Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Seçme Yazılar / GÜNDÜZLER İKİ GECE ARASINDADIR / Seyfettin GÜLTEKİN

GÜNDÜZLER İKİ GECE ARASINDADIR / Seyfettin GÜLTEKİN

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Merhum İnebolulu Seyfettin Gültekin

GÜNDÜZLER İKİ GECE ARASINDADIR

Siyah beyaz düşümceler”imi zihin repertuarımda renklendirmeye çalıştığım bir geceydi. Masanın başına oturmuş, İslâm Âleminin, Türkiye’nin ve şahsımın “fecr-i âti”sini düşünüyordum. Masa lambasından süzülen ışık huzmesi odamı kaplamış, zihin karanlığından düşünce anaforuma doğru yol almaya başlamıştı.

Işık huzmesi ile birlikte “gölgeler” de giriverdiler kapı aralığından zihnime. Beni asıl siyah-beyaz düşümcelerden sıyıran “gölgelerin yalancılığı” oldu. Oysa bir zamanlar “gölgeler yalan söylemez” zannederdim. Meğer ne kadar da yanılmışım. Elimi masa lambasına tutmuştum ki, duvarda kocaman bir aksiyle karşılaştım elimin. Demek eşyayı olduğundan daha büyük yada küçük göstermesiyle gölgeler de yalan söylüyordu.

Akabinde masa lambasını kapatıp bir mum yaktım, gölgelerle oynamak için. Elimdeki birkaç tane kibrit çöpünü mum ışığına yaklaştırıp, uzaklaştırıyordum. İlk tuttuğum kibrit çöpünün gölgesi “bir minare boyu”nda idi. Meselâ diğer bir kibrit çöpü “eli delik bir şahıs” görüntüsü veriyordu. Bir diğeri ise alnında silik bir şekilde alfabenin on dört,yedi ve yirmibirinci harflerinin yazılı olduğu birini hatırlatıyordu. “mum ışığı” ile “gölge adam” ne de güzel bir tasvir oluşturuyorlardı birlikte.

Gölgeler arasındaydık, gündüzün ortasında da farkında değildik. İnsanlık, Hz. Adem’den bu güne kadar “koyu gölgeler”le tanışmamıştı muhtemelen. Gölgelerin koyuluğu, gündüzlerin de o derece berraklığına bir işaret olabilirdi belkide.

Nitekim olmalıydı da her şeyi hikmetle yaratan Fâtır-ı Hâkim, net tavır sergileyip, istikrârı tercih edenlerle, kaypak zemini seçip, tereddüt hâli yaşayanları birbirinden ayıracaktı imtihânın gereği. Sonuçta “saflar” netleşecekti yani. Hz. Tâlut’un Câlut’la olan mücedelesinde nehrin öbür yakasına geçenler, karınlarını su ile doldurup, şişenler olmadığı gibi, “gece”yi “beyaz” kılacak olanlarında “köprüyü geçerken ayıya dayı diyenler” olmayacağı kesindi.

“Acele ettim, kışta geldim. Sizler cennetâsâ bir baharda geleceksiniz” demişti Said Nursî. Cennetâsâ bir baharın güneş ışınları içimizi ısıtmaya başlamıştı bile. Çiçek, baharın müjdesiydi ama, bir çiçekle bahar geldiğini zannetmek hata idi. Hürriyet çiçeği, demokrasi gülü, insan hakları zambağı, adalet papatyası, meşveret goncası henüz yetişmemişti toprağımızda. Toprağı AB ile çapalamak, “izm” dikenlerinden soyutlamak gerekiyordu.

Fecr-i âti yakındı. Zira gündüzler, iki gece arasındaydı. Kararan gecelerin sabahı ise “NUR”lu olurdu. Tamamlanacak olan bir NUR vardı ortada ve “nar” “nur”u yakamazdı. Nur ise ışığıyla okşardı ancak.

Gölgeler sahteydi, aldatıcı idi, dessastı. Işık ise netti, berraktı, şeffaftı ve ibre fecr-i âtiye dönüktü. Fecr-i âtiyi belirleyen unsur ise “kimin himmeti milleti ise, o tek başına millettir” sırrında gizliydi. Karamsarlık gecesinde ümit meşâlesiyle yol almakta saklıydı. Direnç kırılma noktalarına “uhud okçuları” yerleştirmekle özdeşti.

Her gelecek yakındır ve her yakın gelecektir. Yakını uzaklaştırmak ya da uzağı yakınlaştırmak bizim elimizde. Tavizsiz bir çizgide, istikrardan ayrılmadan dualarla fecr-i âti yolculuğuna devam temennîsiyle…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Önceki yazıyı okuyun:
Teyp Tahir ağabey vefat etti

Teyp Tahir ağabey vefat etti Nazilli’nin "Teyp Tahir ağabeyi"olarak bilinen Bediüzzaman Hazretleriyle görüşen Son Şahitlerden …

Kapat