Ana Sayfa / Yazarlar / Halkın bir kesimi kim?

Halkın bir kesimi kim?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Halkın bir kesimi kim?

Zaman zaman bu ifadeyi duyarız:
Halkın bir kesimini aşağılayan ifadeler,
Halkın bir kesimini ötekileştiren ifadeler,
Halkın bir kesiminin yaşam biçimine müdahale,
Halkın bir kesiminin kılık kıyafet ve düşüncesini hedef alan hareketler…

İyi de halkın bu kesimi dedikleri kim?
Niye hep belli kişiler için kullanılıyor bu ifade?

Neden Hazreti Muhammed’e sövülünce ya da hakaret edilince halkın bir kesiminin saygı duyduğu kişiye hakaret etti denilmiyor?

Neden Kabe’ye sövülünce halkın bir kesiminin kutsal saydığı yere sövüldüğü için hakkında işlem başlatılmıştır denilmiyor?

Neden Allah’a, Kur’an’a, İslam’a, Müslümanlara hakaret edilince “halkın bir kesimi” ifadesi devreye girmiyor?

Neden Müslümanların sarığına, cübbesine, başörtüsüne, çarşafına saldırı yapılınca, iğrenç karikatürler çizilince halkın bir kesimi ifadesini duymuyoruz?

Neden mi?

Çünkü onların gözünde halkın bir kesimi değiliz.
Halkın bir kesimi dedikleri, kimi zaman sokaklarda uryan gezen tiplerdir, kimi zaman lgbt dedikleri iğrenç işler yapanlardır. Kimi zaman zaman kokuşmuş tiplerdir.

Bu ülkede Müslümanlara, Allah’a, Peygamber’e, Kabe’ye, Müslümanların kılık kıyafetine hakaret edildiği zaman “Lgbt Ankara Bürosu” çıkıp halkın bir kesimimin inançlarına saygısızlık yapıldı. Bunun için gerekli işlemler yapılacaktır demiyor. Ama o azgın azınlığa bir şey denilince büro hemen kıyamet koparıyor…

Halkın bir kesimi imiş. 
Siz hiçbir zaman halkın değil bir kesimi, halk bile olmadınız. Halkı hep öteki gördünüz. Halkın oyuyla, boyuyla, göbeğiyle alay ettiniz.

Siz halkın bir kesimi değil, halkın tırnağı bile olamazsınız…

***

Müslümanları suçlamayı bırakalım artık!

Yüz yıldan fazla baskı, zulüm, işkence, sömürge altında kalan; dilleri dahi değiştirilen bir müslüman toplumun ufak tefek kusurlarını görmezden gelelim.

Örneğin Cezayir 130 yıl Fransız sömürüsü altında kaldı. Tüm bölgeyi Fransızlar yönetti. Fransızlar, başını hafifçe kaldıran herkesi, hatta yüz binleri astı ve kurşunlara dizdi. Şehit sayısı milyonları buldu. Öyle bir zaman geldi ki, Cezayirliler Fransızca konuşmaya başladı. Dillerini dahi unuttular. Yarım yamalak bir kültür kalmıştı ellerinde. Yüz yıldan fazla sömürü altında kalan ülkede din, dil, kültür, medeniyet değişmişti. Ama gün geldi Fransızlar çekti gitti. Gitmek zorunda kaldı. Küçük başkaldırılar, isyana dönüştü. Cezayir yeniden ayağa kalktı. Ayağa kalktı kalkmasına ama 130 yıldan fazladır İslam’a dair ellerinde çok bir şey kalmamıştı. İslam’a ait ne varsa unutulmuş ya da unutulmaya yüz tutmuştu. Şimdi Cezayir’de din, hayata yeniden girmeye başladı. Şu an Cezayir’de iki yüz bin insanın aynı anda cuma namazı kıldığı camiler var. Müslümanlar yılların yorgunluğunu atıyor ve adım adım uyanıyor…

Tunus hakeza, oruç tutmanın yasak olduğu bir ülkeydi. Başörtülü kızların üniversite, lise ve kamu kurumlarında çalışması, okuması yasaktı. Bugün, bu uğursuz günler biraz da olsa geride kaldı ve unutulmaya yüz tutmuş İslam yeniden hayata dokunmaya başladı.

Mısır hep firavunlar dönemi yaşadı. 1950’li yıllara kadar İngilizlerin sömürgesi idi. Hem de yüz yıl öncesinden başlayan bir sömürge.. Mısır, boğazı sıkılan ama bir türlü boğulmayan bir can gibiydi. Her türlü zulme rağmen ayakta ve düşmemek için canlarını feda etmeye devam ediyor. İslami uyanış hayatın her alanında az veya çok kendisini ispat etme çabasındadır.

Acılar, açlıkla, kıtlıklar, savaşlar ülkesi Sudan, tüm hıristiyanlık propagandalarına rağmen dinlerini iyi kötü korudu. Korumak için bu uğurda milyonlarca bedel ödedi. O da şu an uyanışta…

Suriye… Irak… Yemen… Libya… Hepsi aynı..

Rus komünizmi altında her türlü eziyetin altında kalan Türki cumhuriyetlerin durumu da bundan farksız değildi. İslamdan sadece bir besmelenin kaldığı Türki cumhuriyetlerde bugün milyonlar İslamı yeniden ayağa kaldırma derdinde.

Peki, üzerinde yaşadığımız ülkemiz?

Osmanlı sonrasında şehirlerde neredeyse hiçbir din adamı kalmadı. Cenazeler yerdeydi. Cenaze namazı kılmayı bilen insan kalmamıştı. Arap alfabesine savaş adı altında tüm dini eserler imha edilmeye maruz bırakıldı. Altı yüz yıllık imparatorluğun tüm mirası kağıt fabrikalarına gönderildi. Ezanlar değişti. Hacca gitmek kırk yıla yakın yasak edildi. Din öğretiminin cezası idam oldu. Bir, iki, üç kuşak dinsizlik eğitimine maruz bırakıldı.

Ama bu da karşılık bulmadı. Müslümanlar, unuttukları dinlerini yeniden öğrenmeye başladı. Azar azar öğrendi. Yarım öğrendi. Yanlış öğrendi. Zira dinden sadece nem kalmıştı. Olsun, zamanla doğrusu, iyisi, en iyisi konuşulur oldu.

Bugün itikat, tevhid vb. kavramlar adı altında müslümanları beğenmeyenlerin çoğunun babası ve dedesi Fatiha bile okumayı bilmezdi. Ama bu yeni nesil gençler bu kadar zulme rağmen dinlerini iyi kötü muhafaza eden bu müslümanları beğenmiyorlar.

Yüz yıl önce hıristiyanlık, batı ülkelerinde hakimdi. Kadınları dindar, erkekleri dindardı. Bugün hıristiyanlıktan hiçbir iz kalmadı. Batı şu an Hıristiyan değil. Dinsizlik içinde ama bir hobi olarak da Hıristiyanlığı tutuyor. Ve işin garip tarafı Hıristiyanlıkta uyanış yok. Gittikçe batıyor, batıyor ve batıyor.

Ama müslümanların tüm değerlerine savaş açılmasına rağmen, İslam neredeyse unutturulmasına rağmen Müslümanlar bugün ayakta, Müslümanlar kıyamda, Müslümanlar rükuda, Müslümanlar secdede…

İslam bir gönle girdi mi, orayı mesken edindi mi, orayı kendisine dar ve diyar edindi mi orası Daru’l İslamdır. İslam oradan ayrılmaz. Kovulmaz. Belki biraz terki diyar yapsa da geri gelir.

Her türlü şeytani oyuna rağmen, yüzlerce yıl dinsizleştirilme politikalarına rağmen bugün Müslümanlar var.

İşte bunlara rahmet nazarıyla bakın. İşte bunlara acıyın. İnsafsızca eleştirmeyin. Onları övün, takdir edin. İyisini isteyin; ama ellerinde olanı da atmayın…

Zafer inananlarındır.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Âmin kelimesi hakkında

“Biriniz ‘âmin’ dediği zaman gökteki bir melek de ‘âmin’ der. İkisinden biri diğerinin ‘âmin’ demesine …

Kapat