir hanım taşındı. Bir çocuğu var, beyi yok. Ben de ‘komşudur’ diye tanıştım, evine gittim ve ihtiyacı olduğunda yardım edebileceğimi söyledim, ama baktım hep beyimin geldiği saatlerde bize geliyor. Oysa ev hanımı. Bütün gün evde, ben de evdeyim. Bütün gün isteklerini yerine getirebilecek zamanım var iken neden hep beyimin saatlerini gözetiyor, bir anlam veremiyorum. Biraz daha sabredeceğim ve böyle devam ederse bu saatlerde müsait olmadığımızı, bize gelmemesini söyleyeceğim. Böyle söylemem günah mı, kırılır mı?
Kız kardeşim evli. Evli bir erkek kendisini sürekli rahatsız ediyor. Korkusundan eşine söyleyemiyor. Durumu kendi erkek kardeşlerimize ve babamıza da anlatamıyoruz. Onlara söylersek yine sorun büyüyecek ve kardeşimin aile huzuru bozulacak. Ne yapabiliriz? Şeklinde gelen soruda da bu durum açığa çıkmaktadır.

İnternet: Sanal âlem günümüz insanının tek iletişim biçimi olmaya doğru hızla yol alıyor. Oysa yüzünü görmeden, sesini duymadan kurulan ilişkinin insanî bir öz taşımadığı da gerçektir. Gerçek bir iletişim ses tonu, yüz ifadeleri yakalanmadan mümkün olmaz çünkü. Bu durumda sanal âlem, insanın yalnızlığını arttırırken hayata da yabancılaştırıyor. İnternetin yaygınlaşması dünyayı bilme biçimimizi değiştirmekte, yakınlık ve uzaklığa dair mevcut bilgilerimizi alt üst etmektedir. Ayrıca gerçeklik algısını ciddi biçimde değiştiren görsel sunumlar, internet ile yaygınlık ve hız kazanmaktadır. “Kızım boşandı. İşten çıktı. Çocuğu olmadı. Şimdi de kendini eve kapattı kimseyle görüşmüyor, bizi asla görmek, bizimle konuşmak istemiyor, telefonlarımızı yüzümüze kapatıyor, hatta boşanmasından sorumlu tutuyor. Bütün vaktini internetin başında tanımadığı adamlarla müstehcen sohbetler ederek geçiriyormuş. Parası da yok; ne yiyor, ne içiyor bilmiyoruz. Bazen gidip kapıya yemek bırakıp geri dönüyoruz. Ne yapacağımızı şaşırdık!…”
“Beyim son zamanlarda sen düzelmeyeceksin boşanalım demeye başladı. Şüphelenip internet görüşmelerini kayıt altına aldım. Daha önce çalıştığı yerden iki çocuk sahibi evli bir hanımla zaman zaman da müstehcen içerikli konuşmalarını yakaladım, beni aldattığını öğrendim. 3 yaşında bir kızımız var. Şu an evliliğimizin gidişatı konusunda bir karar vermek zorundayım. Ben eşimden ayrılmak istemiyorum.”

İnternetin sanal bir gerçeklik üzerinden bireyi inşa ederek hayat ile ilişkisini kopardığı, fetva sorularında da karşımıza çıkmaktadır. Bize gelen sorularda kişiler hem hayatın kendilerine yüklediği sorumluluklardan kaçtıkları hem de aile hayatının gereklerini yerine getirmedikleri açığa çıkmakta. O kadar ki bir ağ portalının çevrelediği kişinin gözü ne kocasını ne de çocuklarını görmekte adeta hayatı sanal bir vaziyette yaşamaktadır. Şimdi okuyacağınız örnekte olduğu gibi:

‘7 yıllık evliyiz. Eşimle internetten tanıştıktan sonra yüz yüze de görüşerek ailelerin onayıyla evlendik. Eşim ileri derecede hiperaktif. İlk 2 sene ev işi yapmaması dışında problemimiz yoktu. Maddî durumumuz iyi. Bu problemi yardımcı tutarak çözdüm. Ama 5 seneden beri gece-gündüz sürekli internette. Ne benimle ne de çocuklarla ilgileniyor. Sürekli bilgisayarın başında. İnternetten tanıştığı kişilerle buluşmaya gidiyor. Bizimle alakalı hiçbir şeyle ilgilenmiyor. Dinen boşanmamda sakınca var mı? Ne yapmamı tavsiye edersiniz?’

İnternetin her iki cinsi de etkisi altına aldığı bir gerçek. İnsan-hayat ilişkisinde meydana gelen kopukluk bir diğer ifadeyle hayatın kişi için anlamını kaybetmesi, sanal dünyanın insanı yakalamasını adeta normalleştiriyor. ‘Oğlum askerdeyken gelinim bize geldi ve internetten bir erkek arkadaş edindi. Ve her türlü gayri meşru davranışları yapmışlar, resimler, konuşmalar. Bunları silmemiş. Kocam kazara bunları görmüş. Oğlum askerden gelince ona durumu söyledik. “Pişmanım” dedi, oğlum da affetmek, bir şans vermek istiyor. Ama biz unutamıyoruz ve ilişkimizi sınırlandırmak istiyoruz. Bu günah mı?’

İnternetle yaygınlık kazanan durumlardan biri de pornografidir ki, eylemler görüntüyle zihnin bir ürünü olmaktan çıkıp, izlenen ve öğrenilen bilgiye doğru gider. Pornografi kişiyi görsellik bağlamında şekillendirirken gerçeğin çift yönlü akışına da engel olmakta ve bir diğer ifadeyle ayrımcılık ve şiddete de imkân hazırlamaktadır.
‘Kocam sürekli pis filmler seyredip bana da izlettiriyor; sonra da benden benzer taleplerde bulunuyor. Ama bunlar çok çirkin ve bana ızdırap veriyor, midem bulanıyor. Çocuklar yan odada bir şey duyacaklar diye ödüm kopuyor. Ayrıca hem izlemek hem de bazı hareketleri yapmak dinen de kafama takılıyor. İnsanın edepli olmasında cinsellikle ilgili ölçü yok mu, kocanın her istediğini yerine getirilir mi?’

Sonuç olarak; fetva soruları üzerinden günümüz insanının iffetli davranış açısından duruşunu örneklendirmeye çalıştığımız bu makalede toplumumuzda ciddi sıkıntılar yaşandığı görülmektedir. Aile fertleri kadın veya erkek olsun, iffetli davranma noktasında benzer konumda görülmekte, ‘haz’ hatta sadece cinsel hazza indirgenen yaşama biçimlerine temayüller açığa çıkmaktadır. Kişilerin bu yönlerini besleyen sanal âlem ve kozmopolit kent hayatı, iffeti içi ve çerçevesi değiştirilen bir kavram olarak gündelik hayatın dışına çıkartıp sözlük sayfalarına dâhil etmekte kararlı gibidir.

DİPNOTLAR
1. Mustafa Çağrıcı, “İffet”, DİA, XXI, s. 506.
2. Paul Foulquıe, Pedagoji Sözlüğü, çev. Cenap Karakaya, Sosyal Yayınlar, İstanbul 1994, s. 225.
3. İsmail Parlatır vd., Türkçe Sözlük, TDK, Ankara 1998, I/1048; Ali Püsküllüoğlu, Türkçe Sözlük, YKY, İstanbul
1999, s. 786.
4. “Beden bir söylem içinde belirlenip bu yolla bir doğal ya da asli cinsiyet “fikri” ile donatılmadan önce dikkate
değer herhangi bir şekilde cinsiyetlendirilmiş değildir” der. (J., BUTLER, Cinsiyet Belası: Feminizm ve Kimliğin
Altüst Edilmesi, çev. Başak Ertür, Metis Yayınları, İstanbul 2005, s, 166).
5. Hande Topaloğlu, Gölgedeki Bedenler: Bedenin İnşa Sürecinde Toplumsalın Etkileri Alternatif Politika, II
(2010), Sayı: 3, s, 270.
6. Çevrimiçi: http://zeynepdirek.wordpress.com/2013/01/04.
7. Abdurrahman Kasapoğlu, “Kur’an’ın İffet Anlayışı-Batılı Cinsel Ahlâk Anlayışlarıyla Bir Mukayese”, Dinbilimle-
ri Akademik Araştırma Dergisi, III (2003), Sayı: 3, s, 47.
8. Çağrıcı, agmd., s. 507.
9. Abdurrahman Dodurgalı, İbn Sina Felsefesinde Eğitim, M.Ü.İ.F.V. Yayınları, İstanbul 1995, s. 133- 134.
10. Murtaza Mutahhari, Aşk ve İffet, çev. M. Selam, Çizgi Yayınları, Ankara 1990, s. 23; Özcan Köknel, Kaygıdan
Mutluluğa Kişilik, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul 1982, s. 228.
11. Rûm, 30/21.
12. İlmihal/İslam ve Toplum, TDV, Ankara 2006, c. II, s. 44.
13. Psikiyatr Wilhelm Reich “Olumsuz cinsel ahlâk” yürürlükten kaldırıldığı, çocuklar cinsel yaşama yandaş bir an-
layışla eğitildiği zaman, toplumun bütün bireylere küçük yaştan tanıdığı cinsel doyum herkesin kendiliğinden
toplum sever olmasını sağlar. W. Reich, Cinsel Ahlâkın Boygöstermesi, çev: Bertan Onaran, Payel Yayınları,
İstanbul 1976, s. 164; Bkz., Barlas Tolan vdğ., Sosyal Psikoloji, Adım Yayıncılık, Ankara 1991, s. 221-226.
14. Nisâ, 4/3, 24; Nahl, 16/72; Rûm, 30/21.
15. Nisâ, 4/21.
16. Çevrimiçi: http://www.kemalsayar.com/sayfalar.asp?s=174.
17. Çevrimiçi: http://www.kemalsayar.com/sayfalar.asp?s=333.
18. Çevrimiçi: http:// www.kemalsayar.com/sayfalar.asp?s=180.
19. Çevrimiçi: http://www.kemalsayar.com/sayfalar.asp?s=333.
20. Çevrimiçi: http://www.kemalsayar.com/sayfalar.asp?s=346.

Kaynak: Din ve Hayat Dergisi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kastamonu Lâhikası s.91-109

Aziz, sıddık ve sebatkâr kardeşlerim! Sizin faaliyetiniz ve sebatkârane çalışmanız, Risale-i Nur dairesinin zembereği hükmünde …

Kapat