Hizmet Rehberinden
Ey kardeşlerim
Sizler biliyorsunuz ki: Bizim mesleğimizde benlik, enaniyet, şan ve şeref perdesi altında makam sahibi olmaktan öldürüçü zehir gibi ondan kaçıyoruz, onu ihsas eden haletten şiddetle içtinab ediyoruz. Elbette burada altı yedi sene gözünüzle ve yirmi seneden beri tahkikatınızla anlamışsınız ki ben şahsıma karşı hürmet ve makam vermek istemiyorum. Sizleri o noktada şiddetle tekdir etmişim. Bana haddimden fazla mevki vermeyiniz diye size darılıyorum. Tarihce 302
Said tam toprak gibi mahviyet ve terki enaniyet ve tevazuu mutlakta bulunmak şarttır; ta ki Risale-i Nuru bulandırmasın, tesirini kırmasın. Kastamonu 18
Sonra en zayıf bir damar-ı insaniye olan şan ü şeref ve rütbe noktasıda bana çok elim bir tarzda o zaif damarımı tutmak için emredilmiş ihanetler, tahkirler, damara dokunduracak işkenceler yaptılar, hiçbir şeye muvaffak olamadılar ve katiyen anladılar ki onların perestiş ettiği dünyanın şan ü şerefini bir riyakarlık ve zararlı bir hodfuruşluk biliyoruz. Onların fevkalade ehemmiyet verdikleri hubb-u cah ve şan ü şeref i dünyeviyeye beş para ehemmiyet vermiyoruz. Belki onları bu cihetle divane biliyoruz. Tarihçe 55
Bundan otuz sene evvel Cenab-ı Hakk’ın inayetiyle dünyanın muvakkat şan ü şerefinin ve enaniyetli hodfuruşluk ve şöhret perestliğin ne kadar zararlı ve ne kadar faidesiz ve manasız olduğunu hadsiz şükrolsun ki Kur’an‘ın feyziyle anlamış bir adam o zamandan beri bütün kuvvetiyle nefs-i emmaresiyle mücadele edip mahviyetle benliği bırakmak ve tasannu ve riyakarlık yapmamak için elden geldiği kadar çalıştığına ona hizmet eden ve arkadaşlık edenler kati bildikleri ve şehadet ettikleri halde ve yirmi seneden beri herkes kendi hakkında hoşlandığı ziyade hüsnü zan ve teveccühü nas ve şahsını medih ve senadan ve kendini manevi makam sahibi olduğunu bilmekten herkese muhalif olarak bütün kuvvetiyle kaçması hem has kardeşlerinin onun hakkındaki hüsn ü zanlarını reddedip o halis kardeşlerinin hatırlarını kırması ve yazdığı cevabi mektuplarında onların onun hakkındaki medihlerini ve ziyade hüsnü zanlarını kırması ve kendini faziletten mahrum gösterip bütün fazileti Kur’an ‘ın tefsiri olan Risale-i Nur’a ve dolasıyıyla Nur şakirtlerinin şahs-ı manevisine verip kendini adi bir hizmetkar bilmesi kati isbat ediyor ki şahsını beğendirmeğe çalışmadığı ve istemediği ve reddettiği halde… Tarihçe 526
Hem bu yeni Said eski Said gibi kendine hürmet ve teveccüh kazanmak ve şan ü şeref bulmak katiyyen aleyhindedir kabul etmez. Tarihçe 495
Ben nefsimi tebrie etmiyorum nefsin her fenalığı ister. Fakat şu fani dünyada şumuvakkat misafirhanede ihtiyarlık zamanında kısa bir ömürde az bir lezzet için ebedi daimi hayatını ve saadet-i ebediyesini berbad etmek ehl-i aklın kâr-ı değil, ehl-i aklın ve zişuurun karı olmadığından nefs-i emmarem ister istemez akla tabi olmuştur. Mektubat 68
Evet nefsini beğenen ve nefsine itimad eden bedbahttır. Nefsinin ayıbını gören bahtiyardır. Mektubat 329
Medar-ı şeref tanıdığı bütün ecdadını ve medar-ı iftihar bildiği bütün geçmişlerini ve ruhen nokta-i istinad telakki ettiği selef-i salihînin cadde-i nuranilerini terkedip heveskârane hevaperestane bidatkârane işlerde harekatta bulunsa manen bütün ehl-i hakikat ve ehl-i imanın nazarında en alçak bir mevkie düşer. Mektubat 414
Prof. Dr. Ahmet Nebil SOYER
- On Dokuzuncu Söz Üzerine - 26 Eylül 2023
- Bir Gece Şiiri - 22 Eylül 2023
- Bülbül Şiiri / Mehmet Akif ERSOY - 11 Eylül 2023
- Hizmet Rehberinden – 2 - 3 Eylül 2023
- Malazgirt Savaşı ve Türk – Kürt Kardeşliği - 26 Ağustos 2023
- Hizmet Rehberinden - 24 Ağustos 2023
- Hikmet-i Amme, Umumî Hikmet - 17 Ağustos 2023
- Güzellik ve Peygamber - 13 Ağustos 2023
- Güzel ve Estetik Yorumlar - 11 Ağustos 2023
- Bakmak, Görmek ve Göstermek - 9 Ağustos 2023