Ana Sayfa / Yazarlar / Hugo’nun Peygamberimizle İlgili Bir Yorumlar Zinciri

Hugo’nun Peygamberimizle İlgili Bir Yorumlar Zinciri

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Hugo’nun Peygamberimizle ilgili bir yorumlar zinciri

Metin dikkatle okunursa  Hugo’nün Müslüman olduğuna hükmedilir. Peygamberimizi yakından tanıyor, İsa’nın ne tanrı ne de oğlu olmadığını söylüyor. Hz peygamberin bütün özelliklerini sayıyor. Bu yüzden yüzyılı aşkın yasak edilmiş bir metin. Tıpkı Tolstoy’un peygamberimizle igili hadisleri gibi onlar da yasaklanmış. Hugo dünya edebiyatını tesir altına almış bir klasik yazar. Klasik yazarların modası geçmez sefiller romanı bir kürek mahkumunu insan düzeyine çıkarır bir papaz ile kimsenin kabul etmediği mahkumu o telkinleri ile tdpluma kazandırır. Tam bir post modernisttir. Tanzimat dönemi aydınlarımızı da bu günün aydınlarını da imajları ile etkileyen bir yazar. Namık Kemal “Hugo olmasaydı ben olmazdım” diyor. Bizim bu ayarda bir yazarımız yok. Himmet Uç Osman Çakmak’a teşekkür ederim. Onun emeği bunu yayınladım. Oğlum İbrahim Yavuz da emek verdi, ona da teşekkür ederim.

Hicri ondokuzuncu sene  Mahomat – Hz Muhammed asm

Yüzyılların değişmeyen hakikatı. Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu Metindi kimseyi kınamıyor incitmiyordu. Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu. Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu. Oysa sadece yirmi ak vardı sakalında 

Durup su içen develeri izliyordu arada sırada  biylece deve güttüğü zamanları hatırlıyordu. Sanki Cenneti görmüş ilahi aşkı bulmuştu sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştulnı dik yanakları kusursuz benzersizdi. Boynu gümüş bir testinin  boğazıydı sanki. Tufan’ın sırlarını bilen Nuh’un havası vardı.

Ona danışmaya gelenlere adil davranırdı. Kimi itiraf  eder kimi güler ve inkar ederdi. Sessizce dinler en son konuşurdu kendisi. Ağzından dua ve zikir eksiz olmazdı. 

Çok az yer karnının üzerine taş koyardızp Boş durmaz koyunlarını sağıp oyalanırdı. Oturur yere elbiselerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı. Yine de herkesten fazla oruç tutardı.

Altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu kutsal kitap Kur’an‘ın bir kez daha okudu. Sonra sancağı Said’in oğluna teslim etti. Onlara artık aranızdan ayrılma vakti geldi Allah birdir hep onun yolunda savaş dedi. 

Mahzundu bakışlarında yurdundan zoraki sürülen yaşlı  bir kartalın hüznü vardı sanki. yine hergün vaktinde mescide geldi Ali ye tabi olanlar da arkasından geliyordu. Ve kutsal sancak rüzgarda dalgalanıyordu

Benzi soluktu döndü ve kalabalığa seslendi. “Ey insanlar ömür bitiyor hayat gelip geçici. Biz karanlıkta birer zerreyiz . Yüce olan O dur. Ey insanlar ondan başka rehberim yoktur. Onsuz bir değerim olmazdı.

Bir zat  O na “Ey müminlerin GERÇEK SULTANI. Seni dinler dinlemez herkes inandı sözüne. Sen doğduğunda bir yıldız doğdu gökyüzüne. kisra sarayının ü ç kulesi birden bire devrildi. O da melekler ölümünü müzakere etti. Dedi, 

Vakit tamam dinleyin, eğer herhangi birinize  bir kötülük yaptıysam çıksın herkesin önünde ben ölmeden gelsin intikamını alsın, kime vurmuşsam da o da gelsin bana vursun dedi ve usulca uzattı asasını ordan geçenlere. 

Yaşlı bir kadın bir koyunu kırmıyordu eşikte ona Tanrı yardımcın, olsun diye seslendi.  Bakışlarında bir hüzün vardı oldukça bitkindi. Dalgındı birden şöyle dedi “herkes duysun Allah benim adımı andı. Bundan emin olun. 

Topraktan bir insan nurdan bir Peygamberim İsa’nın getirdiği dini tamamlamaya geldim. Ashabım ben sabır taşıyım İsa tatlı dilliydi. Zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi. İsa benden önce ama  ne Tanrıdır ne de oğlu o gülü koklayan Bakire Meryem’den doğdu. 

Unutmayın ben de etten ve kemikten bir faniyim. Kuruyan bir balçıktan başka bir şey değilim. Şu dünyada başıma gelmeyen şey kalmadı. Çektiğim çilelere yol olsa da yanmazdı.  Baskı ve işkenceden şu bedenim çok çekti.

Eğer işlediğimiz her günahın bedeli korkunç bir haşere olsaydı o karanlık mezarı bize de dar eden cehenmeme çevirirdi orayı Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli ve kurtlar yeniden kemirir tüm bedenlerini. Böylece defalarca tükenip ve yeniden dirilir. Cezalarını çekince de yeniden huzura erişir. 

Ben  kutsal savaşların mütevazi meydanıyım.

Bazen bir efendi bazen de bir köle gibiyim

Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir

Bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir;

Ey inananlar! Çektiklerimi görüyorsunuz işte!

……

Karşıma alıp, insanı aldatıp yeniden delalete

Sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri

Engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini

Çoğu zaman, Yakup gibi, karanlıklar içinde

Çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle;

……

Fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi

Bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi

Ben ise, asla, Hak davamdan vazgeçmedim

Onlarla savaştım, ama kimseden incinmedim

Savaş boyunca: “Bırakın yapsınlar!” diyordum

Kanlar içinde tek yaralı ben olayım istiyordum

……

Varsın hepsi vursun bana, zaten durmazlar ki

Zira sağ ellerine Ayı, sol ellerine Güneşi

Versem de, düşmanlarım vazgeçmezdi asla

Yine de saldırırlardı bana şu çileli yolculukta

Fakat ne olursa olsun geri adım atmadım

Zira bu kutsal dava uğruna tam kırk yıl savaştım

……

İşte, böyle geçen bir ömrü nihayet tamamladım

Şimdi Allah’a gidiyorum, dünyayı geride bıraktım.

Greklerin Hermès’i, Yahudilerin de Lévi’ yi

Desteklediği gibi siz de hiç bırakmadınız beni

Çektiğiniz bu sıkıntılar, mutlaka son bulacak

Bu soğuk, ıssız geceye elbet Güneş doğacak

……

Müminler, asla ümidinizi kesmeyin O’ndan

Zira Kronnega dağlarını aslan yuvası yapan,

Denizleri incilerle, karanlıkları da yıldızlarla

Donatan Allah, elbet sizleri de koymaz darda.

Sonra: “O’na inanıp teslim olun ” diye ekledi

……

İnanmayan, ancak, inkâr da etmeyenlerin yeri

Cennet ile cehennemi ayıran duvarın üzeri

Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri;

Hiç kimse tamamen günahsız değildir belki

Ama çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi

……

Namaz kılın, bütün azalarınız değsin yere

Zira o dayanılmaz cehennem ateşi, sadece

O’nun için yere kapanmayan bedenleri yakar

O, kapkaranlık dünyayı, masmavi gökle açar;

……

Misafiri sevin, dürüst olun, adaletle hükmedin

Yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için

Yedi göğü geçmek için altın eğerli atlar,

Ve yıldırımları geride bırakan hızlı arabalar

Huriler, tertemiz, hep ter ü taze ve neşeli

İncilerden yapılmış köşklerde oturur her biri

……

Cehennem ateş ehlini bekler, vay hallerine!

Ateşten ayakkabıları olacak ve giydiklerinde,

Sıcaklıkları kazan gibi beyinlerini kaynatacak

Cennet ehli ise, pek neşeli ve gururlu olacak.”

Biraz durdu, hep ümitli olmalarını öğütledi

Sonra, ağır adımlarla yürümeye devam etti

……

Ardından: “Ey insanlar! Size sesleniyorum

Vakit saat doldu, ebedi bir âleme gidiyorum

Belki bu sizinle son görüşmemiz, acele edin

Beni tanıyan herkes gelip son kez dinlesin

Bir hatam olduysa, yüzüme söylesin” dedi.

Kalabalık sessizce sağa sola açılıp yol verdi

Gitti ve Ebufleya Kuyusunda sakalını yıkadı

……

Biri ondan üç drahmi istedi, çıkardı verdi

“Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi” dedi.

Herkesin, bir güvercininki gibi ışıl ışıldı gözleri

Bakıp, kendilerini hep kollayan o yüce insana,

Ağlıyordu halk; evine kadar eşlik ettiler ona

Birçoğu gözünü bile kırpmadan orada bekledi

Bütün geceyi dışarıda taşların üzerinde geçirdi

……

Ve ertesi sabah, günün ağardığını fark edince

“Ben artık kalkamıyorum, dedi, Ebubekir’e

Kitap’ı alıp yanına, sen kıldıracaksın namazı.”

Eşi Aişe de o sırada cemaatin arkasındaydı

Ebubekir okuyor, Muhammed ise dinliyordu

Nihayet, okuduğu ayetleri usulca bitiriyordu

 

O, dua ve zikrini yaparken herkes ağlıyordu

Ve, Ölüm Meleği çıkageldi akşama doğru

“İçeri girebilir miyim” diye müsaade istedi

“Gelsin” dedi. Dünyaya açtığı o ilk günkü gibi

Yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri,

……

Ve, Melek ona: “Allah seni bekliyor” dedi

Memnuniyetle, dedi. Şakakları şöyle bir titredi

Bir an aralandı dudakları ve ruhunu teslim etti.

 Victor HUGO

 La Légende des Siècles (Yüzyılların Efsanesi)

(Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi), Ancak, aynı eserin Brüksel’de 28 Eylül 1859 yılında yapılan ilk baskısında yer alan İslam ve İslam peygamberine dair ‘Mahomet’,i diğer baskılarından çıkarılmıştı.

Araştırma Merkezi, Hugo’nun ölümünden ancak yüzyıl sonra yani 1985 yılında bu kısmı yayınlamıştı. 

Bu yayınla birlikte Hristiyan dünyasında bir çok tartışmaya neden olan Hugo’nun Müslüman olduğu da tartışılmaya başlanmıştı.

Çeviren:  Yakup YAŞA
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Dil Eğitim Merkezi Fransızca Bölümü Öğretim Görevlisi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
“Bak, Nasıl Her Asır, O Şems-i Hidayetten Aldıkları Feyizle Çiçek Açmışlar”

“BAK, NASIL HER ASIR,  O ŞEMS-İ HİDAYETTEN ALDIKLARI FEYİZLE ÇİÇEK AÇMIŞLAR”  Kur'ân öyle bir kerim hazinedir ki; …

Kapat