HİKMET-İ EZELİYE
Aziz Kardeşlerim!
HİKMET-İ EZELİYE sahibi Zat-ı Zü’l-Celal’in,
şu kâinatı yaratmasında pek çok gaye ve makasıdı vardır.
Bu gaye ve makasıdın en ehemmiyetlisi iki noktadır:
Birincisi:
Yarattığı her harika masnuu ile her biri birer hazine hükmünde olan bin bir isim ve sıfatını tanıttırmak; mukabilinde nev’-i beşerden iman istemektir!..
İkincisi:
Şu kâinat çarşısında sergilediği nimetleriyle de bin bir isim ve sıfatıyla kendisini sevdirmek; mukabilinde, nev’-i beşerden şükür ve ibadet istemektir!..
İŞTE BU İKİ EHEMMİYETLİ NOKTANIN TAHAKKUKU İÇİN, PEYGAMBERLERİ GÖNDERMEK,
O HİKMET-İ EZELİYENİN MUKTEZASIDIR!..
Zira nev’-i beşerin, tek başına bu hakikatleri çözmesi ve mucibince amel etmesi mümkün değildir.
Bu yüksek vazifeyi peygamberler içinde en mükemmel bir surette ifa eden hiç şüphesiz
MUHAMMED-İ ARABÎ (ﷺ)’dır.
O halde RİSALET-İ MUHAMMEDİYE ((ﷺ) olmasa idi, ŞU KÂİNAT DA OLMAZDI, denilebilir ve denilir ve öyledir!..
Evet, muallimsiz bir kitab, manasız sahifelerden ibaret olduğu gibi;
şu haşmetli kitab-ı kebir-i kâinat da şayet muallimsiz olsa, elbette manasız sahifelerden ibaret olur.
Bütün ehl-i akıl ve naklin ittifakı ile şu kitab-ı kebir-i kâinat, elbette bir muallim,
bir dellal, bir rehber, bir vassaf, bir teşhirci ister!..
İşte mezkûr sıfatlarla muttasıf zevat-ı âliye,
hiç şüphesiz peygamberan-ı izam ve onların reisi olan Hazret-i Muhammed (ﷺ)’dır.!..
Hattâ denilebilir ki;
Herbir faaliyette bir lezzet nev’i vardır;
belki herbir faaliyet, bir çeşit lezzettir. (Mektubat)
Nitekim Muhyiddin-i Arabî,
Ben gizli bir hazine idim.
Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım”
hadîs-i kutsi’sinin beyanında,
“Mahlûkatı yarattım ki, Bana bir ayna olsun ve o aynada cemâlimi göreyim.” (İşaratü’l-İcâz)
Demek ki, insanoğlu için,
Allah’ı (ﷻ) tanımaktan ve O’na (ﷻ) muhabbet edip,
İman-ı Billah, marifetullah, Muhabbetullah mertebelerin de;
O’nun (ﷻ) rızasını dilemekten,
Muhabbetle, O’nun(ﷻ) yakınlığını talep ve
‘O ESMÂ-İ HÜSNA’SINA ŞAHİTLİK MÜŞERREFİYETİNE’
nail olmaktan daha önemli bir mesele ve dava yoktur!..
İşte bunun adı UBUDİYYET makamıdır!..
- Hayranlıkla Dinlediler ve İtaat Ettiler!.. - 18 Eylül 2024
- ‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ - 14 Eylül 2024
- Eğer Allah Dileseydi Ne (biz) Şirk Koşardık, Ne de Atalarımız!..” - 11 Eylül 2024
- “Canımı Müslüman Olarak Al ve Beni Sâlih Kimseler Arasına Kat !” - 10 Eylül 2024
- Şehadette Niçin Hem Abduhu Hem Rasûluhü Diyoruz? - 2 Eylül 2024
- İttihad-ı İslâm’ı Israrla Önemsememek… - 30 Ağustos 2024
- Allah’ın Lûtfu ve Rahmetiyle, Ferahlasınlar… - 27 Ağustos 2024
- Sırf Allah ve Resûlü, Fazlından Kendilerini Zengin Etti Diye İntikam Almaya Kalktılar - 18 Ağustos 2024
- “Kader Bizi Böyle Bağlamış…” - 9 Ağustos 2024
- “Bir de Takvâ Elbisesi ki…” - 3 Ağustos 2024