Ana Sayfa / Yazarlar / Her şey on kat büyük olsaydı/ Vehbi KARA

Her şey on kat büyük olsaydı/ Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Her şey on kat büyük olsaydı

Bir sabah uyandığınızda yeryüzünde bulunan bütün varlıkların on kat büyüdüğünü görseydiniz ne olurdu? 

Bir dergide bu soru soruluyordu. Diyordu ki; kendiniz de dâhil olmak üzere dünyadaki her şey on kat büyümüş olsa bunun farkına varabilir miydiniz?

Bu yazı tefekkür ve Rabbimizin kudretini anlamak için düşünmek amacını taşıdığı için cevabını hemen vermeyelim. Biraz mevcut bilgilerimizi ele alıp düşünmeye devam edelim…

Birçok insan cevap olarak, kimsenin bu değişikliğin farkına varamayacağını söyleyecektir. Çünkü kendimiz de büyüdüğümüz için matematiksel olarak aynı orantı mevcut olduğundan dolayı farkına varılamayacağı iddia edilebilir. 

Fakat kazın ayağı, hiç de öyle değildir. Sadece yerçekimi ve sürtünme ile ilgili kanunlardan yola çıkarsak, bunun böyle olmayacağını anlayabiliriz. Zira her şey, değil on kat, sadece bir kat büyüse bile dünyada her şey çökecek dünyanın altı üstüne dönecektir. 

Her şeyden önce insanın iskeleti bu kadar ağırlığı kaldıramayacağı için kemikleri kırılmaya başlar. En basitinden yolda yürüyemez hâle gelir. Dünyanın en uzun insanı bir Türk’tü. Resmine bakınca elinde bir baston ile yürüdüğünü görmüştüm. Zavallı kardeşimiz sınırların biraz üzerine çıkınca sağlıklı bir hayattan uzaklaşmıştı. Resmen engelli bir vatandaş olmuştu.

Eskiden yaşamış dinozorların ve hâlen yaşamakta olan fil ve gergedan gibi hayvanların neden büyük ve geniş bacakları bulunduğunu zannediyorsunuz ki. Bu kadar ağırlığı kaldırabilmek için hem iskelet yapısı hem de bacak yapısı oldukça hacimli olmalıdır. 

Dergide verilen cevapta bütün ağaçlar ve binaların yıkılacağından söz edilmektedir. Zira yerçekimi kuvveti etkisi ile ağaçların üzerinde taşıdığı meyveler, dalları ağırlığı kaldıramayacağı için yere düşecektir. Halatlar ile bağlı bütün maddeler kopacaktır. Sürtünme sayesinde örülmüş ve kendi çekme kapasitesinin çok üstünde ağırlıkları taşıyan bütün ipler zincirler, birdenbire bu güce dayanamayıp kopacaklardır. Kısaca dünya, üzerinde yaşanılmaz bir vaziyet alacaktır. 

İşte bir sabah uyandığınızda her şey on kat büyürse, her şey yıkılıp ortada dünya kalmayacağı için hemen fark edilecektir. 

Bu hayali yolculuk Allah’ın, hâl-i hazırda hikmeti gereği kâinata koymuş olduğu düzeni fark etmek için yapılıyor. Yani her şeyi 10 kat büyüten Allah, isterse elbette yerçekimi de dâhil olmak üzere kâinattaki bütün kuralları ona göre—insanı şaşırtmayacak şekilde—değiştirebilir. Bu O’nun kudretinden uzak değildir ve gerçekte tüm sebepler birer perdedir, illet-i hakikî Cenâb-ı Hak’tır. Allah, kâinata Kendisinin koymuş olduğu kanunlara asla bağımlı değildir. Fakat bizim burada belirtmek istediğimiz husus, Cenab-ı Hakk’ın kâinata koymuş olduğu düzenin ne kadar uyumlu ve ahenkli olduğudur. 

Kur’ân-ı Kerîm “Fercii’l-basara helterâ min futûr” yani “Haydi çevir gözünü, en küçük bir kusur görüyor musun?” diyerek Cenab-ı Allah’ın inayet delili olarak kâinatı imkân dâhilinde olabilecek en mükemmel şekli ile yarattığını ifade ediyor. Kurân’daki “Efelâ ya’lemun, efelâ ya’kılûn” gibi âyetler akla havale ve vicdanımıza danışarak “Bilmiyorlar mı? Hiç düşünmüyorlar mı?” sorularını sormaktadır. 

İşte bu ve bunun gibi sorularla tefekkür edebilir, düşünce ufkumuzu geliştirebiliriz. Sonuç olarak şöyle söylenebilir: Kâinatta her şey en güzel şekliyle yaratılmıştır. Mevcut durumdan daha iyi hiçbir vaziyet olamaz. 

Bakın İmam-ı Gazâlî ne diyor: “Daire-i imkânda bu mükevvenâttan daha bedî, daha güzel yoktur”. Bediüzzaman ise şöyle diyor: “Bütün kâinatta zerrelerden ta yıldızlara kadar her şeyde kusursuz bir intizam-ı ekmel (mükemmel bir intizam) ve noksansız bir insicam-ı ecmel (cemil, yani güzel bir uyumluluk) ve zulümsüz bir mizan-ı âdilin bulunmasıdır”. Eğer Allah bir olmasaydı, intizam da, uyumluluk da, ölçü de kalmaz her şey karışırdı. 

Evet, kâinat öyle güzel yaratılmıştır ki, her tarafında eşsiz sanat eserleri bulunan adeta bir saray gibidir. Öyle mükemmel işleyen bir devlet veya şehir gibidir ki üretilen ve tüketilen her mal ve erzak yeteri kadar olacak şekilde ve zamanda ihtiyaç sahiplerine ulaştırılır. 

Hatta öyle mükemmel bir kitaptır ki, bu kitabın her kelimesinde ince harflerle güzel bir şiir yazılmıştır. Hatta bu şiirin her harfinde daha ince bir hatla manzum eser yazılmıştır. 

Bediüzzaman, kâinatı tertemiz ve çok güzel elbiselerle süslenmiş bir huriye veya gül goncasına benzetir. Gerçekten de yaratılan her şey rânâdır, hoştur, güzeldir, lâtiftir. Bu arada akla gelen hastalıklar, musibetler ve ölüm gibi olumsuzluklara ise şöyle cevap verir. Eğer dış görünüşüne göre çirkin görünen şeyler olmasaydı güzelliklerin farkına varamayacaktık. Soğukluk olmasa sıcaklığı, hastalık olmasa sağlıklı olmanın kıymetini bilemezdik. Gece olmasa gündüz nasıl bir şeydir, bilemezdik. Eğer yağmurdan zarar gören tedbirsiz bir insan, “Yağmur bana şer ve kötü oldu” diyor ise, bu durum “rahmet” adı verilen yağmurun öyle olduğu anlamına gelmez. Yağmurda binlerce menfaat ve güzellik vardır. İşte bizi terbiye eden Rabbimiz, bu güzellikleri anlayabilmemiz için kâinatı böylesine hikmetli ve anlamlı olarak yaratmıştır.

Eğer sorumuz tefekkür ve Allah’ın kudretini düşünmeye yardımcı oldu ise ne mutlu.. Vesselâm…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Dinde Sahabenin Yeri / Prof. Dr. Yaşar Kandemir

Dinde Sahabenin Yeri Sahabiler, Kur'ân-ı Kerîm ayetlerinin Rasûlullah (sav) Efendimiz' e inişine şahit oldular; O’nun Allah'ın buyruklarını nasıl anlayıp yorumladığını ve bu ilahi emirleri nasıl...

Kapat