Ana Sayfa / Yazarlar / Hapishane Penceresinden Günümüze

Hapishane Penceresinden Günümüze

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Aşağıdaki metin Denizli Hapsinde yazılmış, bizim günlerimiz nasıl geçiyor dava bugünlere masum insanların kitap okuduğu için ağır cezada yargınlandığı bir süreçten geçmiş bu günlere gelmiş. Bir Üniversitede birbiriizle çekişirken mazide dava için büyük cinayetleri işleyen kişileri yargılayan ağır cezada yargılanmışlar. Hukuk  tarihimiz garip mi garabet mi, kitap okuduğu için ağır cezada yargılanmak ağla mı gül mü ne denir ki. Hiçbir siyasi içeriği olmayan metinler yüzünden bu garip insanları bir parça işle geçinen insanları ve çocuklarını mağdur etmek. Asalet, necabet, feragat dolu bir mazi nasıl böyle garip hallere duçar olmuş, bir kara lekedir bu mahkemeler çok yönlü tarihimizde. 

Aziz Sıddık Kardeşlerim

Madem ahiret için, hayır için, ibadet ve sevab için, iman ve ahiret icin Risale-i Nur ile bağlanmışsınız, elbette bu ağır şerait altında herbir saati yirmi saat ibadet hükmünde ve o yirmi saat ise, Kur’an ve iman hizmetindeki mücahade-i maneviye haysiyetiyle yüz saat kadar kıymettar ve yüz saat ise  böyle her biri yüz adam kadar  ehemmiyetli olan hakiki mücahit kardeşler ile görüşmek ve akd-i uhuvvet etmek, kuvvet vermek ve almak ve teselli etmek ve müteselli olmak  ve hakiki bir tesanüd ile kutsi hizmette sebatkarane devam etmek ve ğüzel seciyelerinden istifade etmek ve Medreset üz Zehra’nın şakirtliğine liyakat kazanmak için açılan bu imtihan meclisi olan şu Medrese-i Yusufiyede tayinini ve kaderce takdir edilen kısmetini  almak ve mukadder rızkını  yemek ve o yemekten sevab kazanmak için buraya gelmenize şükretmek lazımdır. Bütün sıkıntılara karşı mezkur faideleri düşünüp sabır ve tahammülle mukabele etmek gerektir. (Tr 431)

Risale-i Nur’a niçin bağlanmışız, ahiret için, iki hayır için, üç ibadet için, dört sevab için, beş, iman ve ahiret için. Bediüzzaman hangi şartlarda olursa olsun telkin, tavsiye, ders ten vazgeçmemiş bikr görülmemiş öğretmen. 

Ey kardeşlerim! Dikkat ediniz. Vazifeniz kudsiyedir, hizmetiniz ulvîdir. Herbir saatiniz, bir gün ibâdet hükmüne geçebilecek bir kıymettedir;  biliniz ki, elinizden kaçmasın.
Mektûbât, s. 414.

.Siz katî biliniz ki, Risâle-i Nur ve şâkirtlerinin meşgul olduklan vazife rûy-i zemindeki bütün muazzam mesâilden daha büyüktür. Onun için, dünyevî merakâver meselelere bap vazife-i bakiyenizde fütur getirmeyiniz. Meyvenin Dördüncü Meselesini çok defa okuyunuz; kuvve-i maneviyeniz kırılmasın.
Evet, ehl-i dünyanın bütün muazzam meseleleri, fani hayatta zalimane olan düstur-u cidal dairesinde, gaddarane, merhametsiz ve mukaddesat-ı diniyeyi dünyaya feda etmek cihetiyle, kader-i İlahi, onların o cinayetleri içinde, onlara bir manevi cehennem veriyor. Risale-i Nur ve şakirtlerinin çalıştıkları ve vazifedar oldukları fani hayata bedel, baki hayata perde olan ölümü ve hayat-ı dünyeviyenin perestişkarlarına gayet dehşetli ecel celladının, hayat-ı ebediyeye birer perde ve ehl-i imanın saadet-i ebediyelerine birer vesile olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde kat i ispat etmektedir. Şimdiye kadar o hakikati göstermişiz.
Elhasıl: Ehl-i dalalet, muvakkat hayata karşı mücadele ediyorlar. Bizler, ölüme karşı nur-u Kur’ân ile cidaldeyiz. Onların en büyük meselesi-muvakkat olduğu için-bizim meselemizin en küçüğüne-bekaya baktığı için-mukabil gelmiyor. Madem onlar divanelikleriyle bizim muazzam meselelerimize tenezzül edip karışmıyorlar; biz, neden kudsi vazifemizin zararına onların küçük meselelerini
merakla takip ediyoruz?

Bu ayet

لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْ-1- ve usul-ü İslamiyetin ehemmiyetli bir düsturu olan

اَلرَّاضٖى بِالضَّرَرِ لَا يُنْظَرُ لَهُ

yani, “Başkasının dalaleti sizin hidayetinize zarar etmez; sizler, lüzumsuz onların dalaletleriyle meşgul olmayasınız”; düsturun manası: “Zarara kendi razı olanın lehinde bakılmaz. Ona şefkat edip acınmaz.”

Beşinci Kısım
DENIZLI HAYATI

RISALE-I NUR’un neşriyat ve fütuhat dairesi gittikçe genişliyor. Iştiyakla Nurları okuyanlar günden güne ziyadeleşiyor. Risale-i Nur’daki harika kuvvet ve tesiratın neticesini müşahede eden gizli Islamiyet düşmanları yine bir entrika çevirip Risale-i Nur’a ve müellifi Bediüzzaman’a sû-i kastla, “Bediüzzaman gizli cemiyet kuruyor, halkı hükûmet aleyhicıe çeviriyor, inkılapları kökünden yıkıyor, Mustafa Kemal’e deccal, süfyan, din yıkıcısı diyor, bunu hadîslerle ispat ediyor” gibi bir sürü bahaneler ve planlarla ittiham edilerek, Kastamonu’dan Denizli Ağır Ceza Mahkemesine yüz yirmi altı talebesiyle beraber 943 senesinde sevk ediliyor. HAŞIYE
Sonra, Risale-i Nur Külliyatında siyasî bir mevzu olup olmadığını tetkik için, birkaç memurdan müteşekkil bir ehl-i vukuf teşkil edilerek, müsadere edilen Nur Risaleleri ve mektuplar tetkike başlanınca, Bediüzzaman, “Bu vukufsuz ehl-i vukuf, Risale-i Nur’u tetkik edemez. Ankara’da yüksek, ilmî bir ehl-i vukuf teşkil ettirilsin, Avrupa’dan feylesoflar getirilsin; eğer onlar bir suç bulurlarsa, en ağır cezaya razıyım” der. Bunun üzerine Risale-i Nur Külliyatı ve bütün mektuplar, Ankara’da profesörler ve yüksek alimlerden mürekkeb bir ehl-i vukùfa satır satır tetkik ettirilir.
Eh1-i vukuf tarafından, “Bediüzzaman’ın siyasî bir faaliyeti yoktur. Onun mesleğinde cemiyetçilik ve tarîkatçilik mevcud değildir. Eserleri ilmî ve îmanîdir; Kur’an’ın bir tefsiridir” diye rapor veriliyor. Mahkemeye verilişindeki ittihamlar, delilsiz ve ispatsız olduğu için, birtakım uydurma bahane ve tertiplerden ibaret olduğu anlaşılıyor.

HAŞİYE
Denizli hapsinin yegane sebebi, Risale-i Nur’un Isparta ve Kastamonu merkez olarak sair vilayetlerde intişarı ve böylece din muhabbetinin gittikçe tezayüd etmesi idi. Hatta, Denizli hapsinden az evvel, Yedinci Şua olan Ayetü’l-Kübra risalesi İstanbul’da gizli tab’ edilmişti. Îman hakîkatlerinì harika bir sûrette izah ve ispat eden bu eser de îmansızları telaşa düşürmüş ve Denizli hadisesine bir sebep gösterilmişti.

Neticede Bediüzzaman büyük bir müdafaa yapıyor. Nihayet, mahkeme ittifakla 16/6/944 tarih ve 199/136 sayılı beraet kararını veriyor. Yüz otuz parça Risale-i Nur Külliyatının hepsine serbestiyet verip, sahiplerine tamamen iade ediyor. Beraet kararını, Temyiz Birinci Ceza Dairési, 30/12/1944 tarihli ilamla ittifakla tasdik edip, Risale-i Nur davasının hakkaniyeti kaziye-i muhkeme halini alıyor.
Bediüzzaman Said Nursî ve talebelerinden bir kısmı, hapiste dokuz ay kaldıktan sonra beraet kararı üzerine tahliye ediliyor. Fakat, Said Nursî Hazretlerini hapishanede zehirliyorlar; ölüm tehlikesi geçiriyor. Cenab-ı Hakkın inayetiyle kurtuluyorsa da, tarihte hiçbir kimseye yapılmayan zulüm, işkence ve ihanetlere maruz bırakılıyor.
Bediüzzaman, gizli dinsiz münafıkların tahrikatıyla girdiği bütün mahkemelerde olduğu gibi, bu îdam planıyla verildiği mahkemede de hak ve hakîkati pervasızca ve ölümü hiçe sayarak haykırıyor.
Üstad Bediüzzaman, Denizli hapsinde Meyve Risalesi’ni telif etmiştir. Bu risale, bilahere Asa-yı Mûsa mecmuasının başında neşredilmiştir. Meyve Risalesi’ni iki Cuma gününde telif etmiştir. Hapishanede bulunan bütün Nur Talebeleri ve diğer mahpuslar, Meyve Risalesi’ni yazmışlar, o risalenin hakîkatleriyle iştigal etmişlerdir. Hapishaneye kağıt sokulmuyordu. O eser, gizlice yazılmıştır. Hatta, kibrit kutusuna yazmışlar ve bu gibi şartlar altında çalışmışlardır. HAŞIYE

HAŞİYE
“On Mesele”den ibaret olan çok ehemmiyetli Meyve Risalesi’nden nümûne olmak üzere A1tıncı ve Yedinci Meseleler, Denizli hayatının sonuna derc edilmiştir, müracaat edilsin.

Kaynak : antalya haber

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Sinemada İdeolojik Söylem: Alt Metinler

Sinemada İdeolojik Söylem: Alt Metinler Sinema, sembolik düzeni yaratan bir iletişim aracı olarak[1] se­yircinin algılama …

Kapat