HİKMET-İ EZELİYE sahibi Zat-ı Zü’l-Celâl’in,
şu kâinatı yaratmasında pek çok gaye ve makasıdı vardır.
Bu gaye ve makasıdın en ehemmiyetlisi iki noktadır:
Birincisi:
Yarattığı her harika masnuu ile her biri birer hazine hükmünde olan
bin bir isim ve sıfatını tanıttırmak;
mukabilinde nev’-i beşerden iman istemektir…
İkincisi:
Şu kâinat çarşısında sergilediği nimetleriyle de
bin bir isim ve sıfatıyla kendisini sevdirmek;
mukabilinde, nev’-i beşerden şükür ve ibadet istemektir.
İşte bu iki ehemmiyetli noktanın tahakkuku için,
peygamberleri göndermek, o hikmet-i ezeliyenin muktezasıdır.
Zira nev’-i beşerin, tek başına bu hakikatleri çözmesi ve mucibince amel etmesi mümkün değildir.
Bu yüksek vazifeyi peygamberler içinde en mükemmel bir surette ifa eden
hiç şüphesiz Muhammed-i Arabi (ﷺ)’ dır.
O halde Risalet-i Muhammediye (ﷺ) olmasa idi,
şu kâinat da olmazdı, denilebilir ve denilir ve öyledir!..
Evet, muallimsiz bir kitab,
manasız sahifelerden ibaret olduğu gibi;
şu haşmetli kitab-ı kebir-i kâinat da şayet muallimsiz olsa,
elbette manasız sahifelerden ibaret olur.
Bütün ehl-i akıl ve naklin ittifakı ile şu kitab-ı kebir-i kâinat,
elbette bir muallim,
bir dellal,
bir rehber,
bir vassaf,
bir teşhirci ister.
İşte mezkûr sıfatlarla muttasıf zevat-ı âliye,
hiç şüphesiz peygamberan-i izam ve onların reisi olan Hazret-i Muhammed (ﷺ)’dır.
Hattâ denilebilir ki;
herbir faaliyette bir lezzet nev’i vardır;
belki herbir faaliyet, bir çeşit lezzettir!… (Mektubat – 286)
Nitekim Muhyiddin-i Arabî,
Ben gizli bir hazine idim.
Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım”
hadîs-i şerifinin beyanında,
“Mahlûkatı yarattım ki, Bana bir ayna olsun ve o aynada cemâlimi göreyim.”
(İşaratü’l-İcâz)
Demek ki, insanoğlu için,
Allah’ı tanımaktan ve O’na muhabbet edip,
O’nun rızasını aramaktan,
O’nun yakınlığını talep ve
‘O ESMÂ-İ HÜSNA’SINA ŞAHİTLİK MÜŞERREFİYETİNE’
nail olmaktan daha önemli bir makam ve mesele yoktur!..
- Hayranlıkla Dinlediler ve İtaat Ettiler!.. - 18 Eylül 2024
- ‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ - 14 Eylül 2024
- Eğer Allah Dileseydi Ne (biz) Şirk Koşardık, Ne de Atalarımız!..” - 11 Eylül 2024
- “Canımı Müslüman Olarak Al ve Beni Sâlih Kimseler Arasına Kat !” - 10 Eylül 2024
- Şehadette Niçin Hem Abduhu Hem Rasûluhü Diyoruz? - 2 Eylül 2024
- İttihad-ı İslâm’ı Israrla Önemsememek… - 30 Ağustos 2024
- Allah’ın Lûtfu ve Rahmetiyle, Ferahlasınlar… - 27 Ağustos 2024
- Sırf Allah ve Resûlü, Fazlından Kendilerini Zengin Etti Diye İntikam Almaya Kalktılar - 18 Ağustos 2024
- “Kader Bizi Böyle Bağlamış…” - 9 Ağustos 2024
- “Bir de Takvâ Elbisesi ki…” - 3 Ağustos 2024