Ana Sayfa / Yazarlar / Hastalıkların Hikmeti Hakkında

Hastalıkların Hikmeti Hakkında

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bu hafta sonu değerli amcam Faik Kara’nın vefatı haberi ile uyandım. Allah makamını cennet eylesin. Cenaze namazından sonra okunan Kuran tilavetleri ve duaları, ölüm gerçeği ile bir kere daha yüzleşmemi sağladı. Hayatın ve ölümün mahiyetini düşünmeye başladım. Bu vesile ile şimdilerde herkesin dilinden düşürmediği hatta paranoyak derecesinde illete tutulduğu Korona virüsü konusunda da bazı düşüncelerimi paylaşmak isterim.

Çin’de başlayıp bütün dünyaya yayılan korona virüsü, çoğu insanda psikolojik bir travmaya dönüşmüş durumdadır. Bu korku ve dehşetin temel kaynağı ise; virüsün bazen ölüme vesile olmasıdır. Hâlbuki ölüm öyle zannedildiği gibi dehşetli ve korkunç değildir. Eğer ölümün hikmeti anlaşılırsa bunun bir yok oluş değil bilakis sonsuz bir hayata açılan bir pencere olduğu gerçeği idrak edilebilecektir.

Bu konuda hayale, hüzüne kapılmadan ölüm hakikatine gerçekçi bir bakış açısı ile bakmak gereklidir. Öncelikle şu husus bilinmeli ve iman edilmelidir ki; “Ecel birdir değişmez”. Bazen ağır hastaların başında ağlayanlar ve sıhhatleri yerinde olanların öldüğü ve o ağır hastaların şifa bulup yaşadığı görülmüştür. O halde hastalık kapıya geldiğinde veya bizzat vücudumuzda etki etmeye başladığında telaş edip titremeye gerek yoktur.

Diyelim ki olan oldu ve ölüm başa geldi. Azrail meleği, ruhumuzu muhafaza etmek üzere kabz eyledi. Yine, telaş etmeye gerek yoktur. Çünkü ölüm, öyle göründüğü gibi dehşetli değildir. Çünkü her konuda rehberimiz olan Kur’an-ı Kerim’in verdiği mesaja göre ölüm; Allah’a inananlar için ölüm hayat vazifesinden bir çeşit terhis edilmek, imtihan olan dünya meydanındaki talim, eğitim olan Allah’a ibadetin sona ermesidir. Namaz, oruç gibi vazifeler ölümle birlikte sona erecek nimet ve mükafat verilmeye başlayacaktır.

Diğer yandan ahirete göçmüş anne ve babamız gibi bütün sevdiklerimizle kavuşmak için bir vesiledir. Asli vatanımız olan ebedi saadet yeri olan Cennete bir davettir. Merhametlilerin en merhametlisi ve cömertlerin en cömerdi olan Allah’ın, kendi fazlından vereceği nimetlere kavuşmaktır. Madem ölümün gerçek manası imanlı insanlar için böyledir o halde bazen ölüme sebebiyet veren hastalıklara da bu şekilde bakmak gerekir.

Bazı dindar insanların ölümden korkması, ölümün dehşetinden değil;  daha fazla hayır kazanacağım diye hayat vazifesinin sona erecek olmasından dolayıdır.

İşte imanlı olan insan için ölüm bir rahmet kapısı olduğu gibi maalesef Allah’a inanmayan ve Hazreti Muhammed Aleyhissalatü vesselama iman etmeyenler için de karanlıklı bir kuyu ve yok olmak gibi çok acı veren duygudan başka bir şey değildir.

İşte hastalıklara karşı şikâyet etmek yerine hastalığı ve ölümü yaratan Allah’a iman etmeli ve namaz ve oruç gibi ibadetlerimizle O’na el açmalıyız. Çünkü hastalık sayesinde insanın gözü açılır, hayatın gerçek yüzünü görmeye başlar. Ölümü hatırlar. O çok meftun olduğu makam, mevki ve para gibi geçici heveslere kapılmaz. Tam tersine eline verilmiş olan bu imkânları yerli yerinde ve Allah’ın rızasına uygun bir şekilde kullanmayı düşünür.

Kıssadan hisse bu olmak gerektir ki; ecel vakti belli değildir. Allah, insanı korku ile ümit arasında bulunmak, dünyasını ve sonsuz bir ömür olan ahretini kurtarmak için ölümün vaktini gizlemiştir. Ölüm; her an insanın kapısını çalabilir. Allah korusun bir gaflet anında bizi yakalar ise sonsuz hayatımızın mahvına dahi yol açabilir. Hâlbuki hastalıklar sayesinde gafil olmaktan kurtulur ahireti düşünebilir ve ona göre hazırlığımızı yapabiliriz.

Son bir sözüm şudur ki; bu yazı sonunda hastalığın hikmetlerini tam olarak anlayamadım diye düşünebilirsiniz. Zaten böyle bir iddiam da yoktur. Fakat Bediüzzaman Said Nursi’nin “Hastalar Risalesi” kitabı, hastalığın hikmetini anlamaya yarayacak bir reçete gibidir. 25 adet ilacı olan bu eseri okuyarak hastalıkların anlamını idrak etmek mümkündür, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Tahmîdiye ve İstiğfar Duası (Sesli)

Bediüzzaman Hazretlerinin çok önem verdiği, yakın talebesi muhterem Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyin de umumî musîbetlerin arttığı …

Kapat