Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR'DAN / Gönüller Fâtihi Büyük Üstada (Ali Ulvi Kurucu) / Mektubat

Gönüller Fâtihi Büyük Üstada (Ali Ulvi Kurucu) / Mektubat

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Medine-i Münevvere’de bulunan mühim bir âlimin, Risale-i Nur hakkında yazdığı bir manzumesidir.

GÖNÜLLER FATİHİ BÜYÜK ÜSTADA

Nuruyla bütün gönlümü fetheyleyen üstad

Gönlüm seni, kudsî heyecanlarla eder yâd

 

İlhamıma can geldi beraet haberinle

Mü’minleri şâd eyleyen ulvi zaferinle

 

Sıyrıldı ufuklardan o kasvetli bulutlar

Göklerde melekler, bu büyük bayramı kutlar

 

Milyonların imanını kurtardı cihadın

Par par yanar imanlı gönüllerdeki yâdın

 

Coşturmada imanları, binlerle vecizen

Tarihini kudsî heyecanlarla süzerken

 

İlhamımı mest etti tecella-yı cemalin

“Fatih” gibi rehberleri andırmada halin

 

Dağlar gibi sarsılmadın, en korkulu günlerde

Her anı ölümler dolu tazyikin önünde

 

Dünyalara dehşet salıyor sendeki iman

Sarsılmayan imanına düşman bile hayran

 

Rehber sana zira “Yüce Peygamberimiz”dir

Ölmez eserin: Gençliğe gösterdiğin izdir

 

Kur’an-ı Kerîm’in ezelî feyzine erdin

İnsanlığa, iman ve kemal dersini verdin

 

Ey başlara cennetlerin ufkundan inen taç

Âlem senin irfanına, irşadına muhtaç

 

Derya gibi nurlar taşıyor her eserinden

“Allah”a giden Nurcuların rehberisin sen

 

Milyonları derya gibi coşturmada “Sözler”

Cennetteki âlemleri seyretmede gözler

 

Hikmet dolu her cümlede, Kur’an’daki nur var

Her lem’ada, bin bir güneşin huzmesi çağlar

 

“Nur yolcusu” insanlığa örnek olacaktır

Kudsî heyecanlarla, gönüller dolacaktır

 

Mefkûresi, günden güne erdikçe kemale

Gark olmada iç âlemi, en tatlı visale

 

Coştukça denizler gibi kalbindeki iman

Bin ders-i hakikat veriyor ruhuna Kur’an

 

Âzâdedir İslâm’ı saran tehlikelerden

Davası temiz çünkü siyasî lekelerden

 

Her hamlesinin kuvve-i kudsiyesi vardır

Vicdanları mest eyleyen ulvi sesi vardır

 

Aşkın ezelî sırrına erdikçe gönüller

Yer yer donatır ufkunu sevda dolu renkler

 

Bir ülkeyi baştan başa fetheyledin ey Nur

Nurun olacaktır, bütün insanlığa düstur

 

Kur’an seni teyid ediyor mu’cizelerle

Ey şanlı gönül fatihi hiç durmadan ilerle

 

Tarih-i hayatın doludur hârikalarla

Hiç sönmeden âlemde güneşler gibi parla

 

Manzume-i şemsiyeyi temsil ediyorsun

Heybetli fezalarda hız almış gidiyorsun

 

İmanlı nesiller seni takip edecektir

Yıllarca, asırlarca peşinden gidecektir

 

Tarihi aşarken sen o iman dolu hızla

Milyonları aşmış bütün evlatlarınızla

 

Birden açılır ruhuma esrarlı bir âlem

Vasfeyleyemez aşkımı, şiirimdeki nâlem!

 

Ali Ulvi

***

(Bu mektup, on iki sene evvel yazılmış ve Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasında dercedilmiş bir mektuptan bir parçadır.

Risale-i Nur’un bu vatan ve millete kazandırdığı büyük ve çok mukaddes iki neticeyi beyan etmesi, filhakika aynen bu iki neticenin tezahürü bu memlekette ve âlem-i İslâm’da görülmüş olması dolayısıyla bu mektup çok ehemmiyetlidir.)

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

Risale-i Nur, bu mübarek vatanın manevî bir halâskârı olmak cihetiyle; şimdi iki dehşetli manevî belayı def’etmek için matbuat âlemi ile tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.

O dehşetli beladan birisi: Hristiyan dinini mağlup eden ve anarşiliği yetiştiren, şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı bu vatanı manevî istilasına karşı Risale-i Nur, bir sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’anî vazifesini görebilir.

İkincisi: Âlem-i İslâm’ın bu mübarek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ittihamlarını izale etmek için matbuat lisanıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtar edildi.

Ben dünyanın halini bilmiyorum fakat Avrupa’da istilakârane hükmeden ve edyan-ı semaviyeye dayanmayan dehşetli cereyanın istilasına karşı Risale-i Nur hakikatleri bir kale olduğu gibi âlem-i İslâm’ın ve Asya Kıtası’nın hâl-i hazırdaki itiraz ve ittihamını izale ve eskideki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeye vesile olan bir mu’cize-i Kur’aniyedir.

Bu memleketin vatan-perver siyasîleri çabuk aklını başına alıp Risale-i Nur’u tabederek resmen neşretmeleri lâzımdır ki bu iki belaya karşı siper olsun.

Acaba bu yirmi sene zarfında iman-ı tahkikîyi pek kuvvetli bir surette bu vatanda neşreden Risale-i Nur olmasaydı; bu dehşetli asırda, acib inkılab ve infilâklarda bu mübarek vatan, Kur’an’ını ve imanını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi?

Said Nursî

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Lâtif Nükteler

Risale-i Nur Külliyatından Lâtif Nükteler Müellifi Bediüzzaman Said Nursi   *** Sadakatta namdar, safvet-i kalbde …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ehemmiyetine Binâen… / M. Nuri BİNGÖL

Öncekiler, “Ettekrarü ahsen, velev kâne yüzseksen” gibi bir meşhur galatla -bazen- tekrarın ehemmiyetini izah etmişler. …

Kapat