Ana Sayfa / Yazarlar / Günah İşleyen Dinden Çıkmaz, Günahkar olur

Günah İşleyen Dinden Çıkmaz, Günahkar olur

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“Günah işleyen Dinden Çıkmaz, Günahkar olur!..” (Sünnet itikadımız)
“Hem derler: “Bir günah-ı kebireyi işleyen bir mü’minin imanı gider. Çünkü Cenâb-ı Hakka itikad ve Cehennemi tasdik etmek, öyle günahı işlemekle kabil-i tevfik olamaz.”
Elcevap; …Çünkü tevehhüm ve heves ve his, ileriyi görmüyor, belki inkâr ediyorlar. Nefis dahi yardım etse, mahall-i iman olan kalb ve akıl susarlar, mağlûp oluyorlar.
Şu halde, kebâiri işlemek imansızlıktan gelmiyor, belki his ve hevesin ve vehmin galebesiyle akıl ve kalbin mağlûbiyetinden ileri gelir.” (13.Lem’a)
“De ki (Allah şöyle buyuruyor):
“Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım!
Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.
Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar;
doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” (Zümer-53)

Bu ayetin nüzul sebebi hakkında birkaç rivayet vardır.
Atâ b. Yesar’dan olan rivayete göre Hz. Hamza’nın katili Vahşi hakkında Medine’de inmiştir.
İbnü Ömer’den rivayet olunduğuna göre de, demiştir ki, Ayyaş b. Ebi Rebia, Velid b. Velid ve daha birkaç kişi müslüman olmuşlardı. Sonra da kendilerine işkence edilmiş, fitneye düşmüşlerdi.
Biz bunlar hakkında,
“Allah artık bunlardan ebedî olarak hiçbir şey kabul etmez; müslüman oldular, sonra da bir azab ile cezalandırıldıkları için dinlerini terkettiler” diyorduk ki,
bu âyetler indi.
Ömer b. Hattab katib idi, bunları kendi eliyle yazdı, Ayyaş b. Ebi Rebia’ya ve Velid b.
Velid’e ve diğer birkaç kimseye gönderdi, onlar da müslüman olup hicret ettiler.
İbnü Abbas’tan rivayet edildiğine göre de Mekkeliler şöyle demişler:
“Muhammed, iddia ediyor ki, putlara tapan,
Allah ile beraber diğer bir ilâha dua eden
ve Allah’ın öldürülmesini haram ettiği bir insanı öldüren kimseler bağışlanmaz,
o halde biz nasıl hicret eder, müslüman oluruz?
Putlara tapınmış, adam öldürmüşüz, şirk ehliyiz.”

Bunun üzerine Allah Teâlâ

“De ki: Ey kendi nefislerine karşı israf eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.” âyetini indirdi.

Bununla birlikte âyetin iniş sebebi, kâfirlerin İslâm’a girmesi meselesi ise de,

mânânın asilerin tevbesine de şamil olduğunda şüphe yoktur.

Demek ki “Şüphe yok ki Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz.” (Nisâ, 48)

âyeti gereğince şirkin bağışlanmaması, tevbe edilmediği takdirdedir!..

“Ey îmân edenler! (Samîmî bir tevbe olan) Tevbe-i Nasûh ile Allah’a tevbe edin!
Olur ki Rabbiniz, sizin kötülüklerinizi örter
ve Allah, peygamberi ve onunla berâber îmân edenleri utandırmayacağı bir günde,
sizi altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyar!
Onların nûru önlerinde ve sağlarında koşar (da):
“Rabbimiz! Nûrumuzu bize tamamla ve bize mağfiret eyle!
Şübhesiz ki sen, herşeye hakkıyla gücü yetensin!” derler.” (Tahrim,8)

“Bir bedevî Hz. Peygamber (ﷺ)’ın mescidine girdi ve:
“Allahım! Ben, senden affımı istiyor ve sana tevbe edip, sığınıyorum!” dedi ve tekbîr aldı.
Namazını bitirince, duâsını işitmiş olan Hz. Ali (ra) ona hitâben:
“Ey adam! Dilinin yaptığı tevbe, yalancıların tevbesidir. Senin tevben bile, ayrıca bir tevbeye muhtaç!” dedi.
Bunun üzerine o bedevî:
“Ey mü’minlerin emîri! Peki tevbe nedir, nasıl yapılır?” diye sordu.
Hz. Ali Efendimiz (ra) ise:
“Şu altı şey ile: -Geçmiş günahlara pişman olmak,
-yapılmayan farzları kazâ etmek,
-haksız yere alınan şeyleri iâde etmek,
-nefsi Allah’a isyan husûsunda terbiye ettiğin gibi itâatte de eritmek,
-nefse günah lezzetini tattırdığın gibi itâatin acılarını da tattırmak,
-her gülüşe bedel ağlamaktır!” buyurdular.” (Râzî, c. 14/27, 169)

“Şeytanlar, tahribat cihetinde sevk ettikleri için, az bir amel ile çok şerleri yaparlar.
Onun için, tarik-i hakta ve hidayette gidenler,
pek çok ihtiyat ve şiddetli sakınmaya ve mükerrer ihtârâta ve kesretli muavenete muhtaç olduklarındandır ki,
Cenâb-ı Hak, o tekrarat cihetinde bin bir ismiyle ehl-i imana muavenetini takdim ediyor ve binler merhamet ellerini imdadına uzatıyor.
Şerefini kırmıyor, belki vikaye ediyor. İnsanın kıymetini küçük düşürtmüyor, belki şeytanın şerrini büyük gösteriyor.
İşte, ey ehl-i hak ve ehl-i hidayet! Şeytan-ı ins ve cinnînin mezkûr desiselerinden kurtulmak çaresi:
Ehl-i Sünnet ve Cemaat olan ehl-i hak mezhebini karargâh yap
ve Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın muhkemat kalesine gir
ve Sünnet-i Seniyyeyi rehber yap, selâmeti bul!..” (13.Lem’a)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Sevdiğimiz şeyleri niye elde edemiyoruz?

Sevdiğimiz şeyleri niye elde edemiyoruz? BELKİ DE SEVDİĞİMİZ ŞEYLERİ ELDE ETTİKTEN SONRA İSYAN EDİYORUZ? وَعَصَيْتُمْ …

Kapat