Ana Sayfa / Yazarlar / Haksız Olan İnsafsız Olur

Haksız Olan İnsafsız Olur

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Haksız Olan İnsafsız Olur

120 kişiydiler.
Herbiri izzetli, haysiyetli, itibarlı, mert, dürüst, vatansever masum insanlardı.
Suçsuz yere, haksız uygulamalarla, iftiralarla tutuklanmış, günlerce karakollarda sorgulanmış, belki insana yakışmayacak şekillerde aşağılamalara maruz bırakılmış, küfürler, hakaretler, dayaklar yemiş,
çoluk çocuğunun, eş, dost akrabalarının yanında aşağılanmışlardı..

Suçsuz yere hapse girmeleri bir yana bir daha evlerine, çoluk çocuklarına dönüp dönemeyecekleri de belli değildi..
Geri dönseler bile insanların kendilerine ne gözle bakacaklarını, jandarmanın, polisin, sosyal çevrenin ne tür muameleler yapacaklarını, ne tür yaftalar takacaklarını, ne tür iftira ve dedikodularla muhatap olacaklarını bilmiyor ama tahmin edebiliyorlardı..

Hayattaki huzurlu, düzenli günlerini, işlerini, eşlerini, dostlarını, çevrelerini, yarınlara dair umutlarını kaybetmiş adeta tükenmişlerdi..
Pek çok açıdan bitmenin eşiğine gelmişlerdi ama çileleri henüz bitmemişti..

120 kişi..
Havasız ve karanlık koğuşlara doldurulmuş,
günlerce doğru dürüst ne yemek ne su verilmediği gibi tuvalete gitmelerine bile izin verilmemişti.
Bu en basit, en zaruri, en insani ihtiyaç için tuvalete gitmelerine izin verilmediği için
bazı mahkumlar idrarlarını tutmaktan çatlama noktasına gelmişlerdi.
Sonunda mecburiyetten bir çare bulmuşlar,
ele geçirdikleri büyük bir tenekeyi tuvalet olarak kullanmaya karar vermişlerdi.
Birisi ihtiyaç gidereceği zaman bir kaç arkadaşları sırtlarını dönerek diziliyor, elbeseleriyle sütre-duvar oluyorlardı..

Tek suçları ezan okumak, Kur’an okumak-okutmak, tefsir, hadis, ilmihal gibi dini kitaplar okumak, insanlara okutmak, okumaları için aracılık etmek olan;
Din yok olmasın, Allah’ın nuru sönmesin diye dertlenmek, bu derde çareler aramak olan
ama irticai faaiyetler yapmak, rejime muhalefet etmek, laik düzeni yıkmaya teşebbüs etmek vb suçlamalarıyla ülkenin değişik yerlerinden toplanıp Eskişehir hapsinde toplanmış imanlı, hamiyetli, fedakar, kahraman şeref timsali insanların düşürüldükleri durumun vahameti anlaşılsın diye anlatıyorum bunları..

Böylesi bir atmosferde, böylesi ağır psikolojik şartlar altında, baskı ve zulüm altında, son derece ağır, yorucu, sarsıcı haleti ruhiye içersinde, adeta herkesin patlamaya hazır bomba olduğu ortamda iki mahkum tartışırlar..
Tartışma biraz alevlenir, öfke katsayıları artar birbirlerine hakaretamiz sözler söylerler..

Aslında bu tertemiz insanları böylesi ağır şartlar, ağır tazyikatlar altında bırakanların planlarından biri de budur..

Sizin dindar dediğiniz insanlar hacılar, hocalar, mollalar, şeyhler, müritler birbirlerine girdiler, kavga ediyorlar diye yaygara yapmak, medyada haberler yaptırarak, yazı dizileri/tefrikalar yazdırarak bu olaylar üzerinden dini ve dindarları karalamak, küçük düşürmektir..

Planları tutsa atılabilecek gazete başlıklarını hayal etmek hiç de zor değil;
✓ Yobazlar birbirine girdi..
✓ İrticacılar kavgasında son durum..
✓ Kavgada hangi tarikat galip..
✓ Şeyhler-müritler arasında hakaret düellosu.
✓ Kim kime ne dedi..

Her birinin huyları farklı, karakterleri farklı, sevdikleri-sevmedikleri şeyler farklı, hassas oldukları şeyler farklı, acılı, mahzun, yaralı insanlar böylesi ağır şartlar altında biraraya gelince sorunlar yaşanması kaçınılmazdır elbette.
Ama o günün derebeyleri çok daha farklı, çok daha büyük olaylar beklemektedirler..

Herkes herkesi kendi gibi bilir.
Onlar hakiki müslümanlardaki edebi bilmezler.
Sabrı, tahammülü bilmezler..
Kadere rıza ve teslimiyeti bilmezler..
Allah’ın rızasını kazanma arzularını bilmezler..
Takva nedir bilmezler..
Kardeşlik ruhunu, kardeşlik hukukunu bilmezler..
Birlikte yaşama ahlakını bilmezler. Digergamlığı, îsarı, fütüvvet ehlinin ahlakını bilmezler..
Herkesi kendileri gibi bencil, megaloman.. kendine tapınan, keyfi için tepinen, küçücük bir arzusu için bulunduğu ortamı kaos ortamına dönüştürmekten çekinmeyen, kendinden başka kimsenin derdini, acısını, ihtiyacını umursamayan, herkesi kendine uymaya, itaat ve hizmet etmeye mecbur zanneden egitilmemiş, yontulmamış insanlar olduğunu varsaydıkları için dindarlar arasında her gün kavga çıkar biz de onları hem keyifle seyrederiz hem de aşağılarız diye ummaktadırlar..
Zira diğer suçlu koğuşlarında her gün olaylar çıkmakta, kavgalar, bıçaklamalar, şişlemeler ölümcül vakalar yaşanmaktadır.

Böylesi ağır şartlar altında dahi dindarların koğuşunda günlerce, haftalarca, aylarca hiç bir asayiş olayı yaşanmaz..
Bu imanlı, erdemli insanlar diğer kardeşlerinin hayatlarına, gönüllerine yük olmak bir yana onların acılarını, ağır yüklerini hafifletme yarışına girerler adeta..
Yaşanan bu küçük ama büyüme potansiyeli olan olayı aynı hapishanede bulunan Bediüzzaman hz.leri duyar.
Son derece üzülür, telaşlanır ve hemen müdahale eder, olayı yatıştırır, küskünleri barıştırır..

Olay kapanmıştır ama bundan sonra tartışmalar, kavgalar, küslükler yaşanmaması için ders, nasihat ve rica kabilinden bir pusula gönderir..

“Kardeşlerim!
Sıkıntı veya ruh darlığından veya titizlikten veya nefis ve şeytanın aldatmasından veya şuursuzluktan dolayı bir arkadaşınızdan çıkan fena ve çirkin sözlerle birbirinize küsmeyin ve ‘Haysiyetime dokundu’ demeyin..

Ben o fena sözleri kendime alıyorum.. Damarınıza dokunmasın.
Bin haysiyetim de olsa siz kardeşlerimin arasındaki muhabbete ve samimiyete feda ederim..”

Bediüzzaman hz.lerinin hayatında
Bu olaya benzer ve çok ibretlik bir hadise daha vardır..

Tarihçe-i Hayat adlı eserinde kendisi olayı şöyle anlatır;
“..Bundan on beş sene evvel Rusya’nın şimâlinde esir olduğum zaman doksan esir zabitlerimizle (esir subay) beraber büyük bir fabrika koğuşunda bulunuyorduk.
Sıkıntı ve ruh darlığından çok münakaşalar, gürültüler oluyordu.
Umumun bana karşı ziyade hürmetleri olduğundan teskin ediyordum..

Sonra, sükûneti muhafaza için dört-beş zabiti tâyin ettim. Ve dedim;
‘Hangi köşede bir gürültü işittiniz, hemen yetişiniz. Hangi taraf haksız ise ona yardım ediniz.’
Hakikaten bu tedbir ile gürültünün önü alındı. Benden soruldu: ‘Ne için haksıza yardım ediniz, diyorsun?’ “

“Cevaben, o zaman demiştim ki:
*’Haksız insafsızdır.
Bir dirhem menfaatını kırk dirhem istirahat-ı umumiye için bırakmaz.
*Haklı adam ise insaflı olur.
Bir dirhem hakkını, sükûnet-i umumiyedeki kırk dirhem arkadaşının menfaatına fedâ eder, bırakır. Gürültü kalkar, sükûnet iade edilir. Bu koğuştaki doksan zât istirâhat eder…”

Bu iki olaydan çok önemli dersler çıkartmak mümkün..
Gönderilen kısacık pusulada insanlar arasında çıkabilecek sorunların nedenlerinin sıralandığını görüyoruz;
✓Sıkıntıdan,
✓Ruh darlığından,
✓Titizlikten. Yani yontulmamış hassasiyetlerden, kişisel zaaflardan, çiğliklerden..
✓Nefis ve şeytanın aldatmasından,
✓Şuursuzluktan.. Yani, yaptığının, yaşadığının ve yaşattığının dünyadaki ve ahiretteki sonuçlarını, artı ve eksilerini, ayıbını, günahını, vebalini ve sonuçta kimi sevindirdiğini idrak edememek..
Bu kısa, öz ifadelerin aynı zamanda teşhis olduğunu, tedavinin en kritik aşaması olduğunu da gözardı etmemek gerek elbette..

Bu maddeler üzerinde teker teker durmak, akademik makaleler yazmak bile mümkündür, hatta gereklidir..

Madenleri ayrıştırmak için ateşe sokulmaları, ağır kimyasal işlemlere tabi tutulmaları gibi insanların gerçek karakterlerini ortaya koymak, içlerindeki cevherleri yahut cürufları, zehirleri, çöpleri birbirinden ayrıştırmak için de zorluklarla, streslerle, insanlarla vs imtihan edilmeleri gerekir bazen..

Rahat, güzel, hoş, elit ortamlarda son derece nazik, kibar insan rolü yapan pek çok kişinin şartlar zorlaştığında maskelerini attıklarını, rollerini unutup gerçek ve karannlık kimliklerini ortaya koyduklarını görürüz..
Zor şartlar insanların gerçek karakterlerini ortaya çıkartır.
Zor sartlarda insanlar rol yapamazlar.
Kanlarında, genlerinde, sütlerinde, aile terbiyeletinde ne varsa ister istemez onu ortaya dökerler..

Bazı insanlar gerçekten kötüdür. Her yerde, her ortamda, herkese karşı kötüdür, şerlidir, zehirlidir..
Bazı insanların içlerinde iyilik de kötülük de vardır. Duruma, ortama, muhatabına, menfaatlerine göre iyi yahut kötü yanlarıyla görünür olurlar.
Bazı insanlar büyük oranda iyidirler.. Ama zor şartlarda kötü işler de yapabilirler..
Bazı insanlar her zaman, her yerde, her olay ve her insan karşısında iyidirler, hiç bir zaman şerre ve çirkefe bulaşmaz, kimseye kötülük yapmazlar..
Bazı insanlar iyi olmanın da ötesinde iyileştiricidirler, ıslah edicidirler..
Bazı insanlar adeta zehirli atık, çer cöp üretip etrafa yaymakla görevliymiş gibi davranırlarken bazı insanlar da arıtma sistemi gibi çalışır, bulundukları ortamı, köyü, şehri, kasabayı, ülkeyi ve hatta tüm dünyayı insanların ürettikleri kirlerden, pisliklerden arındırmaya calışırlar..
Peygamberler, salihler, alimler, arifler, şehitler, gaziler yeryüzünü arındırmak için seçilmiş, görevlendirilmiş, şereflendirilmiş muslih yani iyileştirici, ıslah edici, arıtıcı, arındırıcı insanlardır..

Kur’an’ı Kerim’in hemen başında, ikinci sayfasında yer alan Bakara Süresi 11. ayetini hatırlatmakta fayda var;
“Onlara yeryüzünde fesat çıkartmayın, bozgunculuk yapmayın denildiğinde; biz bozmuyoruz, biz bozguncu değiliz.
Tam tersi biz düzeltiyoruz derler..”

Dünya hayatının, medyanın, cadde ve sokakların, okulların, evlerin, ticaretin hasılı insanlığın ne kadar kirlendiğini, kirletildiğini görüyoruz.
Kimlerin kirlettiğini de görüyor, biliyor olmalıyız.
Ama ne hikmetse dünyayı, her ortamı çöplüğe çevirenleri temizlikçi, temizlemeye çalışanları kirletici zannedebiliyoruz..

Haksızsa insafsızdır..
Haklı çıkmak, üstün çıkmak için her şeyi yapabilir, her türlü şerre bulaşabilir..

İnsafsızsa haksızdır..
Özünde, sözünde ölçü, denge, ayar yoksa;
edep, adap, saygı, hak, hukuk, adalet, merhamet gibi kavramlar yoksa o kişi her türlü haksızlığa bulaşmaya müsaittir..
Bir kimse haksızsa;
Yalancı da olur, iftiracı da olur,
Laf ebesi de olur,
Hilebaz da olur, düzenbaz da olur..
Haksız olan arsız da olur, pervasız da olur..

Allah kötüye fırsat vermesin..
Allah bizi kötülere yoldaş, arkadaş eylemesin..
Allah bizi kötülerle, kötülüklerle imtihan eylemesin.
Allah herkesi iyilerle, iyiliklerle karşılaştırsın..
Allah hallerimizi, kalplerimizi, dillerimizi, işlerimizi ıslah eylesin..
Ahir ve akibetimizi hayreylesin..
Allah bizi salihlerden ve muslihlerden eylesin..
Amin..

Oğuz CANDARLI

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İslam Dünyasında Kral Çıplak!

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ İslam Dünyasında Kral Çıplak!   Antalya/Kaleiçi'nde Amerikan Evanjelik/Metodist kilisesi yeni açılmıştı. Bir pazar …

Kapat