Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Nurdan Hatıralar / Hasan Basri Çantay sordu: Kardeşim Said Nursi! Sen mehdi misin?
Prof. İsmail Karaçam hatıralarını Ömer Özcan’a anlatıyor.

Hasan Basri Çantay sordu: Kardeşim Said Nursi! Sen mehdi misin?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Kardeşim Said Nursi! Sen mehdi misin?

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde uzun yıllar Tefsir Anabilim Dalı Başkanlığı yapan Prof. Dr. İsmail Karaçam, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin mehdilikle ilgili verdiği cevabı anlattı.

Bediüzzaman Hazretlerini 3 defa ziyaret eden Prof. Dr. İsmail Karaçam, yazar Ömer Özcan’a konuştu. Karaçam, Hasan Basri Çantay Hocaefendiden bizzat dinlediği hatırayı anlattı. Görüşmenin ayrıntısı yayına hazırlanan “Ağabeyler Anlatıyor-7” kitabında yer alacak.

Ömer Özcan, ilgili bölümü Risale Haber okuyucuları için paylaştı:

HASAN BASRİ ÇANTAY HOCAEFENDİ’NİN BEDİÜZZAMAN SÖZLERİ

“Sene 1963. Bursa İmam Hatip Okulu’nda Ahmet yayla, Sebahaddin Öztürk ve ben hocayız. Üçümüz de İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü mezunlarıyız. Cemal Külahlı diye çok muhterem elektrik mühendisi bir arkadaşımız vardı. Sonradan Bakan da (Tarım Bakanı) oldu. Cemal Bey bize İngilizce dersi vermeye geliyordu, fahri olarak. Bursa Milliyetçiler Derneği’nin de başkanıydı. Arabası da vardı. Bir gün bize: “İsmail Bey, Hasan Basri Çantay hoca efendi Balıkesir’de, ona gidelim bir ziyaret edelim, İstanbul İmam Hatip’ten sizin de hocanızdır” dedi. İyi olur dedik ve onun arabasıyla Balıkesir’e gittik. Hasan Basri hoca efendinin evini bulduk ve misafiri olduk. Orada uzunca konuşmalar yaptık. Ben konuşmaların hepsini değil de, Bediüzzaman hazretleriyle ilgili kısmını anlatacağım size:

BAKTIM LAF ANLAMAYACAK

“Bir akrabam var benim. Ayakkabı tamircisi. Onun karısı benim akrabam olur. Çocukları varmış birkaç tane. Bir gün karısı bana geldi, ağlamaya başladı. Hayrola kızım dedim. ‘Bizim adam bir davaya girdi, elinde kalem kâğıt boyuna yazıyor, evini, çocuklarını ihmal ediyor’ dedi. Sen onu bana gönder dedim. Geldi bizim damat. ‘Oğlum ne yapıyorsun?’ dedim. ‘Çalışıyorum’ dedi. ‘Sen ayakkabıcılığı bırakmışsın, boyna yazıyormuşsun, ne yazıyorsun?’ dedim. ‘Bediüzzaman hazretlerinin eserlerini yazıyorum’ dedi ve Bediüzzaman’ın Mehdi olduğunu, Risale-i Nur okumayanın Kur’an’ı anlayamayacağını falan söyledi. ‘Oğlum sen biraz mübalağa ediyorsun. Gerçi ben bu zatın bazı kitaplarını okudum, ama hepsini okumadım. Benim de üç cilt tefsirim var, yazdım’ dedim. ‘Öyleyse sen anlamamışsındır’ dedi. Baktım laf anlayacak hali yok, bunu gönderdim.

SEN MEHDİ MİSİN? BÖYLE BİR İDDİAN VAR MI?

“Oturdum bir mektup yazdım Bediüzzaman hazretlerine. “Kardeşim, böyle bir hadise oldu. Mehdi olduğunu söylüyormuşsun, iddia ediyormuşsun; senin kitaplarından başka kitapları okumak caiz değilmiş, illa onlar okunacakmış. Sen Mehdi misin? Böyle bir iddian var mı? Eğer böyle bir iddian varsa delilin nedir?” diye bir mektup yazdım ve postayla mektubu attım.

BU MEKTUBU GÖTÜRECEKSİN, HASAN BASRİ KARDEŞİME VERECEKSİN

“Aradan birkaç zaman geçti, bir adam geldi kapıya. Açtım kapıyı, buyurun dedim. ‘Ben Isparta’dan geliyorum. Beni Üstad Bediüzzaman Hazretleri gönderdi’ dedi ve cebinden bir mektup çıkardı. Üstad Hazretleri demiş ki: ‘Bu mektubu götüreceksin, Hasan Basri kardeşime vereceksin. Eğer bu mektubu postayla atarsan belki kaybolma ihtimali olur. İlla eline geçmesini istiyorum.’

“BEN MEHDİ’YİM, KİTAPLARIMDAN BAŞKA KİTAP OKUMAYIN” DİYE BİR DAVAM YOKTUR

“Açtım mektubu, orada aynen diyor ki: ‘Hasan Basri kardeşim, sen beni bilirsin. Ben Allah rızası için Kur’anın hadimiyim. Bir Müslüman olarak benim gayem, davam İslam’ın hükümran olmasıdır. Kur’anın hükümran olmasıdır. İslam Şeriatı’nın hükümran olmasıdır. Benim bunun dışında hiçbir davam yoktur. Ben Allah’ın günahkâr bir kuluyum. (İsmail hoca ağlıyor) Allah’ın affından başka beni kurtaracak bir şey olduğunu kabul etmiyorum. Elimden geldiği kadar hizmetim bunun üzerinedir. Benim, ben Mehdi’yim, benim kitaplarımdan başka kitap okumayın diye bir davam yoktur.

Senin etraf-ı erbaın geniştir. Allah rızası için benim hakkımda söylenen bu yersiz sözlerin doğru olmadığını, bunların ifrattan ileri geldiğini etrafına lütfen duyur.’ Bediüzzaman hazretlerinden bana gelen mektup budur.” Hasan Basri hoca efendinin bize anlattığı hatıra böyle.

Yazar : Ömer ÖZCAN

1950 yılında Milas’ta doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini İzmir’de tamamladı. 1968 senesinde lise ikinci sınıfta iken Risale-i Nur’u tanıdı. 1969’da ‘Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’na (Bugünkü adıyla: Teknik Eğitim Fakültesi) kaydoldu… Ankara’da beş seneye yakın Bayram Yüksel Ağabeyin nezaretinde muhtelif Dersane-i Nûriyelerde kaldı. 1973 senesinde öğretmen olarak mezun oldu. 1973’den 1984’e kadar 11 sene Zonguldak’ta lise öğretmenliği yaptı. Sonra İzmir’e, mezun olduğu liseye öğretmen olarak atandı. 2000 senesinde aynı okuldan emekli oldu. Ömer Özcan evli ve iki kız babasıdır. Şimdi İzmir’de ikamet ediyor. Bütün mesaisini iman ve Kur’an hizmetlerine ayırmaya çalışmaktadır.
Ömer Özcan’ın Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleri hakkında hatırı sayılır bir arşivi vardır. Kendisinde, Hz. Üstad’la görüşen veya görüşmeyen kadim ağabeylerden fotoğraf, ses, video veya yazılı olarak yaptığı kayıtlar mevcudtur. Ayrıca Risale-i Nur’un teksir veya matbaa olarak ilk baskılarının tamamına yakını Ömer Özcan’ın arşivinde bulunmaktadır. El yazılı orijinaller de vardır.
Ömer Özcan, Üstad Said Nursi Hazretleriyle hatıraları olan Ağabeylerle yaptığı röportajların bir kısmını kitaplaştırmıştır. “Risale-i Nur Hizmetkârları AĞABEYLER ANLATIYOR” adıyla seri olarak yayınlanmış sekiz kitabı bulunmaktadır. Yeni kitap hazırlıkları ve araştırma çalışmaları devam etmektedir.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
“Kastamonulu değiliz ama…/ Erdoğan BOZBAY

"KASTAMONULU DEĞİLİZ AMA..."  Tek tek kutulanmış çekme helvaları gördüğümde, "Bunlardan ne de güzel nikâh şekeri olur" diye …

Kapat