16:40:38 PM
BEŞİNCİ NOTA:
“Şu notada Avrupa fünunu ve medeniyeti, Eski Said’in fikrinde bir derece yerleştiği için, Yeni Said harekât-ı fikriyede seyrettiği zaman, Avrupa’nın fünun ve medeniyeti, o seyahat-i kalbiyede emraz-ı kalbiyeye inkılab ederek ziyade müşkilâta medar olduğundan, bilmecburiye Yeni Said zihnini silkeleyip, muzahref felsefeyi ve sefih medeniyeti atmak isterken, kendi ruhunda Avrupa’nın lehinde şehadet eden hissiyat-ı nefsaniyeyi susturmak için, Avrupa’nın şahs-ı manevîsi ile bir cihette gayet kısa, bir cihette uzun, gelecek muhavereye mecbur olmuştur.Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir:
Birisi, İsevînin din-i hakikîden ve İslâmiyetten aldığı feyz ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi’ san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takib eden Avrupa’ya hitab etmiyorum.
Belki felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiatını mehasin zannederek, beşeri sefahete ve dalalete sevkeden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitab ediyorum.
Şöyle ki:
O zaman, o seyahat-i ruhiyede, mehasin-i medeniyet ve fünun-u nâfiadan başka olan malayani ve muzır felsefeyi ve muzır ve sefih medeniyeti elinde tutan Avrupa’nın şahs-ı manevîsine karşı demiştim:Bil ey ikinci Avrupa!
Sen sağ elinle sakîm ve dalaletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dava edersin ki, beşerin saadeti bu ikisi iledir.
Senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin.Ey küfür ve küfranı dağıtıp neşreden bedbaht ruh!
Acaba hem ruhunda, hem vicdanında, hem aklında, hem kalbinde dehşetli musibetlerle musibet-zede olmuş ve azaba düşmüş bir adamın cismiyle, zahirî bir surette aldatıcı bir zînet ve servet içinde bulunmasıyla saadeti mümkün olabilir mi?
Ona mes’ud denilebilir mi?Âyâ görmüyor musun ki, bir adamın cüz’î bir emirden me’yus olması ve vehmî bir emelden ümidi kesilmesi ve ehemmiyetsiz bir işten inkisar-ı hayale uğraması sebebiyle tatlı hayaller ona acılaşıyor, şirin vaziyetler onu tazib ediyor, dünya ona dar geliyor, zindan oluyor.
Halbuki senin şeametinle, kalbinin en derin köşelerinde ve ruhunun tâ esasında dalalet darbesini yiyen ve o dalalet cihetiyle bütün emelleri inkıtaa uğrayan ve bütün elemleri ondan neş’et eden bir bîçare insana hangi saadeti temin ediyorsun?
Acaba zâil, yalancı bir cennette cismi bulunan ve kalbi, ruhu cehennemde azab çeken bir insana mes’ud denilebilir mi?
İşte sen bîçare beşeri böyle baştan çıkardın, yalancı bir cennet içinde cehennemî bir azab çektiriyorsun.”
Mesnevi-i Nuriye – 151
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin (r.a) bu tesbiti yıllar öncesinden. Fakat günümüze de ışık tutuyor. Avrupa’nın bu bitmek bilmeyen İslâm düşmanlığı bu günlerde tekrar tezahür etti. Reis-i Cumhurumuzun da dediği gibi “Haçlı ruhu, Hilâl-haç kavgası” başladı. Gerçi iman – küfür mücadelesi Adem aleyhisselam zamanından beri devam ediyor ve edecek.
Buna karşılık İttihad-ı İslam elzem. Amma ve lakin şu an zahiren bu görülmüyor. Ümitvariz. Yeis yok. Biz müslümanlar, hususan Risale-i Nur talebeleri olarak ittifak ve İttihadı İslam için azamî gayret sarf etmek zorundayız. Yoksa bu zillete müstahak oluruz. Hafazanallah.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin (r.a) uhuvvet Risalelerinde; “Allah’ımız bir, peygamberimiz bir, Kıblemiz bir, vatanımız bir. Bine kadar bir bir. Bu kadar bir birler elbette Ittihad ve ittifakı ister” buyurduğu hakikat için çalışmalıyız. Vesselâm
- Her Şey Çıplak - 7 Eylül 2024
- Yangın Var… - 18 Ağustos 2024
- Neler Oluyor? - 14 Haziran 2024
- Zulüm - 13 Mayıs 2024
- Kadınlar - 24 Nisan 2024
- Seçim - 6 Nisan 2024
- Seçim; İsraf, Ses ve Görüntü Kirliliği - 9 Mart 2024
- Mi’rac ve Mehmed Feyzi Efendi (rha) - 6 Şubat 2024
- Emekliler Yılı mı? - 22 Ocak 2024
- Bir Yılın Muhasebesi - 2 Ocak 2024