Ana Sayfa / Yazarlar / Gönlümüz Gülsün

Gönlümüz Gülsün

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de pek çok kıssalar anlatır ve bu kıssalardan hisseler çıkartmamızı ister..

Bakara Sûresi’nde ilginç bir hadise anlatılır.
İsrailoğulları arasında yaşanan bir olayın çözümü için Hz Musa (as) aracılığı ile bir sığır kurban kesmelerini emreder Rabbimiz.

Tamam deyip giderken dönüp sorarlar; “Ya Musa. Bizim için Rabbine sor, bu sığır erkek mi olsun dişi mi?
Erkek olsun, der Rabbimiz.
Tamam, deyip giderken tekrar gelir ve tekrar talepte bulunurlar, “bizim için Rabbine sor, şöyle mi olsun, böyle mi olsun..”
Her sorudan sonra seçenekler daralmakta, iş gitgide zorlaşmaktadır.
En sonunda tüm şartlara uygun çok güzel bir hayvan bulurlar. Tam pazarlık bitmişken bu sefer de ineğin sahibi fırsatçılık yapar, fiatı iki katına çıkarır.
Az kalsın kesmekten vazgeçecek noktaya gelmişken iş hallolur, kurbanı alır ve keserler.

İnsan aklının insana oynadığı oyunlardan biridir bu.
Kur’an-ı Kerim’deki bazı emir ve tavsiyeler bu kıssadaki emre benzer.
Rabbimiz “Ey iman edenler, Allah’ı çokça zikredin” diye umumi, anlam kısıtlaması ve daraltması olmayan bir tavsiyede bulunur.

Evde mi, camide mi, çarşıda, pazarda, okulda, işte mi zikredelim?
Allah’a isyan olmayan, necis olmayan her yerde zikredin diye bir cevap, bu ayetin içeriğinde vardır.
Ayakta mı, yürürken mi, koşarken mi, oturarak mı, yatarak mı? Evet.
Açıktan mı? Evet.
Gizli mi? Evet.
Topluca mı? Evet.
Kendi kendimize mi? Evet…
Allah diyerek mi, evet, Hû diyerek mi, evet.
Kur’an okuyarak olur mu? Evet.
Dua okuyarak, tevhid çekerek, sübhanallah, elhamdülillah, Allahu Ekber diyerek, salavat çekerek, tevbe istiğfar çekerek olur mu?
Bin kere evet.
İlim öğrenerek, kitap okuyarak, tefekkür ederek olur mu? Evet.
Daire oluşturarak mı, kare, üçgen oluşturarak mı?
Evet.
Ritm tutarak olur mu? Evet.
Mevlana gibi, Yunus gibi, Şeyh Şaban-ı Veli gibi, Rufai gibi, Kadiri gibi, Nakşi gibi mi? Evet.
Hatta Cem Karaca gibi “Allah yar yar” diyerek mi? Evet.
Doksan dokuz esmanın, binbir sıfat-ı İlâhînin her biriyle mi, evet.
Bu çok geniş çerçeveyi daraltmak, İsrailoğullarının işgüzar akıllarına uymak olur, akıbet de onlara benzer. Güya en güzeli, mükemmeli, en faziletliyi ararken bir bakmışız, zikri terketmişiz.
Ve gelinen noktadaki halimiz tam da budur.

Aynı emir, aynı durum Peygamber Efendimize salavat getirme konusunda da geçerlidir.
Rabbimiz Ahzap Suresinde;
“Allah ve melekler peygambere salât ediyorlar; ey iman edenler, siz de ona salât ve selâm okuyun..” diye umumi, genel ve hiç bir kısıtlamaya gitmeden bir talimatname yayınlıyor.
Nasıl salât ve selam edelim Ya Rabbî?
Nasıl isterseniz.
Kendi kendimize mi, topluca mı, içimizden, mi açıktan mı?
Hepsine evet.
Camiden mi, evet. Minareden mi, evet. Namazda mı, evet, çalışırken, koşarken, yürürken, otururken, yatarken mi?
Evet.
Evet, elbette zikrin ve salãvatın en güzel şeklini yine Kur’an’dan, Peygamberimizden, sahabe efendilerimizden, âlimlerden, evliyadan, salihlerden öğrenebiliriz, onların zikir ve salavatlarını taklit edebiliriz, ederiz. İslam büyüklerimizden bize yüzlerce salât ve selam örneği gelmiştir.
Bu salât ve selamları, bunların içinden en güzelini, en faziletlisini bilemiyoruz, en güzelini yapamıyoruz diye zikir ve salavatı terk eder miyiz?
Kesinlikle hayır.
Halis bir niyetle yapılan her zikir, her salavat çok güzeldir, çok kıymetlidir. Kalpleri ve halleri en iyi bilen Rabbimiz kalblerimizden geçen niyetin bile mükafatını kat kat verecektir. Mükafatı takdir edecek, karşılık verecek olan yalnızca O’dur.
Allah’ın kullarını Allahı zikirden, Allah Rasulüne salavattan uzak tutmak için mazeretler üretenler bir şey bildiklerinden ya da iyi niyetli olduğuklarından dolayı konuşuyor, akıl öğretiyor değiller aslında.

Kur’an’da şu varmı, şöyle yapmak Kur’an’da yazıyor mu gibi sualler aslında Yahudi mantığıdır.
Kur’an’ın daraltmadığı anlamı daraltmak için yine Kur’an’ı kullanarak daraltmak tam olarak şeytanın oyunudur, şeytani bir oyundur.
Kur’an ve sünnet aksini ifade etmedikçe, men etmedikçe, sınırlamadıkça bir şeyin Kur’an’a aykırılığından bahsedilemez.

Hâsılı, 
Dünya hayatının meşgaleleri hepimizi çarkları arasında boğarken temiz havaya muhtaç olduğumuz kadar zikre ve salavata hava kadar, su kadar muhtacız aslında. Rabbimizin “Allah’ı cc çok çok zikredin” emri ve tavsiyesi boşuna değildir elbet.
Hayat, zaman, şartlar bize zikri unutturalıdan beri gönüllerimiz, hanelerimiz, çarşımız, pazarımız, dükkanımız, tezgahımız nura, huzura, rahmete muhtaç.

Yüzlerimiz asık, kaşlarımız çatık.
Yüzümüze bakıp huzur, güven alması, mutluluk huzur, güven soluması gereken çocuklarımız, eşlerimiz, dostlarımız bize bakıp acı soluyor, çaresizlik soluyor, öfke, nefret, kavga soluyor; bunları okuyup öğreniyor yüzlerimizden.
Elbette yüzler ve sözler kalplerin aynasıdır.
Kalplerimizi işgal eden acı, hüzün, çaresizlik, sahipsizlik, öfke, nefret yüzlerimize ve sözlerimize yansıyor.
Farkında olmadan en zararlı, en ölümcül hastalık olarak bunları bulaştırıyoruz.

Güneş girmeyen eve doktorun girmesi gibi, Allah’ın zikrinin, sevgisinin girmediği gönüllere, dillere, hanelere elbette korku, kaygı, acı, hüzün, elem, öfke, nefret vb girer, girmekle kalmaz, yerleşir, işgal eder.
Hâli âlem buna delil değil midir?

Kalplerimizin ancak Allah’ın zikriyle huzur ve mutluluk anlamında doyuma erdiğini, ereceğini Rabbimiz bildiriyor.
“Ey Allah’a iman eden mü’minler, müslümanlar! Dünyada ve ahirette mutlu olmak istiyorsanız, kalbinize, yüzünüze, hayatınıza gerçek huzur, tebessüm, rahmet, bereket, meymenet hakim olsun istiyorsanız, her zaman, her yerde ve her şekilde Allah’ı (cc) çok çok anın..”

Allah’ı hatırlamak ve anmak için, Allah Rasulüne salavat getirmek için şartlar aramayın, şartlar engeller, bahaneler uydurmayalım..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Bediüzzaman’ın Son Ramazan’ı

Son Ramazan Bayram Yüksel anlatıyor; Üstadımız 1960'ta 'Bu sene teravihi beraber kılacağız' dedi. Bizler çok …

Kapat