Ana Sayfa / Yazarlar / Hamiyetsizseniz Ham Etsiniz…

Hamiyetsizseniz Ham Etsiniz…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bizler “hamiyet” kavramının içeriğini henüz unutmayan nesilleriz.

Dinimize, milletimize, medeniyetimize, memleketimize yani “Biz”e ait olduğuna inandığımız, benim-bizim diyebildiğimiz değerleri, güzellikleri ölümüne korumak, himaye etmek gerektiğini bilen ve himaye eden insanların dizleri dibinde büyüdük.

Mahallemizin namusunu, huzurunu, kültürünü;
komşumuzu, akrabamızı arkadaşımızı himaye etmek haysiyetimizdi, şerefimizdi.
Biz varsak, bizden biri varsa hiç bir dostun, garibin, acizin  yalnız, sahipsiz, kimsesiz kalması düşünülemezdi.

Biz’den biri işyeri açsa alışverişi ondan yaparak,
Yuva kursa, hasta olsa dualarla, ziyaretlerle, hediyelerle, gerektiğinde nasihatletlerle;
işi bozulsa, dara düşse namerde muhtaç olmasın, şereften, haysiyetten düşmesin diye eldeki imkanları önüne sererek, borç vererek, zekat vererek, hediyeleşerek himaye eder, ayakta tutmaya çalışırdık.

Garip, yetim, dul görsek kan kokusu almış aç kurtlar gibi saldırmak isteyen arsıza-soysuza karşı kalkan olur, kırık kolunun yerine kanatları olurduk.
Himaye edilmesi gerekenler listemizin en başında dinimiz, dini değerlerimiz, kutsallarımız,
Ardından vatan, bayrak, devlet gibi milli değerlerimiz,
Ardından bizi biz yapan ahlakî, insanî değerlerimiz gelirdi.
Ardından içinde doğup büyüdüğümüz, birlikte yaşadığımız, aynı günü güneşi, havayı suyu paylaştığımız, her gün bir şekilde karşılaştığımız varlıklarıyla mutlu olduğumuz, değer bulduğumuz, varlıklarına, sağlıklarına, iyiliklerine muhtaç olduğumuz insanları ve onların hukuklarını, itibarlarını korumak gelirdi. 
Koruyarak korunurduk..Biz bu hamiyetin yaşandığı günleri gördük, hamiyet ehlini gördük.
Köyümüz, kasabamız, mahallemiz bu yüzden güzeldi, hayatımız yani

bizler bu yüzden güzeldik.

Yazık ki dünyamız pek hızlı değişti, değişiyor..
Korunmak ve korumak insanın genetiğinde var. Bu günlerde de çok korumacıyız, pek çok şeyi ölümüne koruyoruz.
Fakat korunması, himaye edilmesi gerekenler listelerimizin içeriği değişti, listelerde ki sıralamalar değişti.
Günümüz insanının listesinde parayı korumak, menfaati korumak, keyfini korumak,
lüksü, konforu, rahatı korumak;
makam ve mevkileri, etiketleri korumak gibi eskiden listenin sonlarında zar zor yer bulabilen basit şeyler artık liste başı oldular ve ruhumuzda başka şeyleri koruyacak mecal kalmadı..

Artık eşi, dostu, dindaşı, gardaşı, komşuyu;
hakkı ve haklıyı, hasılı hiç bir güzel şeyi korumuyor, koruyamıyoruz. 

En acısı da korumaya-himaye etmeye mecbur olduğumuza inanmıyoruz.

‘Biz’ derken bütün ehli imanı sığdırırdık yüreklerimize eskiden.
Yüreklerimiz, hayallerimiz öylesine genişti ki hiç kimse dışarda kalmazdı.
Şimdi yürek ve zihin çapımız o kadar daralmış ki, bazan aile efradımız, mesai arkadaşlarımız, köylümüz, iş ve meslek arkadaşlarımız bile sığmıyor içimize, gönlümüze.

Biz idik eskiden şimdi buz gibi olduk.
Buz gibi soğuk, üzerinde ot bile bitmez
taş kadar ruhsuz ve cansızız şimdi..

Biz bu hallere düşeliden beri himaye edemediğimiz tüm güzellikler, tüm güzel insanlar teker teker aç kurtların, kuduz itlerin pençesine düştüler, düşüyorlar teker teker..

Oysa Peygamberimiz Müslüman kardeşine zulmetmez, onu düşmana terketmez buyurmuşlardı.

Biz kursaklarımızı doldurma derdine düşeliden beri kardeşlerimiz birilerinin elinde oyuncak, pençelerinde av, kursaklarında yem oldular..
Bizim yüreklerimizden hamiyet coşarken hiç bir adam tefecilerin, faizcilerin eline,
hiç bir kadın batakhanelere düşmez, düşürülmezdi.
Hiç bir fakir fakirliği yüzünden dinini satmak zorunda kalmazdı.
Hiç bir garip gavurun, zalimin, kadir bilmezin eline esir düşmez, ekmek için gavurun kapısında kul olmaz, kılıncını sallamak zorunda bırakılmazdı.

Aslında biz yem olduk;
hayrı ve hayırlıyı,  ilmi ve alimi, güzeli ve güzelliği, doğruyu ve doğruluğu, sanatı ve sanatçıyı, edebi ve edepliyi, vefayı ve vefalıyı, gayreti ve gayretliyi, derdi ve dertliyi, çalışanı ve calışmayı, üreteni ve üretmeyi himaye edemeyen, destek olamayan, omuz veremeyen gerçekte yoktur, hiçtir, çöptür..

Bu şehirde, bu ülkede iman, İslam, devlet, millet adına himaye edeceğimiz bir şey yoksa, içimizde hamiyet yoksa biz ham etten başka ne olabiliriz ki?.
Büyük vahşi avcıların iştahını kabartan, onlara lezzetli yemler olan çiğ et, çığ çığ ham etten başka neyiz, ne olabiliriz?.Etrafındaki değerlere, değerli insanlara sırt çevirmek için, himaye etmemek için bahaneler üreten biri, ürettiği mazeretlerin çokluğu kadar çöptür.
Hamiyetsiz insan ham insandır. Ham insan haysiyetsiz insandır.
Hamiyetsiz, haysiyetsiz insanlar sadece mazeret üretirler, demogoji üretirler, fitne üretirler, bozgunculuk üretirler..
Moral bozar, can sıkar, ümit kırar, şevk kırar, enerjileri boş yerlere harcatırlar.Hamiyetli insan haysiyetli insandır, merhametli insandır, adaletli insandır, cesaretli insandır, vefalı insandır, gayretli insandır.Hamiyet en çok müslümana yaraşır..
Mekke müşriklerinin, Medine Yahudileri ve münafıklarının birbirlerini korumalarına “Cahiliye hamiyeti” diyor Rabbimiz Kuran’da.
Cahiliye hamiyeti bu gün yine dipdiri..
Mesele müslümana saldırmak, müslümanı yem etmek olunca birbirlerini ve ideolojilerini sonuna kadar savunuyorlar, himaye ediyorlar.

Biz?
Hamiyeti diniyeyi,
Hamiyeti milliyeti,
Hamiyeti vataniyeyi,
Din kardeşligini,
Kardeşini düşmana teslim etmemeyi yeniden ve acilen keşfetmek, hayata geçirmek zorundayız.

Elinde imkan varken dara düşene borç vermeyip kardeşlerimizi bankacının, tefecinin ellerine atamayacağımızı  öğrenmek zorundayız.
Hayırda birleşmeyi, yardımlaşmayı,
hayırlı insanlarla, sadık insanlarla yoldaş olmayı öğrenmek zorundayız.
Cennette beraber olamayacağımız insanlardan dünyada da uzak olmayı öğrenmek, hayatımıza, ruhumuza sindirmek zorundayız.
Allah katında sinek kanadı kadar bile değeri olmayan dünyanın süsüne kanıp değerlerimizi unutursak süslü çöpler oluruz ancak.
Vefada, destekte, takdirde cimri, hamiyette aciz ve korkak;
Külfette ve hizmette hep geride fakat ücrette ve nimette hep en önde olmak isteyen,
herkesten saygı bekleyen, destek bekleyen ama kendisi kimseye destek olmayan çapsız muhterislerle aramıza mesafe koymayı da öğrenerek hamiyeti yeniden keşfetmek, yaşamak ve yaymak  zorundayız..
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Destanımsı Hizmetlerin Merkezi ‘Sav’ Köyü

"Sav bütün haneleriyle ceberut ve zorbalığın, yokluk ve kıtlığın zirveye ulaştığı bir dönemde, istisnasız kadın-erkek, …

Kapat