Ana Sayfa / Yazarlar / Hasadı olmayan mevsim?… (İmam-Hatipler ve Köy Enstitüleri üzerine) / Orhan SALCI

Hasadı olmayan mevsim?… (İmam-Hatipler ve Köy Enstitüleri üzerine) / Orhan SALCI

A R A L I K

Orhan SALCI

Hasadı olmayan mevsim?…

(İmam-Hatipler ve Köy Enstitüleri üzerine..)

Her ne kadar gereğini yerine getirmekten aciz ve uzak kalıyor olsam da, “hiçbir ana-babanın evladından daha büyük, daha mühim bir derdi, işi, uğraşı olamaz, olamamalı” diye düşünürüm.
Evlat devlet, evlat nimet, göz nuru, gönül sevinci.. Yuvaların ve gönüllerin süsü, zineti..
Böylesi nimetler, zayi edilesi nimetler olamaz.
Evlat, nimet olduğu kadar emanettir. Rabbimiz bizi emin bilip emanet vermiş. Övünsünler, avunsunlar, har vurup harman savursunlar diye değil elbette.

Her çocuk, ana babaya evlat, millete fert, devlete vatandaş..
Dolayısı ile devletin, milletin, ana-babanın ayrı ayrı ve zaman zaman birbiriyle çelişen, çatışan hesaplarımız, beklentilerimiz, ümitlerimiz, projelerimiz var çocuklarımız üzerine.
Bütün bu hesapların neticesi, bileşkesi olarak her yeni eğitim-öğretim yılı geldiğinde, ya bizler yavrularımızı okullarımıza, öğretmenlerimize yani devletimize teslim ve emanet ediyoruz ya da
kendi proje ve tasarımları hayat bulsun diye devlet bizden zorla alıyor..

En güzel şekilde, en güzel kıvamda, en güzel fıtratta yaratıp, rızkıyla yaşatıp bize emanet ettiği yavrularımız üzerinde Rabbimizin de
hakkı ve hesabı vardır diye inanan bir kul olarak, Rabbimizin hakkını da gözetmek, şükrü eda etmek kasdıyla evlatlarımdan büyüğünü iki yıl önce, bir diğerini bu yıl İmam-Hatip ortaokuluna kaydettirdim.
Bu okulların yeniden açılıp hayat bulmasının da bir nimet olduğunu, kıymetini bilmek gerektiğini, sahiplenmek zorunda olduğumu düşünerek..
Tüm aksaklıklarına, noksanlıklarına, sıkıntılarına rağmen hiç pişman olmadım. Zira evlatlarımdan güzel ahlaktan başka, onun üstünde, ona rağmen beklentilerim, hesaplarım yok. Hz İbrahim a.s gibi evlatlarımın, neslimin, tam bir iman sahibi, namazı kılan, hayırlara ve hayırlılara rehber, önder olmasını diliyorum herşeyden önce. Şerler ve şerlilerden uzak olmaları için dua ediyorum, hâlen ve kâlen.
Yüreklerinde din, vatan, millet, insanlık adına hamiyyet duyguları olsun; vicdanları, yürekleri, niyetleri ve hayatları temiz kalsın; ahir zamanın fitnelerine bulaşmadan, boğulmadan, emanete hıyanet vebalini omuzlarıma yüklemeden, sahibimiz olan Alemlerin Rabbine teslim etmekten daha önde bir hesabım ve hayalim yok.

Hayatta ne oldularının takdiri benim elimde değilse, elimde olmayan için çırpınıp, çocuklarımı dünya hırsı, mal-makam hırsı ile kirletip hem dünya hem ahiretlerimizi kaybettirmekten Rabbime sığınırım.
Öbür taraftan, Rabbimin evlatlarıma verdiği tüm kabiliyetlerin tam manasıyla parlamasını, inkişaf etmesini, olabileceklerinin en iyisini olmalarını, gelebilecekleri yerlerin en iyisine gelmelerini de -evvelki şartlarla beraber- elbette isterim.

Rabbim! Niyetlerimizi halis kıl. Gayretlerimizi artır, bize ve evlatlarımıza yardım et, yol göster, istikamet ver, muvaffakiyetler ihsan buyur.
Razı olduğun imana, ahlaka, akıbete eriştir. Bizi ve yavrularımızı iki cihanda da sev, sevdir, sevindir.

İmam hatip okulları, kurulduğu günden itibaren lehte ve aleyhte pekçok konu üzerinden tartışıldı.
Bazan sahiplenildi, bazan yerildi, dışlandı, ötekileştirildi. 28 Şubat süreciyle birlikte oldukça sıkıntılı günler geçirdi. Neredeyse kapanmanın eşiğine getirildi.
Bir merhum hocamız özeleştiri kabilinden, “İçeriğini boşlatarak, yanlış yollara tevessül ettirerek, bazan siyasetin bazan başka şeylerin arka bahçesi vb haline getirerek imam hatipleri biz kapatmıştık zaten. Allah birilerini gönderdi kapıya mührü onlar eliyle vurdurdu.” demişti.

Eskiden eğitim sistemlerimizi ve okullarımızı tehdit ettiğine inandığımız siyasi ideolojiler, yerlerini bir ideoloji haline alan bencilliğe, lüks sevdasına, rahat aşkına, keyf budalalığına, bireysellik şımarıklıklarına, hamiyyet yoksunluğu gibi zehirli hastalıklara bıraktı yazık ki.
Bu ortamda eğitim elbette zor. Ancak eğitim sistemimiz buna çare bulamayacaksa, İmam hatipler buna çare olamayacaksa, varlığının, çocuklarımızı yıllarca oyalamanın manası da yoktur.

Ne bekliyoruz o halde, ne beklemeliyiz, ne olmalı?

Evlatlarımızın ahlak ve terbiyesi hususunda (özellikle imam-hatip okullarımızın) bizim çabalarımızı boşa çıkartacak, velileri hayal kırıklığına uğratacak adımlar atmamalarını bekliyoruz.
Din egitimi, ahlak eğitimi, ibadet, takva konularında ailelerin gerisinden gelemez, toplumun gerisinde kalamaz imam hatip okulları.
Bu bağlamda orta okul ve liselerde mümkün olduğu kadar kız ve erkek okullarının ve sınıflarının ayrılmasının zaruri olduğu aşikardır.
Karma eğitimin tüm dünyada olduğu gibi artık ülkemizde de objektif kriterler üzerinden tartışmaya açılması, bu konuda velilerin, öğretmen ve öğrencilerin isteklerine kulak verilmesi zamanı gelmiştir diye düşünüyoruz.

Son zamanlarda devletimizin imam-hatiplere karşı yoğun ilgisinin, bina, araç, gereçle sınırlı kalmayıp, müfredat, eğitim kadroları vb her alanda elle tutulur gelişme ve iyileşmeler bekliyoruz.

Anadolu ve Fen Liseleri’ne alınacak öğrenci ve görev yapacak öğretmenlerin eşitler arasından temayüz etmiş olanlarının (sınavlarla vb) seçilmesi gibi, İmam-Hatip okullarında görev yapacak idareci ve öğretmenler için de ayrıca kriterler belirlenmesi ve öğretmen atamalarının bu kriterlere uyularak yapılmasını istiyor ve bekliyoruz.
Sevdası olan, davası olan, şuur ve şiar sahibi eğitim kadroları istiyoruz ki evlatlarımız aynı hal ile hallensinler.

İmam Hatip okulunda idareci olup da okula öğrenci kaydetmek istemeyen idarecilerin varlığını benim gibi yüzlerce insan biliyor, yaşanan olaylarla ispat edebilirim.
Öğrenciyi bu okullardan soğutmaya çalışan öğretmenler eskiden beri var..

Şu kanaatimi de ifade etmeden yazımı bitirmek istemem; Bu ülkede Köy Enstitülerinin eğitim modeli ve yetiştirdiği insanlardaki kalite dikkat çekicidir.

Köy Enstitüleri, Hasan Ali YÜCEL’in; (haşa) “…Allah demeyen bir nesil yetiştireceğiz” sözleriyle ilan ettiği dinle savaşacak,
tek parti rejimini, ilke ve inkılapları özümseyecek, rejimi omuzlayacak, halka ve yeni nesillere yayacak kaliteli, fedakar, atılgan;
milletvekili Emin Sazak’ın “Köylere giden enstitü mezunları kendilerini birer Atatürk zannediyorlar” diye eleştirmesine sebep olacak kadar adanmış nesiller yetiştirmeyi hedeflemiş ve başarmış olması, o sistemi kuranlar adına müthiş bir başarıdır..

Yaklaşık 15 yıllık ömründe bu okullardan yetişen nesillerin adeta milleti yeniden dönüştürmesi, etkilerinin bu gün bile devam ediyor olmadı son derece ilginçtir.
Köy Enstitüleri’nin ve oradan yetişenlerin bu milletin dini inançlarıyla sorunları olmasaydı, sistem olarak mükemmel bir sistem idi..
Demokrat Parti bu okullardaki zihniyeti, ideolojik yapıyı, kadroları değiştirip dönüştürme gücünü kendinde bulamadığı için olsa gerek tümden kapatmayı yeğledi..

Köy Enstitülerinden yetişen nesildeki “kalite” bu gün hala mumla aranıyor.
Gerçi o neslin başarı ve kalitesinin arkasında ve özünde Osmanlı bakiyesi insan kalitesinin yakın etkileri yanında, savaş ve acıların büyütüp, olgunlaştırdığı, fedaklaştırdığı, cefakarlaştırdığı, milli duyguları yoğun insan yapısının etkileri mutlaka vurgulanmalıdır.

Hatalarından arındırılmış bu model, bu vatana çok lazım idi, halen lazım.
Bu modeli ve o modelin eğitim kadrosunu kuramayan devlet, eğitimde başarı ve kalite sorununu çözebilir demek çok zordur.

İmam hatip nesli bu açıdan da değerlidir.
Devletin hiç bir desteği, himayesi olmadan hatta üvey evlat muamelesi görmesine rağmen imam hatip nesli de benzer bir kaliteyi yakalamıştır aslında.
Köy Enstitüleri modeli imam hatiplere uygulanabilir miydi?
Uygulanabilse nasıl neticeler alınırdı, bu gün uygulansa ne olur?
Üzerinde düşünmeye, çalışmaya değmez mi?

Her mevsimin bir mahsulü, her mahsulün hasadı var.
Ülkemizde mevsim bahara, yaza erdi, eriyor.
Bu bahar, hasatsız geçmesin. İmam-Hatip okulları, başka mevsimlerin hasadı gibi bozuk ürün olmasın; hayırlı, bereketli olsun, milletin yüzünü güldürsün. İnşaallah.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Yazılımımız Güncel Mi? / Muhammed Numan ÖZEL

Yazılımımız Güncel Mi? Kardeşlerim! Sizde vuku' bulan küçücük kusurları çok i'zam etmeyiniz. Kastamonu Lahikası ( …

Kapat