Gergedan ve suaygırının karnı acıktı. Yiyecek bir şeyler bulmak için etrafı dolaştılar.

Tavuk, yumurtalarını bir sepete doldurup duvarın kenarına bıraktı. Bunu gören aç gergedan ve suaygırı, tam sepeti götürürken tavuk karşılarına çıktı.

Ellerinden yumurta dolu sepeti aldı.

“Hayır, asla bu yumurtaları size veremem.” dedi.

“Allah bana emretti ve bu görevi verdi.

Bunu insanoğlu için yapmam gerekiyor.” dedi.

Size verirsem insanoğlunun çocukları yumurtasız kalır ve büyüyemezler.” dedi.

Sonra gergedanı ve suaygırını Aslan krala şikayet etti.

Aslan kral, gergedan ve suaygırının yaptıklarını duyunca çok sinirlendi. İkisine de kuvvetli pençeleriyle vurup onları cezalandırdı.

Gergedan ve suaygırı özür diledi. Aslandan çok korkuyorlardı. Aslan şöyle dedi: “Bunları insanoğlunun çocukları yiyecek ve büyüyecekler.”

Sonra,

Gergedan ve suaygırı daha çok acıktılar. Yiyecek bir şeyler bulmak için etrafı dolaştılar.

Koyun, sağılmış sütünü bir kovaya doldurup duvarın kenarına bıraktı. Bunu gören aç gergedan ve suaygırı, tam kovayı götürürken koyun karşılarına çıktı.

Ellerinden süt dolu kovayı aldı.

“Hayır, bu sütü size veremem.” dedi.

“Allah bana emretti ve bu görevi verdi.

Bunu insanoğlu için yapmam gerekiyor.” dedi.

Size verirsem insanoğlunun çocukları süt içemez ve büyüyemezler.” dedi.

Sonra gergedanı ve suaygırını Aslan krala şikayet etti.

Aslan kral, gergedan ve suaygırının yaptıklarını duyunca daha çok sinirlendi. İkisine de kuvvetli pençeleriyle üçer beşer defa vurup onları cezalandırdı.

Gergedan ve suaygırı tekrar özür diledi. Korkudan tir tir titriyorlardı. Aslan şöyle dedi: “Bunları insanoğlunun çocukları içecek ve büyüyecekler.”

Sonra,

Gergedan ve suaygırı daha uzak yerlerde yiyecek aradılar.

Ormanın derinliklerinde bir arı kovanına rastgeldiler. Kovanı kaptıkları gibi kaçmaya başladılar. Arılar da onların peşine düştüler. İğneleri ile ikisini fena halde soktular. Bal dolu kovanı bırakmak zorunda kaldılar.

Arılar kovanın etrafında toplandılar.

“Hayır, bu kovanı size veremeyiz.” dediler.

“Allah bize emretti ve bu görevi verdi.

Bunu insanoğlu için yapmamız gerekiyor.” dediler.

Size verirsek insanoğlunun çocukları bal yiyemez ve büyüyemez.” dediler.

Sonra gergedanı ve suaygırını Aslan krala şikayet ettiler.

Aslan kral gergedan ve suaygırının son yaptıklarını duyunca iyice sinirlendi. İkisine de kuvvetli pençeleriyle onar, onbeşer defa vurup onları cezalandırdı.

Gergedan ve suaygırı tekrar özür diledi. Korkudan tir tir titriyorlardı. Aslan şöyle dedi: “Bunları insanoğlunun çocukları yiyecek ve büyüyecekler.”

Sonra,

Gergedan ve suaygırı ormanın derinliklerinde gezerken ipekböceğinin ipek dokuduğunu gördüler. Onu alıp kendilerine elbise yapmak istediler.

Fakat oradan geçen aslan kral, bunların hırsızlığını farkedip yanlarına gitti.

“Bunlar insanoğlunun çocukları için hazırlanıyor. Onlara elbise yapılması için hayvanlar çalışıyor.” dedi.

Gergedana ve suaygırına nasihat etti:

“Siz ne biçim hayvansınız. Hayvanlığınızı kaybetmiş ve zalim insanlara benzemişsiniz. Benden utanmıyorsunuz bari hayvanlığınızdan utanın. Aileniz size hayvan ahlakını öğretmemiş.”

Sonra da: “Madem akıllanmayacaksınız o halde bu ormanı terkedin.” dedi. Ve onları ormandan kovdu.

Gergedan ve suaygırı ormandan kovulunca şehre gidip orada çalışmaya başladılar.

İnsanların yüklerini taşıyıp para kazandılar.

Kazandıkları parayla pazardan bir sepet dolusu yumurta, bir kova dolusu süt, bir kovan bal ve ipekle dokunmuş kumaşlardan alıp aslan kralın yanına gittiler.

Aslandan özür dileyip affedilmelerini istediler.

Aslan kral onlara şöyle dedi: “Gerçekten pişman olduğunuzu görüyorum. Fakat bu hediyeleri bana getirmeyin. Asıl bunların sahibi olan insanoğlunun çocuklarına götürün ve benden de onlara selam söyleyin. Ey çocuklar ormanlar kralı Aslan size selam gönderdi deyin.”

Gergedan ve suaygırı çocukların yanına gittiler.

Önce bir sepet yumurtayı haşlayıp çocuklara yedirdiler.

Sonra bir kova sütü pişirip çocuklara içirdiler.

Sonra bir kovan balı ekmekle birlikte çocuklara yedirdiler.

Sonra dokunmuş ipek kumaşı çocuklara giydirdiler.

Çocuklar da onlara sarılıp teşekkür ettiler.

Gergedan ve suaygırına: “Bizi Aslan kral ile tanıştır. Onu çok seviyoruz.” dediler.

Çocuklar gülümseyerek evlerine döndüler, gergedan ve suaygırı da mutlu bir şekilde ormanın derinliklerine doğru ilerleyerek gözden kayboldular.

Masalcı amca Abdullah

Kızım

Dokuz yaşında kızıma sorarım,

O ne derse onu yaparım,

Hızlı yürü derse hızlanırım,

Yavaş ol derse yavaşlarım.

O dokuz yaşında benim kızım,

Onun isteğiyle artar hızım,

O benim tertemiz evladım,

Onunla güldüm onunla ağladım.

Onu dinlerim çünkü hesap bilmez,

Yalana, hileye tevessül etmez,

Sevgiyle yaşar küçük dünyasında,

Küçük dünyasında kötülük düşünmez.

Kalbinde yer vermez kötülüğe,

Gönül dünyasında eğilmez eğriliğe,

Sen kaz gelecek yerden tavuk esirgemezsin,

O tavuk gelmeyecek yerden kaz esirgemez.

Abdullah Öztürk