Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Risale ve Bediüzzaman Üzerine / Hulûsi YAHYAGİL Ağabey’in “Tedbir, İhtiyat, Hakîm-i İlâhî, Vâhidiyet, Ehadiyyet” İzahları

Hulûsi YAHYAGİL Ağabey’in “Tedbir, İhtiyat, Hakîm-i İlâhî, Vâhidiyet, Ehadiyyet” İzahları

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

SUAL: İhtiyat ile tedbirin mana ve şümulleri?

CEVAP: Evvelen, Bu iki kelimenin lügat manalarını yazalım.

İHTİYAT: Tefekkür ve basiret ile amel etmek, ilerisini düşünmek demektir.

TEDBİR: Hayır ve şer, her şeyin sonunu düşünerek maksada ermek veya şerden korunmak için hazırlık yapmak demektir. Farkları bu manalardan siz çıkarabilirsiniz.

SANİYEN: Tedbir ile takdir hakkında da evvelce yazılmıştı. (hatırlamalısınız) Tedbiri terk demek, tedbirsiz ol, demek değildir. Kaderin hükmü karşısında tedbirin faide vermeyeceğini, tedbiri yaparken hatırlamak demektir.

BİR MİSAL: Bir insan terli iken soğuk su içilirse hasta olunacağını bilir. Hatta başkalarına da “terli iken sakın soğuk su içmeyiniz. İçerseniz hasta olursunuz” der, kendisi de buna riayetkâr olur. Fakat aynı zat günün birinde bu bilgisine ve o öğüdüne aykırı olarak terli iken soğuk suyu içer, hasta da olur veya olabilir. Yani Kader-i İlâhî ona neticeyi unutturdu, tedbirini terk ettirdi.

Çünkü meşhurdur Kader hükmedince göz kör olur.

İKİNCİ MİSAL: Bir adam hasta olmamak için gayet dikkatli, tedbirli hareket ettiği halde günün birinde hastalanır, doktor gelir muayene eder. Zatürriyye başlangıcı, der. Bu teşhise göre tedaviye başlar. İşte hastalığa karşı tedbirli olmasına rağmen Kader hüküm ettiği için zahirde de sıhhatini maraza çevirecek bir hareketi bilemeden hastalığa yakalanabilir. Şu halde tedbiri terk demek; tedbirli ol, fakat bu tedbirin, kaderin hüküm ve akıbetinden koruyamayacağını bil, demektir.

SUAL: 17. Söz’deki o damlalar Nebiyy-i Peygamber olan Hakîm-i İlâhînin Kelamullah içinde bulunan bir kelamının bir nevi tefsiridir. Hakîm-i İlâhî tabirinden (ne anlıyorsunuz) murad nedir?

CEVAP: Evvela, Hakîm, lügatta; Hikmetle muttasıf, mevcudatın hakaik ve dekaikine vâkıf, merd-i âkıl ve kâmil demektir. Evvelleri ekser-i hükema tıp fennine aşina olduklarından, Türkçede tabip manasında Hakîm kullanılırdı. Hekim yazmak pek yanlıştır, deniliyor.

SANİYEN: Hâkim-i İlâhî, Halilullah olan Hazreti İbrahim Aleyhisselamdır ki ulü-l azm peygamberlerdendir. Hâkîm-i İlâhî olan İbrahim Aleyhisselamın En’am suresinin 76. Ayetindeki لاَ اُحِبُّ اْلآفِلِينَ demesi nücumperestlerin inanışlarını beyan ederek Ma’bud olan, mahbub olmak ve mahbub olan, daim olmak gerek; mademki yıldızlar muvakkat bir zaman parlayıp gündüzün gelmesi veya kaderi yolunda seyahat ederken görüş ufkundan çıkarak ufûl ediyor. Yani kayıp oluyor. Ben ufûl edeni sevmem. Yani bunlar bana Rab olamazlar, öyle ise “Ey yıldızlara tapanlar! Nücumperestler, sizin mesleğiniz bâtıldır.”

Bu ayetten sonra Kamere tapanlarla, Güneşe tapanların da mesleklerinin bâtıl olduğunu bu itikatta olanların dalâlet ve şirk ehli olduklarını beyanla Rabbim bana hidayet etmeseydi, ben de ‘dâllîn’den olurdum. Ben müşriklerden değilim, dediği, Kelamullah’ta beyan buyuruluyor.

SUAL: 32. Söz’ ün 3. Mevkıf’ında ki enva-i kemalât vâhidiyette ve ehadiyette hâsıldır. O daire haricinde tevehhüm olunan kemalât, kemalât değildir. İzahı?

CEVAP: Vahidiyet; Allah’ın vesait ve esbap perdesi altındaki umumî kanun suretinde tasarrufatıdır. Yani Hâlık bir olduğu halde, vücuda gelen şeylerin esbab-ı vücutları var. Mesela analarla babaların, erkeklerle dişilerin içtimaından yavrular; toprak, su, hava ve hararetin içtimaından tohumlar ve çekirdeklerde müstaid oldukları hayat tezahürleri oluyor. İşte mümin bu esbab-ı vâhidiyette boğulmamak için kalbindeki telefonu ile ehadiyet, yani; Allah’ın vasıtasız, esbabsız doğrudan doğruya hususî bir teveccüh ile tasarrufu olduğunu düşünerek namazında اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ  diyerek esbabı arkaya atıp Vahdete teveccüh ediyor.

Tevhid bahsinde denildiği gibi Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulmam, arkalarından koşup zahmet çekmem, onlardan korkup titremem, her dert ve istediğimi Vâhid, Ehad, Rahman ve Rahîm ve ilmi her şeyi muhît, kalbimden geçenleri de bilen Rabbıma teveccühle ondan ister, ona yalvarır ve ancak ona abd olurum, diyor.

İşte vâhidiyet ve ehadiyet dairelerini böyle bilen ve inanan mü’min: Ahsen-i Takvimde bir abd-i kâmil ül ayar olup müstaid olduğu kemâlatta terakki eder. Bu daireler dışında kemâl yoktur ki kemâlat olabilsin. Bu kadar kâfidir. Allah, anladığımız kadar ile amel etmeye cümlemizi muvaffak buyursun. Amin.

El Bâkî El Hubbu Filllah

Muhibbi Muhlisiniz

İbrahim Hulûsi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Manevî Hayata Hizmetleri

Üstad Said Nursi’nin Manevi Hayata hizmetleri   Bedîüzzaman Hazretleri hayatını ‘eski Said’ ve ‘yeni Said’ …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Bu hadisler sana hitap etmiyor. Sen rahat edebilirsin!

Bu hadisler sana hitap etmiyor. Sen rahat edebilirsin! 1. Hiçbir erkek hiçbir kadınla halvet halinde …

Kapat