Hudullahı Aşmak

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Rana Çeçen

Bismillahirrahmnairrahim…

Karşımıza çıkan ilk kişiye “Allah’ın haram kıldığı şeyleri sayar mısın?” diye bir soru yöneltsek sizce kaç tane sayabilir? Belli bir sayıya kadar gelip ilerleyemeyeceği ihtimali yüksektir. Helâl, mübah olanları ise daha fazla ve rahat sayacaktır. Bu küçük test bile gösteriyor ki; helâller haramlara nazaran daha fazladır. Ancak buna rağmen insan hep yasakların çevresinde dolaşır, onlara meyleder ve ne acıdır ki; çoğu zaman haramla iştigal olur. Yasaklar insanı cezp eder, diye bir söylemle, kendisine arkasına sığınacağı bir de bahane üretir.

İnsanın fıtratında olan bazı şeyleri görmezden gelmek elbette ki doğru değildir. İnsanı yaratan “Nefsine hem iyiliği hem de fücuru ilham etmiştir.” (Şems/8) İşte imtihanın da sırrı budur. İnsanın ise fıtratında olanı doğruya meylettirme sorumluluğu vardır. Bu, ilk insandan son insana kadar değişmez bir kaidedir.

Rabbimiz (CC), Hz. Âdem (AS)’i ve eşini yaratıp cennete koyduktan sonra onlara şöyle buyurdu: “Ey Âdem! Sen ve eşin beraberce cennete yerleşin. Orada dilediğiniz nimetlerden bolca yiyiniz. Yalnız şu ağaca yaklaşmayınız. Yoksa kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz.” (Bakara/ 35, A’raf/19)

Hz. Âdem ile Havva, “Muhakkak ki şeytan sizin apaçık düşmanınızdır” uyarısına rağmen, bir anlık gafletle İblis’in kandırmacasına uydular. Yaklaşmamaları gereken ağacın meyvesinden de yiyerek, onca helâl arasındaki o bir tek haramı işlediler. Ancak önemli olan nokta şudur ki; onlar günahlarında ısrarcı olmadılar. Hatalarının peşinden af dilemeyi de bildiler. Rableri onları affetmekle beraber hatalarının sonuçlarına katlanmayı öğrenmeleri için de yeryüzüne gönderdi.

O ilk andan itibaren insanlar için belirlenmiş sınırlar vardır. Dünyayı ve nimetlerini insanın istifadesine sunan Rahman, sınırları da kendisi belirlemiştir. Yapmasına müsaade edilenleri helâl dairesine, yasak olanları ise haram dairesi içerisine almıştır. Kişinin hayatının her alanı ile ilgili bir sınır vardır. Hududullah denilen sınırları muhafaza etmesi, sınırın ötesine geçmemesi, insanın imanının kuvvetliliğine bağlıdır.

Aklıselim ile düşünebilen kişi, hayatını haramlara dalmadan da gayet güzel ve normal standartlarda yaşayabileceğinin farkına varır. Bediüzzaman Hazretlerinin dediği gibi: “Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.”

Onca yiyeceğin arasında yenmesi haram olanların sayısı pek azdır. O kadar içecek arasından haram olan birkaç tanedir. Zaten haramların içeriğine bakıldığında da ya insan için faydalı ve gerekli olan hiçbir şey yoktur ya da zararları faydasından çok daha fazladır. Kimisi insanın beden veya ruh sağlığını, kimisi de insanla beraber toplumun huzur ve güvenini tehlikeye sokan şeylerdir.

Bugünlerde dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun, bütün insanların korkulu rüyası haline gelen çeşitli hastalıkların çoğu da bu sınırları muhafaza etmemekten kaynaklanmaktadır. Neredeyse her yeni güne yeni bir problemle uyanır oldu dünya. Sınırlar aşıldıkça daha önce karşılaşılmayan sorunlar ve hastalıklar zuhur etmeye başladı.

Yüce Allah (CC), ilk insana yaptığı uyarıyı son peygamber Hz. Muhammed (SAV) aracılığıyla son insana kadar aynı şekilde yapmıştır. Şöyle buyurur yüce Yaratıcı: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.”(Bakara/168)

“Size verdiğimiz rızıkların en hoş ve temiz olanlarından yiyin. Ama sakın bu hususta haddinizi aşmayın. Yoksa gazabım tepenize iniverir. Kimi de gazabım çarparsa artık o uçuruma düşmüştür.” (Taha /81) “…Bütün temiz ve iyi rızıklar size helâl kılınmıştır…” (Maide/4)

Rızık, yiyecek ve içeceklerle sınırlı değildir. İnsanın istifadesine sunulan her şey rızıktır. Onun için de giyim kuşamdan, mal-mülk kazancına; süslenmeden eğlenmeye kadar her alanda, helâller insanın ihtiyacına fazlasıyla cevap verebilecek niteliktedir.

Haram yoldan kazanılmadığı ve haramdan imal edilmediği sürece- erkekler için altın ve ipek harici- her türlü giyim helâldir. Kadının namahreme karşı olmadığı müddetçe her çeşit süslenmesi -kaş aldırmak, dövme yaptırmak gibi birkaçı hariç- mubahtır. Kadın-erkek karışık olmayıp, genel ahlâk kurallarına da aykırı olmadıkça eğlenmenin yasak olduğunu bildiren tek bir ayet-i kerime veya hadis-i şerif yoktur. Ticaret ve alışveriş helâl; faiz haramdır. Evlenmek helâl; zina haramdır…

Hâl böyleyken Allah (CC)’ın helâl kıldıklarını insanlara haram kılma yetkisi kimseye verilmediği gibi; haram kıldıklarını hafife alıp, çeşitli bahanelerle işlemek veya insanları buna teşvik etmek de kimsenin hakkı değildir. Yukarıdaki ayet-i kerimenin de ifadesiyle haddi aşanların tepesine Allah (CC)’ın gazabının inmesi kaçınılmazdır. Bu gazabı, Allah’ın kendisine ve başkalarına zulmedenleri direk yerin dibine geçireceği şeklinde beklemek, o manada anlamak elbette doğru değildir.

Olaylara doğru pencereden bakabilenler, en yakından en uzağa kadar yeryüzünde meydana gelen felaketlerin, olumsuzlukların basit doğa olaylarından ibaret olmadığını rahatlıkla görebilecektir. Görünen sebep küresel ısınma, teknolojinin yanlış kullanımı, usulüne uygun olmayan çürük yapılar inşa etmek de olsa, hepsinin altında yatan asıl sebep helâl dairesi dışına çıkmak; Allah’ın sınırları konusunda haddi aşmaktır. İnsanın gözünün, kendisine ayrılanın dışında olmasıdır. Şeytanın atına binip dörtnala Rahman’dan uzaklaşmaktır.

Şunu da unutmak gerekir ki; helâllerin çok olması, dairenin geniş olması, bunların hesapsızca kullanılabileceği anlamını taşımıyor. Helâl diye sınırı muhafaza etmemek, durması gereken yeri bilmemek de Müslüman’ca bir tavır olamaz. Helâl dairesinde dahi helâle dikkat etmek gerekir.

Bir de her ikisi arasında kalan şeyler vardır ki; Rasulullah (SAV) onları şöyle açıklamıştır: “Şurası muhakkak ki; helâller apaçık bellidir, haramlar da apaçık bellidir. Bu ikisi arasında ise insanların çoğunun hükmünü bilmediği şüpheli şeyler vardır. Artık kim bu şüpheli alandan kaçınırsa, dinini de ırzını da temiz tutmuş olur. Kim de şüpheli alana girerse harama girmiş olur. Tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki; her an koruluğun sınırlarını ihlâl etmesi yakındır. Şunu bilin ki; her melikin bir koruluğu vardır. Allah’ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası vardır ki; eğer o müstakim olursa cesedin tamamı müstakim olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası, kalptir.” (Buhari, Müslim, Tirmizi, İ. Mace, Nesai, Ebu Davut)

Bu hassasiyetle hareket eden kişi, dünya ve ahiret saadetine Rabbinin izniyle kavuşmuştur…

Nisanur Dergisi | Mart 2020 | 100. Sayı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Allah’ın Nûru ile Nurlanan Bir Gönlün Semâsını Hangi Bulutlar Kaplayabilir?

ALLAH’IN NÛRU İLE NURLANAN BİR GÖNLÜN SEMASINI HANGİ BULUTLAR KAPLAYABİLİR? (T. Hayat) “Elde Kur'ân gibi …

Kapat