Ana Sayfa / Yazarlar / Hepimiz, Her Şeyimizle, Her Şeye Rağmen.. / Orhan SALCI

Hepimiz, Her Şeyimizle, Her Şeye Rağmen.. / Orhan SALCI

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

HEPİMİZ, HER ŞEYİMİZLE, HER ŞEYE RAĞMEN..

Bugün Suriyeli bir mülteciyle tanışıp hasbihal etmek kısmet oldu.

Özetle; “Halep çok güzel ve çok zengin bir şehirdi.

Fabrikalar, iş yerleri…

İnsanlar dostlarıyla muhabbet için dükkanlarını saatlerce kapatır, gider fakat camiye gitmezlerdi.

Şimdi, ne dükkan kaldı ne o dostlar.. Bırakın dostları, bir ailenin dört ferdinden her biri başka ülkelere dağıldı gitti..”  diye acınacak acı halleri ve o hallere sebebiyet verdirdiğimiz veballeri anlattı..

Bediüzzaman Hz.lerinin yaklaşık yüz yıl önce “Rüyada Bir Hitabe” başlığıyla, Osmanlı ve İslam aleminin 1.Cihan Harbi’ne girişinin, savaşta ve sonrasında çektiği sıkıntıların manevi nedenleri ve o sıkıntılar içindeki manevi mükafat ve müjdeleri anlattığı bahsi bir kez daha düşündüm.

“Asıl musibet, dine gelen musibettir..” hükmünü tekrar hatırladım…

Asıl musibet, evlerin, yurtların, evlatların harap olmasından da öte ve o perişaniyete  de sebep olan şükürsüzlük, doyumsuzluk, Allaha kulluğu ihmal fakat nefse ve hevaya kulluğa rağbet edişimiz olduğunu bir kez daha idrak ettim.

Bu hâl Suriye ve başka bir ülke insanına mı has? Bizde bu felaket yaşanmıyor mu?

Lüks, israf, doyumsuzluk, bencillik, cimrilik…

Günah ve isyanda, dünya ve dünyalık uğrunda yarış..

Bir kaç ay önce Bangladeş’e gidip gelmiş bir dostum, Bangladeşli birinin kendisi şahsında biz batılı zengin Müslümanlara söylediği  sözü nakletmişti; “Siz bizlerin dünyamız için endişelisiniz, bizler de sizlerin ahiretiniz için endişeliyiz..”

Onlara göre her şeyimiz var ama kulluğumuz yok.

Allah’ın mülkünde, Allah’ın verdiği nimetler arttıkça kulluğumuz değil isyanımız artıyor yazık ki..

Suriyeli din kardeşlerimizin çektiği çileler, günahlarına keffaret olup doğruca Cennete gitmelerine, belki şehadet makamlarına uçmalarına vesile olabilir.. Dünyaları ağlasa da ahiretleri güler belki ve inşaallah öyle olur..

Ya bizi ne kurtarır ahirette?..

Bu isyanımızla kaderin bizler hakkında dünya felaketlerine fetva vermesine engel olacak neyimiz var.?

Soyumuz, neslimiz, akraba ve dostlarımız, malımız, makamımız bizi dünya ve ahiret belalarından kurtarmaya yeter mi?

Suriyeli, Iraklı vb insanları koruyamayan dünyalık avuntular bizi kurtarır mı? Yoksa bu dünyalıklar, denize düşenin ayaklarına bağlanan ağırlıklar gibi bizi daha derinlere mi çeker, daha çabuk batıp, kurtuluşumuzu daha da zorlaşmasına, Allah korusun hiç kurtulamamıza mı sebep olur?

 

“Fe eyne tezhebün.?”

Bu gidiş nereye?…

Burada bir hususa daha işaret etmek, bir ümidimi dua olarak zikretmek isterim;

Bediüzzaman Hz.leri, Sahabe Efendilerimiz arasında yaşanan fitne hadiseleri, sebepleri ve neticeleri hakkında izahlarda bulunurken, bu hazin hadiselerin bazı hayırlı bir neticesinden bahseder.  Zira Bediüzzaman’a göre yüzde yüz şer yoktur. Tam tersine her şey ya bizzat hayırdır ya neticeleri itibariyle hayırdır.

Ashab arasında cereyan eden bu hadiseler, sahabe ve tabiindeki “çekir­dekler hükmündeki muhtelif ayrı ayrı istidatları tahrik edip kamçıladı, ‘İslâmiyet tehlikededir, yangın var!’ diye her taifeyi korkuttu, İslamiyet’in hıfzına koşturdu. Her biri, kendi istidadına göre camia-ı İslamiyet’in kesretli ve muhtelif vazifelerinden bir vazifeyi omuzuna aldı, kemal-ı ciddiyetle çalıştı. Bir kısmı hadislerin muhafazasına, bir kısmı şeriatın muhafazasına, bir kısmı Kur’ân’ın muhafazasına, bir kısmı hakaik-ı imaniyenin muhafazasına, çalıştı ve hakeza… Herbir taife bir hizmete girdi. Vezaif-i İslâmiyette hummalı bir surette sa’y ettiler. Muhtelif renklerde çok çiçekler açıldı. Pek geniş olan âlem-i İslamiyet’in aktarına, o fırtına ile tohumlar atıldı, yarı yeri gülistana çevirdi.”

Bu bakış açısı, insanı manen dirilten, moral ve güç veren hatta şevk veren, hedef ve yol gösteren bir bakış açısıdır.

Ortadoğu ve tüm İslam coğrafyasındaki bu keşmekeş, inşaallah biz Müslümanların yeniden gayrete gelmemize, önce kendimize, sonra dinimize, vatan ve milletimize ve hepimizin birbirimize sapasağlam sarılıp dünyanın her köşesinde, her şeyimizle, her şeye rağmen sarılıp İ’la-yı Kelimetullaha vesile olmamızı netice verir. 

İnşaallah..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Küre Dağları Millî Parkı

KÜRE DAĞLARI MİLLÎ PARKI MİLLİ PARKMilli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak değerleri …

Kapat