Hikmet – Kudret Nöbeti / Ahmet KATIN

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bu günkü dersimi okurken şu ifadelerden aldığım cüz’i bir hisseyi paylaşayım tâ ki bereket versin Rabbimiz…

“…o bağıranların her işini, her ihtiyacını bilen ve her derdini ve zararını anlayıp yalvarmasını, fıtrî duasını işiten Alîm-i Mutlak bir Kadîr-i Hakîm, imdadlarına yetişir, bütün istediklerini yapar. Ağlamalarını gülmeğe, bağırmalarını teşekkürlere çevirir.” Şualar 645

Dualara cevap verilmesini anlatırken Allah’ın iki ismi yanyana verilmiş: Kadîr-i Hakîm

Her duayı yerine getirecek yapacak kudret ve kuvvet Sahibi Kadîr olan Allah… Ama bitişik diğer isim, Hakîm, yani herşeyi hikmetle yerinde, zamanında, maslahata, faideye en uygun halde iş gören Allah.

Yani: Hasta olduk sıkıntıya düştük:
Ya Rab kurtar.

Kadir ismi devreye girecek, Hakim ismi durduruyor. Adeta diyor: Hastalık ve musibette alacağı dereceler var, günahların temizliği var, nimetlerin kıymetini anlaması var, dünyaya olan muhabbetinin tadili var, var var.

Hastalık vazifesini yapıp neticeler alınınca Hakîm ismi diyor Kadîr ismine: Şimdi tecelli edebilirsin, hüküm sende..

Osmanlıcada isim tamlamasında son yazılan anlama veya tercüme esnasında birinci okunur. Kadîr-i Hakîm tercüme edilirken Hakîm olan Kadîr diye okunur.

Demek önce hikmet sonra kudret. Duam neden kabul olmuyor, diyenler (ey nefsim dinle) bu sırrı kaçırmış olanlardır.