Ana Sayfa / Yazarlar / Fırtınadan çıkan bir mektup / Vehbi KARA

Fırtınadan çıkan bir mektup / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Vehbi KARA

Fırtınadan çıkan bir mektup

Kâinatta cereyan eden her şey güzeldir. Hadiseler bazen ya bizzat güzel olur ya da sonuçları itibariyle güzel olur. Önemli olan bakış açısıdır. Manayı harfi ile yani Allah’ı gösteren bir bakış açısı ile bakıldığı vakit güzellikleri görebilmek mümkündür.

Manayı harfi yönü ile bakmak yani “ne güzel” demek değil “ne güzel yaratılmış” demektir. İşte bu bakış açısı gerçekçi ve Allah’ın güzel isimlerini fark etmemize yarayan bir bakış açısıdır.

Denizcilik mesleğinin üzerinde durulmamış bazı özellikleri vardır. Örneğin Cenabı Allah’ın kudret ve azametini, celalli tecellilerini bizzat müşahede etmek imkânı vardır. Eğer siz de benim gibi bir fırtınanın içine düşmüş iseniz bazı gerçekleri daha açık bir şekilde görebilir dünyanın ve kâinatın gerçek sahibinin kim olduğunu çok kalay bir şekilde fark edebilirsiniz.

İmtihan sırrı nedeniyle meydana gelen olaylara bazı perdeler çekilmiş düşünüp tefekkür etmemiz için bize bir fırsat tanınmıştır.

Sebepler öne sürerek olan Rabbimizi bize unutturmaya çalışırlar. Hâlbuki her şeyin dizgini Kayyum olan yani her şeyi ayakta tutan Cenabı Hakkın elindedir. Bize düşen, akıl ve duygularımızı kullanarak onun varlığını hissetmemiz, tefekkür etmemizdir.

Fırtına içine düştüğünüzde ise sebeplerin sadece birer perde olduğunu kendiniz bizzat görebilirsiniz. En inançsız görünen denizcinin bile “Allah” dediğine şahit olursunuz. Zira denizlere ve rüzgâra kumanda eden birisinin varlığı apaçık ortadadır.

Basınç sistemleri ve atmosferik şatlar ne kadar fırtınanın etkilerini anlamaya çalışmamıza yardımcı olsa da Allah’ın kudret ve azametini hissedebilmemize mani olamaz. Bunları sebep olarak da kabul edemeyiz zira ne zaman başlayacağı ve bizi nerede yakalayacağı belli değildir. Fırtına şiddetlendiğinde ise ağızdan “Allah” kelamından başka bir söz çıkmaz.

Dualarımız, denizin şiddetini hiç olmazsa bir müddetliğine bırakıp bir an önce sahili selamete çıkmamız üzerinedir. Kuran’da bu husus mealen şu şekilde geçmektedir “Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah’a halis kılarak: «Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız» diye Allah’a yalvarırlar. Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.” (Yunus Suresi 22-23)

Geçen yıl Anadolu’da kuraklık yaşandı. Kurak giden mevsim karşısında yağmur duasının vakti geldiği için birçok yerde duaya çıkıldı. Bu yıl ise Cenabı Allah, rahmet ve merhametini bol bol göstererek yağmuru gönderdi. Barajlar su ile doldu ve kuruyan topraklar suya doydu.

Halbuki, birçok insanın yağmur yağsın diye dört gözle beklediği hava hareketleri biz denizcilerin endişe ile yaşadığı bir dönemdir. Zira biz bir an önce fırtına bitsin de kurtulalım derken kar ve yağmura hasret milyonlarca kişi sevinecektir. İşte bu yazı da böyle bir zamanda yani fırtınadan sonra kaleme alınmıştır.

Yağmurun yağması için gökyüzünün bulutlar ile dolması ve alçak basınç denilen hava olayının meydana gelmesi gerekir. Lakin bu olay denizlerin altının üstüne gelmesine yol açar. Meteoroloji tahminleri ile fırtınanın nerelerde cereyan edeceğini tahmin edebilme imkânımız vardır. Bazen olur ki bilerek fırtınanın içine gitmek zorunda kalabiliriz. Zira gemiyi kiralayan kişi bir an önce yükümüzü ulaşacağı adrese göndermeyi istemektedir. Kaptana bu yüzden çok baskı yaparlar.

Kaptanın vereceği karar bu noktada çok önemli olmaktadır. Bazen emniyetli bir yere gidip demirlerse geçen süre için para ödeyen kiracı zor durumda kalmaktadır. Yok, eğer yola devam ederse bu sefer gemi ve personel fırtınayı yaşamakta ve oldukça yıpranmaktadır.

Kaptanın sefere devam etme konusunda geniş yetkileri olmakla birlikte her fırtınada kaçıp demire yatması hoş karşılanmaz. Gemi sahibi tarafından görevinden alınma ve mal sahibini zarara uğratma riski vardır. Bu nedenle belirli bir şiddetin üzerindeki fırtınalar hariç yola devam etmek durumundadırlar.

Bende denizlerde 30 yıldan beri denizlerde çalışıyor son 15 yılda ise kaptanlık yapıyorum. Kendi adıma konuşmam gerekirse birçok defa fırtınaya girmeden demire gittiğimi bir başka ifadeyle “kaçtığımı” söyleyebilirim. Bazen kiracıların ağır baskılarını gördü isem de aldırış etmeden bulabildiğim yerlere demirledim.

Deniz ortasında her zaman demirlenecek uygun bir yer bulmak mümkün değildir. Keşke bütün denizler Ege denizi gibi olsa. Muhakkak bir ada bulup saçak altına, yani rüzgârın etkilemediği bir yere demirlemek mümkündür. Fakat Akdeniz ve Karadeniz’de böylesine uygun adalar bulmak çoğu zaman imkânsızdır.

Eğer fırtına içine düşmüş iseniz Allah’tan başka sığınacak yeriniz yoktur. Zira hiçbir güç sizi fırtınanın içinden çekip kurtaramaz. İyi bir kaptanın yapacağı yegâne şey geminin yapısına uygun bir rota çizip fırtınanın etkisinden en az şekilde etkilenmesini sağlamaktır.

Bazen günlerce fırtınanın etkisinde kaldığımız dönemler hatta karaya çıktığımızda yürümekte zorlandığımız zamanlar dahi olmuştur. Bununla birlikte denizcilerin çoğu gibi değil de fırtınanın güzel yönünü düşünmenin gerektiğine inanıyorum. Zira bu sayede insan tefekkür edebildiği takdirde nafile ibadetlerden kat kat fazla sevap kazanabilmektedir. Tek şart var ki farz olan namazlarını kılabilmiş olsun.

İşte, fırtınadan böyle bir mektup çıktı. Peki, dünya işlerimizde de birçok fırtına çıkmıyor mu? Elbette, denizcilerin yaşadıkları fırtınalardan kat kat fazlasına tutulduğumuz zamanlar oluyor. Bazen bir kaza, bazen kötü niyetli bir insanla karşılaştığımız durumlarda başımıza gelmedik iş kalmıyor. Öyle değil mi?

İşte böyle zamanlarda denizcilerin yaptığı gibi Allah’a sığınmak en akıllıca yoldur. Zira sebeplerin yaratıcısı da Allah’tır. Eğer, sabır göstererek ona sığındığımız takdirde imtihan edilmek üzere gönderildiğimiz dünya sınavından “pekiyi” derecesiyle geçme imkânına sahip oluruz.

Evet, bizler hemen hemen her ay bir dersten sınava giriyoruz. Sınavdan geçer not alabilmek için çok çaba sarf ediyoruz. Hayatımız neredeyse sınavla iç içe geçmiş durumda.

Eğer derslerimize zamanında çalışmış isek bir sorun yok. Zira günü gününe derslerine çalışan bir öğrenci istisnai durumlar haricinde daima geçerli notu alır ve sınavdan başarı ile çıkar.

Birçok arkadaşımızın şikâyet ettiği ve eğlenceli işler başta olmak üzere zaman ayıramadığını iddia ettikleri bu sınavlar aslında bize çok önemli bir gerçeği hatırlatıyor, hayat sınavını…

Bu sınavda geçerli not alabilmek için 99 puanlık tek bir soruyu doğru olarak cevaplandırmamız gerekiyor. Diğer soruların toplam puan derecesi sadece 1. İşte o tek soruluk puan “Allah’a inanıp inanmamakta yatıyor. “a” şıkkını yani Allah’ın var ve bir olduğunu, Hazreti Muhammed’in onun kulu ve resulü (a.s.m) olduğunu işaretleyenler sonsuz bir cennet hayatını kazanıyor. Yok, eğer “b” şıkkını yani Allah’a inanmamayı tercih edenler ise “Allah korusun” ebedi cehennem hayatını hak ediyor.

Dünyanın bize çok az şey kazandıran fuzuli işlerini bir tarafa bırakıp bu imtihan yönü ile ilgilenmek çok önemlidir. İşte öğrenci olmak bütün olaylara imtihan olunduğumuz şuuru ile bakmak için bir fırsattır. Matematik, fen, sosyal sınavları gibi ama çok önemli bir sınav okul bittikten sonra da devam ediyor. Bunu, kendisini hayatın karmaşasına kaptırmış olanlar görmeyebilir. Lakin bizim görme şansımız daha yüksek.

Bediüzzaman “iman kurtarma hizmetinde” en önemli mevkiyi “Nur talebeleri” unvanına sahip kişilere veriyor. Yani Cenabı Allah’ın güzel isimlerini anlayabilmek için öğrencilik yapanları en üstün vasıflı kişiler olarak görüyor.

Sözün özü, birçok arkadaşımızın sevmediği “öğrencilik” aslında hayatın önemli bir gerçeği ve güzelliğidir. Yukarıda bir parça değinmiş olduğum deniz fırtınaları gibi olaylar da aslında bu büyük sınavın ta kendisidir.

Ne mutlu o insana ki, hayat sınavının o en önemli sorusuna doğru cevap vererek sonsuz bir mutluluğa erişmiştir.

Ne yazık o insana ki hayatın içindeki fırtınaların gerçek yüzünü görmeden inançsız bir yaşam sürerek gözlerini kapamıştır.

Cenabı Allah’tan bütün okuyucularımın okullardaki sınavlarından ve gerçek sınav olan o büyük sınavdan başarılı olmasını niyaz ediyorum.

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Meşveret Kavramı ve Tavrının İçini Boşaltma Vebali… / M. Nuri BİNGÖL

Mehmet Nuri BİNGÖL MEŞVERET KAVRAMI VE TAVRININ İÇİNİ BOŞALTMA VEBALİ… insanın bir tek ferdinin, diğer …

Kapat