Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Hizmet içi kurumsallaşmanın mümkünlüğü hakkında / Yunus Emre ORHAN

Hizmet içi kurumsallaşmanın mümkünlüğü hakkında / Yunus Emre ORHAN

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Kurumsallaşma stratejisinin ticari arenada ulaştığı “başarının”, din adına “hizmet” amacıyla takip edilen strateji ile bağdaşabileceği yoğun bir talep görmekte. Din adına hizmetten kastım, fertlerin bir araya gelerek, grup halinde (ya da cemaat halinde), dini hakikatlerin anlaşılması için çeşitli faaliyetlerde bulunmasını kastediyorum. ”Kurumsallaşma”dan anladığım ise takip edilen stratejide bireyler arası ilişkilerin “kalıplaştırılması” ya da standarda bağlanmasıdır. Yani özünde, ticari faaliyetleri bireyden bağımsız hale getirilmesi gereği vardır. Ticari arenada “kurumsallaşmanın”  “başarılı sonuçlar” doğurduğu varsayımının sorunsallığı da ayrı bir tartışma, fakat yazımın amacı bu değil. Din adına hizmet anlayışıyla bir araya gelen grupların İslam camiası içerisindeki çeşitliliği de ayrı bir vakıa. Bu yazımda tartışmamı daraltmak amacıyla, din adına hizmet eden grupların içinde, Risale-i Nurları kendine rehber eden gruplar üzerine konuşup, bu tür gruplaşmaların hizmet metodolojisinde “kurumsallaşmayı” hedeflemesinin kendi içinde bir tutarsızlığı barındırdığını göstermeye çalışacağım.

Özetlemek gerekirse kurumsallık nicele yoğunlaşır. Nihai gayesi kâr ya da faydadır. Performansını sonuçların ölçümü ile değerlendirir; dolayısıyla “sonuç odaklılık” ve başarı merkezi kavramlarıdır. Kurumsallaşma icra bağlamında, insan kaynağı kategorileri arasındaki performansı ölçmek için “hesap verilebilirlik” kavramından beslenir. Peki, bu şekilde tanımlanan bir yapılanma stratejisi, “Risale-i Nur”lar ile beraber yürüyen hizmet grupları ile uyumlu çalışabilir mi?

Gözlemlediğim birçok “Risale-i Nur” rehberliğinde hizmet eden bazı gruplarda bir kurumsallaşma eğilimi görüyorum. Bu gözlemim de elbette sorugulanabilir ve araştırmaya değerdir. Kurumsallaşma eğilimini şu veriler üzerinden gözlemlediğimi belirtebilirim: tüm Türkiye’ye donanımlı bir hizmet sunabilme adına “merkezileşme”, merkezi karar mekanizmaları, başarı ölçümleri için “kaç yeni insana ulaşıldığı”nın tespiti ve değerlendirilmesi, kazanılmış insanlar içinde “haftalık okuma takibi”, nicel bir çoğunluğa ulaşılamamasının “başarısızlık” olarak addedilmesi, önemli makamlarda bulunan isimlere ulaşabilme…vs Gözlemlediğim verileri çoğaltabileceğimi belirtmeliyim.

Bu tablo ışığında, sorumu yenilemenin faydası var: “Kurumsallaşma stratejisi” hakiketen “Risale-i Nur”lar ile beraber yürüyen hizmet grupları ile uyumlu çalışabilir mi? Cevabım hayır! Cevabımı desteklemek adına şöyle bir izah yapılabilir: Kur’an Tefsiri olan Risaleler nicel yerine nitele yoğunlaşmamızı ders verir. Nihai gayeyi kâr /fayda/önemli-makamlar olarak değil Rabbin rızası olarak tarif eder. Performans ölçümü bireyin kendisine ait bir ödev değildir, hatta “Yaratıcının işine karışma” olarak tarif edilir. Bundan dolayı “sonuç odaklılık ve başarı” kavramlarından ziyade “adetullah, tebliğ ve tevekkül” kavramlarından beslenir. İnsan kaynağı içerisindeki kategoriler arası ilişki “hesap verilebilirlik” üzerine değil “samimiyet” üzerine inşa edilir. Yeni fikirlerin doğabilmesi adına “standartlaştırmayı” değil, “esnekliği” önceler.

Pek tabii iddia edilebilir ki, risalelerden çıkarılan bu perspektif yazarın kendisine aittir. Açıkçası bunun aksini ben de iddia etmiyorum ve bu okuyuşumun şahsi olduğunu belirtmek isterim. Peki burada konan tabloya göre sizce risaleleri gündeminin merkezine alan bir akım, grup, kitle, cemaat, ne derseniz deyin bu metodoloji ile varlığını uzun dönem devam ettirebilir mi? Kannatimce bu paradoksal yapı için “çözülme” kaçınılmaz bir kaderdir. Hatta çok daha gür bir sesle diyebilirim ki, bu çözülmenin ana itici gücü yine “Risale-i Nur”lardır. Başka bir deyişle, hiçbir otoritenin, kurumsallaşma dayatıp da, aynı anda Risaleleri okuyun demesi teorik olarak mümkün değildir. Çözüm adına üretilecek teviller ise, başarısız kalmaya mahkumdur kanaatindeyim.


layetezelzel.com

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Dâru’s-Siyâdeler (Seyyidlik Evleri)

Dâru’s-Siyâdeler (Seyyidlik Evleri) Doç. Dr. Murat Sarıcık   “Dâru’s-Siyade”, “Nakîbu’l-Eşrâflar”(1) ve Seyyidler için, ilk kez …

Önceki yazıyı okuyun:
İstiğnânın böylesi.. (Abdullah Yeğin’in Hatırası)

Kurban etini alırsam Said Nursi gücenir diye düşündüm! Bir Kurban Bayramı'nda komşumuz Cafer Ağa kurban …

Kapat