Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Risale ve Bediüzzaman Üzerine / Hulûsi YAHYAGİL Ağabey’in Niyet ve Fenn-i Hikmet Kütüphanesi Konulu Sorulara Cevapları

Hulûsi YAHYAGİL Ağabey’in Niyet ve Fenn-i Hikmet Kütüphanesi Konulu Sorulara Cevapları

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

DÖRT SUAL VE CEVAPLARI

SUAL 1: Ölüme dahi muvakkat bir hayat rengi verilebileceği söyleniyor. Hayat rengi ne demektir. Ve bu nasıl tezahür eder.

CEVAP 1: Mesela;

  • Ölmek üzere olan bir kimseye kalbini takviye edecek bir ilaç vermekle gözünü açıp konuşması,
  • Kalb, ciğer, böbrek nakilleri ile ölüme mahkum bir kimsenin muvakkaten hayata kavuşturulması,
  • Hayatından ümit kesilmiş, ancak yüzde bir ihtimal ile kurtulmak imkânı olan bir kimsenin çetin bir ameliyattan sonra muvakkaten hayata kavuşması,
  • Muvakkat tabirinin bir manası da ölüme daimi bir çare bulunamayacak. Her nefis ölüm acısını tadacak demektir.

SUAL 2: “Sani-i Zül Celal’in âlem-i ekberdeki sanatı o derece manidardır ki o sanat bir kitap suretinde tezahür edip kainatı bir kitab-ı kebir hükmüne getirdiğinden akl-ı beşer hakiki fenn-i hikmet kütüphanesini ondan aldı ve ona göre yazdı. Ve o kitab-ı hikmet o derece hakikatle bağlı ve hakikatten medet alıyor ki büyük kitab-ı mübînin bir nüshası olan Kur’an-ı Hakîm şeklinde ilan edildi.”

Hakiki fenn-i hikmet kütüphanesinden maksat nedir? Ehl-i dünyanın fenn-i hikmet kütüphanesi hakiki midir ve bilhassa son cümlenin ifade etmek istediğini anlayamadım.

CEVAP 2:

Sure-i Bakara’nın 164. ve İsm-i Azam hassası bulunan اِنَّ ف۪ى خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفِ الَّيْلِ   vennehar ….ilâ ahir ِayetinin: “Yıldızlarla süslenmiş, direksiz semavatın ve dağlar, denizler ve diğer nebatlarla tanınmış arzın yaratılmasında ve gece ile gündüzün birbirini takip ve aydınlık ve karanlığın artıp eksilmesinde ve insanların kendilerini ve eşyalarını yükleyip faidelenmek için gemilerin denizlerde yüzmelerinde ve zemin kuruduktan sonra, Allah’ın semadan yağmuru indirip arzı nebatatla diriltmesinde ve o arzda her çeşit hayvanı  yayıp birbirlerinden ayırılmasında ve rüzgarları her taraftan estirmesinde ve sema ile arz arasında bulutların emr ve hükmü ile gitmesinde akılları tam, fikirleri işlek ve gözleri görenler için Allah’ın san’at ve hikmet ve kudretine alâmetler ve ibretler vardır.”

Şu kısacık tefsiri, sualinizin nereden geldiğini gösterdiği gibi, âlem-i ekber; Allah’ın san’atlarını teşhir ettiği kâinattır, âlem-i asgar da; insandır. Âlem-i ekberdeki ilâhî san’atlı mahlûkatın yaratılmaları abes değildir, hikmetlidir, manalıdır. Hikmetli ve manalı olan şeylere kitap deniliyor.

BİRKAÇ SUAL VE CEVAP

Sual: Bu kitabı, Hâlık-ı âlem, yarattıkları içinde kimler okusunlar diye yapmış?

Cevap: İnsanlar için.

Sual: Neden?

Cevap: Çünkü insanları bu kitab-ı ekberi okuyacak, anlayacak istidat, cihazlar ve latifelerle techiz etmiş.

Sual: Arz üzerinde yaşayan bir insan, bu âlem-i ekberin semavatını nasıl tetkik edebilir.

Cevap: O semavatta gündüzleri gördüğü güneşi ve geceleri gördüğü ayı ve yıldızları, semavatla arz arasını doldurup çekilen bulutları ve o bulutlardan indirilen yağmur ve kar ve doluları görebilir, bunların hikmetli yaratılışlarını anlayabilir.

Sual: Kitap; harfleri, kelimeleri, cümleleri, sahifeleri, yaprakları, formaları, ciltleri bulunan şeylere denir. Semavattaki kitapta bunlar var mıdır? Varsa nelerdir?

Cevab: Bu büyük kitabın harfleri; yıldızlar, kelimeleri; müzeyyen kasırlara benzeyen burçlar, bunların bir araya gelmeleri cümlelerdir, sahifeleri; semavat, yaprakları; gece ve gündüz, formaları; mevsimler, ciltleri de senelerdir.

Sual: İnsan nev’inden bu kâinat kitabını en evvel okuyan kimdir? Ve Kur’an’da âyet var mıdır?

Cevab: Kur’an’ın beyanına göre İbrahim Aleyhisselam’dır. Ve Kur’an’da Sûre-i En’am’ın 75. Ayetinde; “Biz İbrahim Aleyhisselama babasının ve kavminin dalâletini gösterdiğimiz gibi göklerin ve yerin acaib ve emsalsizliklerini de gösterdik ki tevhide yakîni ola.”

(Bu ayeti takip eden ayetler de manidardır. Okunsun.) Kur’an-ı Hakim bu büyük kitabın bir nüshası mahiyetindedir. Allah (c.c.) Kur’an-ı Hakimi de (bir muallim vasıtasıyla) cin ve ins’e göndermiş ve öğretmiştir. O muallim; seyyid-ül beşer, fahr-i âlem Hazret-i Muhammed Mustafa Aleyhisselâtü Vesselamdır. Bu mukaddes kitap, o hikmetli büyük kainat kitabını ayetleri ile okuyor ve okutuyor.

Fenn-i hikmet: Eşyayı bildiren fen demektir. Hakiki fenn-i hikmet, eşyanın yaratılışını Sâni-i âleme verir, esbaba ve tabiata vermez. Bu husustaki kitabları okurken, bu noktayı dikkate almak gerektir ki hakikî fenn-i hikmet olup olmadığı anlaşılsın.

SUAL 3: “Hayrat ve hasenatın hayatı niyyet iledir, fesadı da ucub, riya ve gösteriş iledir. Ve fıtrî olarak vicdanda şuur ile bizzat hissedilen vicdaniyetin esası, ikinci bir şuur ve niyet ile inkıta’ bulur. Nasıl ki amellerin hayatı niyyet iledir. Onun gibi niyet, bir cihetle fıtrî ahvalin ölümüdür. Mesela: tevazua niyet, onu ifsat eder. Tekebbüre niyyet, onu izale eder, Feraha niyet, onu uçurur, Gam ve kedere niyet, onu tahfif eder, Hâkezâ kıyas et.”

Bu bahsin misallerle izahı?

CEVAP 3:

Sualdeki, nasıl ki amellerin hayatı ile başlayan kısım nihayete kadar buraya kadar olan sual kısmının tatbiki ve misalidir. Mesela bir cami inşasına yardım için niyette Allah rızası esas olursa o amel hayatlıdır, sevabı devam eder. Ucb, riyâ, gösteriş için yapılan hayrat ve hasenat sevabı temin etmez, o hayır ve haseneyi ma’nen öldürür. Tevazu; fıtrî ahvaldendir. Niyet ile kazanılmaz.

Tekebbür: Yani kendini büyük saymak, tekebbüre niyet onu yok eder. Çünkü Allah büyüklenenleri sevmez.

Ferah: Yani sevince niyet, ferahı uçurur, kederi getirir. Ferah ve sevinç niyetle değildir. Kulun vazifesi hakkındaki hadsiz ilahi nimetlere karşı Mün’im-i Kerîm’e şükürdür.

Gam ve kedere: Yani canını sıkmaya niyet eden gam ve kederinin azaldığını görür. Çünki gam ve kedere sebeb olan şeyler her türlü musibetlerdir. Henüz vücudu olmayan bir musibetten dolayı kederlenmek akıllının işi olamaz. Musibetlere karşı da sabırla mükellefiz.   

SUAL 4: “Hayatın mahiyetinden hem mevcudata serpilen ve evkata takılan kemalâtın bir ahsen-i takvimidir.” İzahı?

CEVAP 4:

Hálik’ın mevcudata serpilen ve evkata takılan kemalatını hayatının mahiyeti ile hem mevcudatta, hem her vakitte görüp, anlayıp şehadet edecek olan ahsen-i takvim istidadında halk edilmiş olan insandır, demektir.

El Bâkî El Hubb-u Fillah

Muhibbi Muhlisiniz

İbrahim Hulûsi

.

hulusuyahyagil.com

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Manevî Hayata Hizmetleri

Üstad Said Nursi’nin Manevi Hayata hizmetleri   Bedîüzzaman Hazretleri hayatını ‘eski Said’ ve ‘yeni Said’ …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Huzeyfe bin Yeman’ın Irak İhtilâlini Haber Vermesi

Salih OKUR "SİZİ DİNLESEYDİM ONU CEHENNEME GÖNDERMİŞ OLURDUM" Davette aceleci olmamak ve muhataptan ümid kesmemek …

Kapat