Ana Sayfa / Yazarlar / Fikrî Mülâhazalar – 21

Fikrî Mülâhazalar – 21

FİKRÎ MÜLAHAZALAR – 21

▪️Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz şöyle buyuruyor;
“Zaman yaklaşınca, mü’minin rüyası, neredeyse yalan söylemeyecek. Esasen mü’minin rüyası, peygamberliğin kırk altı cüzünden bir cüzdür.” Buharî’nin rivayetinde şu ziyade var: “Peygamberlikten cüz olan şey yalan olamaz.”
(Buhârî, Ta’bir, 26; Müslîm, Rüya 8, 2263; Tirmizî, Rüya, 1, 2271; Ebû Dâvud, Edeb, 96, 5019)

▪️Hulusî Yahyagil Ağabey, bir rüya görüyor ve bu rüyayı da Üstâd’ı Bediüzzaman Hazretleri’ne mektup ile yazar. Aldığı cevap ise mûcib-i dikkattir;
“Şimdilik o güzel, mübarek, müjdeli rüya mürur-u zamana uğramış, manasını göstermiş olan o rü’yaya karşı böyle desem hakkım yok mu: 
نَه شَبَمْ نَه شَبْ پَرَسْتَمْ مَنْ ٭ غُلَامِ شَمْسَمْ اَزْ شَمْسْ مٖى گُويَمْ خَبَرْ” [*]
(Mektubat, s. 346)

[*] “Ben ne geceyim, ne de geceye kulluk ederim. Ben bir hakikat güneşinin hâdimiyim ki, size ondan haber getiriyorum.”
(İmam-ı Rabbânî, Mektûbât-ı Rabbânî, 1:124, 130. Mektup)

Peki rüyaya cevap olarak, İmam-ı Rabbânî Hazretleri’nin bu sözünün vech-i tevfiki nedir?

İmam-ı Rabbânî’nin sözü modomod tercüme ile yukarıdaki gibi, ama mânâ tabakâtından biri de şu şekilde olmak gerektir;
“Ben ne geceyim, ne de geceye kulluk ederim. Ben bir hakikat güneşinin hâdimiyim ki, size ondan haber getiriyorum. Bizim muhatap olacağımız ancak hakikat güneşidir. Kur’ân ve Sünnet güneşi ortada i̇ken, şahsî ve hususî rüyalarla amel edilmez.”

Demek ki, “gece” tabiri “nevm”e/”uyku”ya işaret etmektedir.

Aynı zamanda bir başka talebesinin mektubuna verdiği cevabın son cümlesi şu şekildedir;
“Ben rüya ile amel etmem.”
(Nakleden: Bayram Yüksel Ağabey, Son Şahitler – 3)

Rüya; o rüyayı gören kişiyi bağlar, umumu bağlamaz ve mes’uliyet altında bırakmaz.

Bu yerin devamında da Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’den şu nakli yapmıştır;

آنْ خَيَالَاتِى كِه دَامِ اَوْلِيَاسْتْ ٭ عَكْسِ مَهْرُويَانِ بُوسْتَانِ خُدَاسْتْ

Yani;
“Evliyaya tuzak olan hayaller, İlâhî bahçelerin ay yüzlü güzellerinin akisleridir.”

Rüya, keşif ve kerametler, hepsi bu İlâhî hediyelerin kışırlı ve surî bir in’ikâsıdır, yani bunlar kabuk ve dış görünüş olan bir yansımasıdır. Velayet yolunda ilerleyenler bu sûretlere yani “güzel, mübarek, müjdeli rü’ya”lara değil, onun aslı olan İlâhî feyizlere bakmaları elzemdir. Sûret sîrete hizmet etmelidir, yoksa meftuniyet ile engel olmamalıdır.

Burada işaret olunan husus, nakışlardaki Nakkaş’a işaret eden remiz ve imaları okumak yerine, nakışlarda takılıp kalmaktır ki, seyr ü sülûkta bu hâl, velilerin tuzakları hükmündedir. Birçok tasavvuf erbabı rüya, keşif ve keramet yüzünden manevî eleklerden geçememişler, bu tuzaklara düşmüşlerdir.

Burada “Nakıştaki Nakkaş’a işaret eden imalara takılmak” velilerin kendi hususiyetine uygun bir takılmaktır, yoksa tabiatçıların takılması kabilinden değildir. 

Rüya mevzusu ile alâkadar önce İmam-ı Rabbânî Hazretleri’nin sonra da Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretleri’nin sözünü naklediyor, Üstâd Bediüzzaman. Bu iki söz de bu gibi mânâlar ile rüya mevzusuna işaret etmektedir.

Abdulkadir Çelebi̇oğlu

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Alt Katlardan Sesleniş

Yeni hâlde yumruğu yeme sebebinizi düşünüyorsunuz. Gerçekten bir yanlışınız, bir hatanız olduysa yumruk atana teşekkür …

Kapat