Ana Sayfa / Yazarlar / Hayatın Yasası Bir Eser

Hayatın Yasası Bir Eser

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Öğrencilik yıllarımda hayatımın yasası gibiydi Altıncı Söz, en çok okuduğum bahislerden biridir. Hikmetü’l İstiâze ve Sünneti Seniye Risâlesi de bunlara dahil. Hep fakültede koridorlarda dolaşır, müsait insanları tesbit edip onları itfaiye neferi gibi yangınlardan korumaya çalışırdık, ama o arada biz de manen yaralanırdık, bu şekilde çok insanı hidayet vadisine çekmişiz. Şimdi bakıyorum itfaiye kapatılmış hortumlar çalışmıyor, memleket yangın yeri. Yurtta hergün odasına uğradığım bir arkadaşım vardı, şimdi profesör; ben de şimdi diyorum ne tuhaf insanmışım, her gün adamın yanına uğruyorum ne o ne de ben bir gün birbirimizi soğuk karşılamadık. Bir gün Vahdet Abi’ye dersaheneye çıkmak istediğini söylemiş ve çıkmış, mutluluğun hesabı mı olur.

Birgün ayağımı köpek ısırdı, mecburen kuduz aşısı vuruldum her gün göbekten, on beş gün ne ağrısı var bilsen; o sırada kayıtlar var, kayıt yerinin önünde dolaşmak gerekiyor, yürüyemiyorum bile ama ben gideceğim, dedim o ıstıraplı halimle. Gittim, orda bekledim, bir çocuk geldi Çaykara lisesini birincilikle bitirmiş, tıp fakültesine kaydolmuş, tuttum elinden şehire bir eve götürdüm, ikindi namazı kılındı, onları görünce zaten ruhu hazır “ben bunlarla kalırım” dedi, ve öyle kaldı, sonra profesör oldu. Bir kişinin hidayetine vesile olmak sahralar dolusu kırmızı koyun sadakadan daha önemli diyor Habibullah. Cepheyi terketmediğim için o ıztıraplı halimle o şahıs bana mükâfat olarak verilmiş ve ruhunun lazımını bulmuştu. Şener Abi avcı müfrezesinin başı idi, şu çocuk çok mübarek, dedi mi onunla konuşmak bize bir vecibe idi. 

Nefis ve malını Cenab-ı Hakk’a satmak/nefsini satmak nasıl bir cümle, nefis nasıl satılır/satış büroları var, ezan sesi satışa çağrı, gelin malınızı mal sahibine satın, diyor, hele git bak, kaç kişi göreceksin. Semt pazarlarının yüzde kaçı kadar ilgi görür Allah’ın çağrısı. Avmler tıklım tıklım, maçlar mahşer yeri, camiler fersizlikten tekaüde ayrılmış insanların mecburi sığınağı. Önce nefsini satmak, sonra malını. Nefsi satmak malı satmaktan daha mı farklı, yirmi dört saatin bir saatini bile satma, bu satıştan kâr ile ayrıl. Kur’an’da mal satımı ile ilgili harika ayetler var: “Mallarını gece gündüz gizli ve aşikar olarak hayra harcayanlar var ya, işte onların Rableri katında mükafatları vardır. Onlara korku yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir.” Bakara 274. 

“Ey iman edenler, kazandığınız şeylerin  ve yerden sizin için çıkardığımız nimetlerin iyi olanlarından Allah yolunda harcayın. Siz göz yummadan gönlünüze yatmaksızın almayacağınız bayağı şeyleri  vermeye kalkmayın.” Bakara 267. Çoğumuz malımızın işe yaramayanını veririz gariplere, kimsesizlere.

“Mallarını Allah yolunda harcayanların infaklarının (verdiklerinin) ardından minnet etmeyenler, rahatsızlık vermeyenler yok mu, onlara hiçbir endişe yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir.” Bakara 43

İştira/satmak kelimesi Bediüzzaman’ın ayrıntılı ve sorumluluk verici şekilde anlattığı bir kelime, çünkü insan kendisine verilen sermaye olan ömrünü hep satarak yola devam eder, ama satmanın çok insan farkında değildir. Bu ayette mal ve nefsini satanın cennete gideceği müjdelenir, başka bir ayette “velâ teşterû biâyâti semenen kalîlen” der, yani “değerlerinizi ucuza değersiz şekilde satmayın” der ki bu bir ömrün özetidir. İnsanlar ömürlerini badı heva harcarlar, ömrü yerinde harcamak ancak ululazm peygamberlerin ve büyük velilerin hassasiyetle üzerinde durduğu davadır. İmam-ı Şâfî berbere gider, berber bıyığını düzeltmek ister, imam durmaz tesbihe devam eder, berber “efendim biraz durun da bıyıklarınızı düzelteyim” der, o da “duramam, onların görevi neyse onu yapıyorlar”

Niyazi’Mısri;

“Bir ticaret yapamadım nakti ömür oldu hebâ 
Yola geldim lâkin göçmüş cümle kervan bihaber” 

Batının büyük mucitleri de zamanı iyi anlamışlar o da ayrı bir fasıl.

Bir ayatte de “velâteşterû biahdillâhi semenen kalîlâ” yani ahdinizi Allah’a verdiğiniz sözü ucuza satmayınız, der ki bu daha başka bir tırmanış. Çok insan Allah’a kul olmaya söz vermiştir ama farkında değildir, eğer satma konusunu tam anlasaydık, çok farklı insanlar olurduk. “Hocam gel oturalım” gidersen ne konuşursun saatleri nasıl boş şeyleri konuşarak geçirirsin bundan kimsenin haberi yok ki… Biz birlikte yaşadığımız Hoca Efendinin misafirliğe gittiğini, birlikte gittiğimizi hiç hatırlamam. Akif “Üç buçuk nazma gömülmüş koca bir ömrü heder” der, sen bize bak.

Satmak yani iştira eştera kelimesinin kullanımı Bediüzzaman’da ayrı bir fasıldır. Isparta’ya gelirken arkadaşlarına “Siz önden gidin” der, o arkada virdlerini okur” Büyük dava adamları zamanı iyi kullanmışlar. Şu an ismini hatırlamıyorum. Macarların ünlü bir filozofu ailenin ölüm yaşını duyunca nişanlısından ayrılır, büyük bir felsefe ve sanat külliyatı verdikten sonra malum tarihte ölür.

Sözün girişinde “ne kadar kârlı bir ticaret” diyor. Allah yoluna, Allah’ın koyduğu usül ve esas dairesinde nefsini ve malını satmak benzersiz bir ticaret, çünkü genel kural malın başkasına satılmasıdır. Burada kural, malın mal sahibine satılmasıdır, bu çok farklı bir satış tarzıdır, aslında doğru olan budur, çünkü malı yaratan ve insanın ondan istifadesini sağlayan Allah’tır, bu yüzden maldan ancak mal sahibi anlar. Gözü yaratan gözün nerede kullanılması gerektiğini de izah ediyor, diğer bütün uzuvları da.. Gözde hakkı olmayan bir öznenin gözü alması mümkün değil, böyle yapılan satışlar da sorumluluk getiren satışlar, gözünü kötü şeylere bakmakla kullanan bir kişinin satışı kötüdür tabi. “Göz bir hassedir ruh bu âlemi o pencere ile seyreder, eğer gözü gözün Sâni-i Basîrine satsan” göz ancak  onu sanatlı bir şekilde yaratan ve gördüğünü ve göreni görenin yoluna sarfederse insan o zaman ne olur: “Şu küre-i arz bahçesi içindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı olur” harika bir imaj, arı nasıl çiçekten bal yaparsa insan da rahmet çiçeklerinden marifet ve muhabbet balları çıkarır, cenneti o ballarla hazırlar. Yunus’un “Ballar balını buldum kovanım yağma olsun” demesi bunun gibi bir şey. Yoksa göz kötü şeylere baka baka cehennemin karasını kazanır, burda da kararır ömrü orada da. Üstelik göz bütün güzellikleri görüp hissedecek şekilde yaratılmıştır. Bediüzzaman öyle der. Göz için bu yüzden Bediüzzaman onu yaratana “Sâni-i Basîr” diyor, sanatlı yaratan ve sanatlı gören. Altıncı Söz Kur’an’ın insanın bütün fiillerini içine bakış açısı bütünlüğünü veren bir şekilde yazılmıştır, müdhiş bir eserdir. Hikâye olduğu kadar tiyatrodur da.

Cümleye bak “Allah’a abd ve asker olmak öyle lezzetli bir şereftir ki tarif edilmez” Bu hissedilmiş ve yaşanmış bir söz, ama bunu, şu şerefli fiili yaşamak gerçekten zor bir şey. Ne olur Allah’ım, bize senin yolunda malımızı satmak şerefini ihsan et! Hissetmeden yapılan ibadetlerin ruha çok da bir faydası yok. Kendi sinemamızı oynayıp ahirete gideceğiz, tek kişilik dramatik eser, sonra bize “işte senin filmin seyret” deseler sadece başımız yerde olmak bizi kurtarır mı? Ayetteki “mâ kaderûllâhe hakka kadrihî” Seni senin gerektirdiğin gibi bilemedik, kim bilebilir ki… Sınav kağıdının başında bir ömür geçir, sınav bitince boş kağıdı ver,imtihan heyetine, ne alacağın belli.

Bediüzzaman bu küçük hacimli eserinde satış felsefesini çok yönlü olarak Kur’an’dan ilhamla anlatır, yine satışla ilgili bir ayet: “imana bedel inkârı tercih edenler Allah’ın dinine hiçbir zarar veremezler ve onlar için gayet acı bir azap vardır” Âli imran, 177

“Ve iz ehazallâhu mîsâkallezîne ûtül kitâbe le tubeyyinunnehu linnâsi ve lâ tektumûnehû, fe nebezûhu verâe zuhûrihim veşterav bihî semenen kalîlen, fe bi’se mâ yeşterûn” Âli İmrân, 187

Vaktiyle Allah ehli kitaptan kitabı mutlaka insanlara açıklayıp anlatacaksınız. Onu asla gizlemeyeceksiniz, diye teminat almıştı. Fakat onlar bu ahdi önemsemeyerek kulak ardı ettiler, ona az bir bahaya sattılar. Bakın ne kötü bir alışveriş. Ali imran 187

Batı sanatında sanatın sadece sanat endişesiyle ifadesi esastır; sanatın, sanat eserinin gayesi sanatın kurallarına riayettir, onun bir menfaat getirmesi sonraki iştir, ticari sanat bu yüzden sanata bir hakaret telakki edilmiş. Mimar Sinan, Selimiye’yi yapayım da insanlar baksın beni ansınlar, dememiş, sadece bir sanat eseri meydana getirmiş. Bu yüzden sanat sanat içindir, denmiş. Altıncı Söz sanatın, dinin, ibadetin daha birçok şeyin en ideal kullanımlarını esas almıştır.

Bir cümle de “ne kadar şerefli bir rütbe” yani Allah’a satılan mal ve evladın insana nasıl şerefli bir rütbe verdiğini ifade eder. Dünyada ne kadar adi yollarla kazanılmış rütbeler vardır, ama Allah’a satılan mal en şerefli rütbedir, o rütbeyi görecek olan Allah’tır. Altıncı Söz’ün altınlarından bir iki damla gördük..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hadislerle Besmele

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) :  ”كُلُّ كَلَامٍ …

Kapat