Ana Sayfa / Yazarlar / Hadis İlmi ve Kıyamet Alametleri / Vehbi KARA

Hadis İlmi ve Kıyamet Alametleri / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bir konuyu anlamak veya bir İslami meseleyi çözmek için önce o mesele ile ilgili âyeti olup olmadığına bakmak gerekir. Sonra Hz. Peygamberin sünnetine yani hadise müracaat etmek, bulamazsa konuyla ilgili alimlerin görüşünü (icmanın olup olmadığını) araştırmak icap eder.

Onda da bulamazsa kıyas yaparak meseleyi çözmeye çalışır. Fakat bunların hiçbirine müracaat etmeden hareket eden özellikle İlahiyat kökenli şarlatanların sözüne uyarak konuşmak, insanı mesul eder. Allah katında da cezaya müstehak olduğu gibi örneğin hadislerden yola çıkarak bir konuda yorum yapanların kul hakkına da girerler. Bu nedenle ahkam kesmeden insanlara atıp tutmadan önce; düşünmeli ve tam olarak idrak etmese dahi direkt reddetmemelidir. Hiç olmaz ise bu yalandır, uydurmadır, şirktir, küfürdür diye haddi aşan beyanlardan çekinmek gerekir.

Hadis ilmi ayrı bir meslek ve müstakil sahadır. O sahada, hüneri ve melekesi olmayanların bazı hadisleri inkâr etmesi veya bahis konusu yapması hikmet ve hakikata uygun olmaz. Selefi salihin, hadislerin kısımlarını, sahihlerini ve zayıflarını, meşhur, mütevatir, müteşabih, gibi mertebelerini birbirinden ayırmak için birçok külli kaide tespit etmişlerdir. Bunların tümüne birden “Usul-ü Hadis” denilmiştir. Usul-ü Hadis, başlı başına bir ilimdir. “Hadislerin zamanında gerekli değerlendirmeleri yapılmış; sahih olanlar olmayanlardan ayrılmış; kendileriyle amel meselesinde her nevi hadis için bir değer ölçüsü konulmuş; fakihler onlardan gerektiği şekilde hüküm istinbat etmişlerdir. Artık Müslümanlara düşen, fıkıh kitaplarında hazır hale getirilen malzeme ile amel etmektir.

Hadislerin sıhhati hakkında Bediüzzaman, şu tespitlerde bulunmuştur: Sahabelerin ellerinden, binler Tabiînin muhakkikleri el atıp almışlar; sağlam olarak ikinci asır müçtehitlerinin ellerine vermişler. Onlar da, kemal-i ciddiyetle ve hürmetle el atıp, kabul edip, arkalarındaki asrın muhakkiklerinin ellerine vermişler. Her tabaka, binler kuvvetli ellerden geçip, gele gele tâ asrımıza gelmiş. Hem Asr-ı Saadette yazılan Kütüb-ü Ehadîseye sağlam olarak devredilip, tâ Buhari ve Müslim gibi ilm-i hadîsin dahî imamlarının eline geçmiş. Onlar da, kemal-i tahkik ile meratibini tefrik ederek, sıhhati şüphesiz olanları cem’ederek bize ders vermişler, takdim etmişler.

Zaten Sahabeden sonra Tâbiînin eline geçtiği vakit, tevatür suretini alır. Hususan Buhari, Müslim, İbn-i Hibban, Tirmizî gibi kütüb-ü sahiha; tâ zaman-ı sahabeye kadar, o yolu o kadar sağlam yapmışlar ve tutmuşlar ki, meselâ Buhari’de görmek, aynı sahabeden işitmek gibidir.

Tarihin şehadetiyle sabittir ki, mazide olduğu gibi hadislere yalan isnad edenler, hadis uyduranlar bugün de, yarın da çıkabilir. Ancak usûl-ü hadis ilminin koyduğu kaideler birer miyar ve mihenk taşıdır ki, altını bakırdan, hakkı batıldan temyiz eder.

Bediüzzaman der ki “İnsaf ediniz. Bir râfızî bir hadîse yanlış mana verse veya yanlış amel etse; acaba hadîsi inkâr etmek mi lâzımdır, yoksa o râfızîyi tahtie edip namus-u hadîsi muhafaza etmek mi lâzımdır? Belki hürriyet budur ki: Kanun-u adalet ve te’dibden başka, hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşruasında şahane serbest olsun”. (Münazarat)

Şimdi gelelim günümüze ve yapılan ciddi ve büyük yanlışlara bir bakalım. Öncelikle, meydana gelmiş ve zuhura çıkmış olaylardan yola çıkarak hadisleri yorumlamak ayıp ve günah olmadığı gibi hadislerin hak ve hakikat olduğuna ayrı bir letafet katmaktadır. Aynı zamanda peygamber Efendimizin (asm) mucizesine bir delil teşkil etmektedir. Kuran’da ismen geçmese dahi Mehdi, Deccal, Süfyan ve ahirzaman hadiseleri ile ilgili olayları hadislerin ışığında değerlendiren insanlara hücum edenler yaptıkları hatayı anlamaları kendileri için çok önemlidir. Zira günümüzü hadislerin ışığı ile aydınlatmaya çalışan insanlara karşı kul hakkı doğmaktadır. Teşekkür yerine hakaret etmek; kişiyi kurtarmaz bilakis mesul ve sorumlu yapar.

Hadislerle ilgili yazı ve yorumları okuyanlar her şeyi kabul etmek zorunda olmadığı gibi karşı çıkmak zorunda da değildir. Çünkü İslam’a ve onun kat’i ve kesin emirlerine aykırı bir durum söz konusu mu? Ona bakmalıdır. Nihayetinde olmuş olaylar ve zuhura gelmiş hadiselerle ilgili olarak hadislerin ışığında yorum yapılmaktadır.

“La ya’lemul gaybe İllallah- Gaybı Allah’tan başkası bilemez” ayetine hürmetsizlik de yoktur. Zira gayptan ve gelecekten de haber verilmemektedir. Zuhura çıkmış olaylar ayet ve hadislerin ışığı altında değerlendirilmektedir. Bu sayede Kuran’a ve hadislere dikkat çekilmekte önemini bir vesile ile hatırlatmak söz konusu olmaktadır. Bunlara karşı çıkmanın anlamı ve mantığı yoktur, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İki Mektebi Musibetin Şahadetnamesi veya Divan-ı Harbi Örfi ve Müsbet Hareket / Prof. Dr. Himmet UÇ

Eserin yayınının başındaki cümleler  konunun ne  kadar güncel olduğunu gösterir. "Yarım asır evvel tab edilen …

Kapat