Ana Sayfa / Uncategorized / Hocaefendi, Suç İşliyorsunuz / Orhan SALCI

Hocaefendi, Suç İşliyorsunuz / Orhan SALCI

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

A R A L I K

Orhan SALCI

Hocaefendi, Suç İşliyorsunuz

Bundan yaklaşık on yıl önce bir muhterem hocamızla tanışmayı lutfetti Rabbim. Yaşı doksanlara dayanmış, nur yüzlü bir ihtiyar idi. Evinden camiye gelip gitmekte zorlanır, camiin dört basamaklı girişinde bazen sendeler, bazen namazın kıyamında duramayıp tahiyyata düştüğü olur; “Evlat, bu direkler artık bu binayı taşımıyor” diye bacaklarının dermansızlığına latife yapar ama cemaatle namazı hiç terk etmezdi.

Yarısından fazlası fahri olmak üzere kırk beş yıl imam-hatiplik yapmıştı aynı camide. Çelenli Hafız diye bilinirdi.
Lakabın asıl sahibi dedesiymiş. Dededen toruna geçmiş. Dedesinin Nasrullah Kadı Camii hatiplerinden, keramet sahibi, kırk yıl sabah namazını gusül abdestiyle kıldığı bilinen bir muhterem hocaefendi (Mehmed Zühdü Efendi) olduğu da öğrendiğimiz bilgilerdendi. Dedesinin tahsil hayatının başlangıcı da çok ilginç gelmişti bana.

Henüz küçük bir çocuk iken annesiyle birlikte şehre gelir. İşleri bitip geri dönerlerken çocuk, önünden geçtikleri bir camiye dalar, annesi peşinden giremez, çaresiz çocuğun çıkmasını bekler. Günlerden Cuma, vakitlerden öğlen. Çocuk bir müddet sonra camiden çıkar, beraber yollarına revan, köylerine vasıl olurlar. O günden sonra çocuk sürekli “Rabbenâ lekel-hamd” zikrini söylemeye başlar ve dilinden düşürmez. Birgün annesi eşine; “Bey, bu çocukta bir hal var. Sürekli Rabbena lekel-hamd diyor. Acaba okutsak mı bu çocuğu” der. Baba, “amaaan hanım, okuyup da Nasrullaha hatip mi olacak” der. Söyleyene değil, söyletene bak, misali, baba öyle der ama gene de okutur ve çocuk, günü gelir Nasrullaha hatip olur. 

Torun olan Hocamızın hafızlığı, devrim yıllarına tekabül eder. Kendisini okutup dinleyecek hoca bulmak artık çok zordur, kimse cesaret edemez, Dilber Hanım adında bir hafız hanım kendisine hocalık yapar, hafızlığını ikmal eder. Askerliğini Kastamonu’da meşhur yanan “Kışla”da yazıcı olarak tamamlar. Dedesinin izinden gitmeye devam eder. Dedesi merhumun ikindi ve bazı vakit namazlarını kıldırdığı, küçük ama keyfiyetli, maneviyatı yüksek bir cami olan Aycılar camiine İmam olarak kendisini davet ederler, severek kabul eder. Kırk beş yıl aynı camiye imam olarak hizmet eder, vefatına kadar da terk etmez.

Hatıralar anlatmasını isterdim, zaman zaman anlatırdı. Üstad Bediüzzaman hazretlerinin yanına gittiğinden bahsederken, bu ziyaretin keyfiyetini hissetmemeniz mümkün değildi. “Yanına girdiğimizde korkardık, korkarak girerdik. Sohbete başladığında yanından asla ayrılmak istemezdik” derkenki hissiyatını, simasından okuyabilmiştim ve unutamıyorum o anı.

Hocamıza; inkılaplar zamanında Kastamonu’da asılanlar olmuş muydu diye sormuştum, “çok kişi kahrından öldü” diye cevap vermişti. “Olanları kabullenemiyor, zulüm görebilirler, kan akabilir belki diye, halka bir şeyler de diyemiyorlardı. Evinden hiç çıkmayan, hasta yatağa düşüp kahrından ölenler oldu.”

Bir bayram namazı hatırası..

“Aycılar Camii’nde bayram günü hutbeden önce namaz kılınır, imam hutbeye çıkana kadar, hutbe başlamadan önce bitiminde tekbirler getirilir malum. Hocamız Türkçe sözlerle değil, asli lisaniyle, Allahü ekberallahu ekber..” diye tekbire başlar, müezzin ve cemaat büyük bir coşkuyla hocamıza iktidaen gümbür gümbür tekbir nidalarıyla camiyi inletirler adeta. Hocamız minberde, topluca tekbir getirilmekte iken, cemaat içinden biri, “ Hocaefendi! sizi kanun namına uyarıyorum, suç işliyorsunuz” diye bağırır. Dinleyen yoktur. Tekrar uyarır, tekrar uyarır. Sivil polis olduğu sonradan anlaşılan şahıs,namaz bitiminde hocamızın koluna girerek karakola götürmek istemektedir. Cemaat hocalarını vermek istemez, ortam gerginleşir. Hocamız cemaati sakinleştirir, karakola gidilir. Araya hatırlı kişiler girer, hocamızın asaletli, şahsiyetli, sevilen kişiliği işleri kolaylaştırır ve karakoldan geri dönülür.

Hocamızla 2002 yılı bahar aylarında tanışıp birkaç ay hasbihal edebilmiştik. Araya askerlik girdi. Birkaç aylık askerlik dönüşü adresimi değiştirmiştim ama gene zaman zaman hocamı ziyaret fırsatım olmuştu. Son görüştüğümüzde, dedesi ve hocası merhumlardan bahsetmiş, “Dedem 91 yaşında vefat etti, hocam Dilber Hanım da 91 yaşında vefat etti. Benim de yaş 91..” Bu cümleden sonra söz bitmiş, sohbet kesilmişti. On beş yirmi adım daha yürüdükten sonra ayrılık vakti gelmiş ve ayrılmıştık.
Aradan aylar değil haftalar geçmişti ki vefat haberini aldım. Kendisinin, Alaaddin Ali el-Etval hazretlerinin makamının da bulunduğu Aycılar Camii avlusunda, boşluk alana defnedilmesini çok arzu etmiş, cami dernek yöneticilerine de tavsiye etmiştim ancak kısmet olmadı.
Ruhları şad, mekanları Cennet olsun inşallah.

Bu hafta ülkemizde “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlanıyor. Bu vesileyle, hem içimde derin izler bırakan hocamızı anmak, hem de din görevlisi kardeşlerimin, büyüklerimin hatırlarını sormak, gönüllerini ve dualarını almak niyetiyle bu satırları karalamak nasiboldu.

Bugünlerde pek çok insan, pek çok insandan, kurumdan, yüreklerde, vicdanlarda kapanmamış hesap defterlerindeki çok şeylerin hesabını soruyor. Hakları yenenler haklarını, itibarları çiğnenenler itibarlarını istiyor ve veriliyor, alıyorlar çok şükür. Yıkılan, satılan, yok edilen camilerin; asılan-kesilen, itibarsızlaştırılan, sürekli öcü gibi, suçlu gibi gösterilerek aşağılanan, kahrından ölen hocaların hakları itibarları verilmeden; maziye ait hesap defterlerinde açık bırakılan en büyük hesap kalemini teşkil eden bu zümre alacağını almadan, bu hesap defterleri kapatılırsa yazık olmaz mı?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Duygu İsrafı / Saliha Erdim

Farkında olmadığımız en büyük israfDUYGU İSRAFI İnsan duygularıyla vardır. Duygular değişince hem insanın kimyası değişir …

Kapat