Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Nurdan Hatıralar / Barla’da ilk ziyaret, ilk sofra, ilk yemek hatırası

Barla’da ilk ziyaret, ilk sofra, ilk yemek hatırası

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Hulûsi YAHYAGİL Ağabey anlatıyor:

Besmelenin bereket kerameti

İlk gittiğimiz zaman, (Üstad hazretlerini Barla’da ilk ziyaret, ilk sofra yemek hatırası da şöyle olmuştu.

Ha, yemek. İlk yemek girdi. Biz yedi sekiz kişi oturduk. “Fiatını verelim, Bismillah” yemeğe başlanmıyor. Biraz duruyor, “Bismillah”, biraz daha duruyor “Bismillah.” Ben çok zaman sonra hükmettim ki; Biz Bismillah’ı şümulüyle söyleyemiyoruz da o Zat herbirimizin namına Bismillah diyor. Isparta havalisinde hamur tahtasını sofra diye kullanırlar. Hamur tahtası geldi. O kadar insan yedi. Elhamdülillah. O yemek bitmedi. Yemek hemen hemen aşağı yukarı geldiği gibi gitti.

Şimdi şu hadiseyi bir iki münasebetle ben de taklid ettim, taklid! Birisi Kars’ta iken. Akşama yakın gayet kuvvetli yemek yiyen iki kişi ile bir zatı ziyarete gittik. Ev sahibi hanımı ile beraber bir kap yemeklerini yerken, biz kapıyı çaldık. Kapıyı açtı, “Buyrun” dedi, hanımı öbür tarafa geçti. Bir sahan içersinde patates yemeği. Bu zatın iki avucuna ancak sığar. Dedim ki: “başlamayın!” Size Üstad’la ilk görüştüğümüzde şahid olduğum Besmelenin bereketine dair olan hikâyeyi anlatacağım. Biz de taklid edeceğiz. İnşallah Cenab-ı Hak bize de bereketini ihsan eder. Bu hikayeyi onlara anlattım. O tarz hareket ettik. Ondan sonra Bismillah dedik, başladık. O yemeği bitiremediler bu oburlar!

Bundan iki sene evvel Elaziz’de bir Kur’an kursu açılıyor. O da Pazara rastlamış. Ankara’dan, şurdan burdan birçok misafirler var. Bizim de Pazar günleri kırda sohbetimiz var. Birinci Cihan Harbinde Üstad Hazretleri ile beraber muharebede bulunmuş Bakır Hoca dediğimiz bir arkadaşımızın bahçesinde olacağız. Arkadaşlar “Bugün ne yapalım?” dediler. Ben de “Şöyle on-onbeş kişiyi idare edecek kadar bir şeyler yapın” dedim. Çünkü o kurs için davet edenler, misafirler için hazırlık yapmışlar. Civar vilayetlerin hepsinden var, uzaktan gelenler de var. Nihayet merasim bitti, öğleyi kıldık, biz bahçeye gittik. İşte on-onbeş kişiyi idare edecek kadar bir yemeğimiz var. Baktık ki on kişi bu taraftan, onbeş kişi o taraftan, sekiz kişi bu taraftan, böylece her taraftan gelmişler. Onbeş kişilik yemek, altmış-yetmiş kişilik sofra oldu. Misafirlere karşı bir mahcubiyet var. Yaaa, ol deyince olmaz ki. Bekleyin, şehirden yemek getirelim, bu da olmaz! Dedim ki: “Arkadaşlar, Size Besmelenin bereketine ait hikayeyi söyleyeyim” ve onun zeyli olan taklidimizi de anlattım. Hülasa fiatını verelim dedik ve Besmele ile başladık, ama taklid ha taklid! O altmış yetmiş kişi doyasıya kadar yediler elhamdülillah, yemek arttı. Fesübhanallah, taklidimize bile Cenab-ı Hak böyle bereketi ihsan etti

(…)

O’nun için asıl hârika olan bu eserlerdir

Nereye gitsem diyorlar, “Üstad’la olan maceranızı anlatın.” Üstad ile olan maceram ne olacak ki, diyorum. Macerası şudur: Elimizdeki kıymetli eserlerin ne gibi şartlar altında yazıldığını düşünün. Bunlar düşmanlar tarafından bile takdir ediliyor. Ama malumdur ki; kıymetli eserler, bilhassa münekkitlerin eline geçecek, onların diline düşecek kıymetli eserlerin kusuru olmamak gerektir. Mesail-i imaniyeden bahsediliyor. Bu eserlere karşı kusur aramak için kulaklarını dikenler çıktı. Hâlbuki böyle bir şey yok (yani eserlerde kusur bulamadılar). İftira ettiler, Mustafa Sabri’yi mezardan çıkarıp konuşturdular. İftiranın bu derecesine vardılar. Ancak iftira ile tenkit edebildiler. Eğer bu eserlerin içinde hakikatte bir kusur olsaydı, bu müfterilerin gözünden kaçmayacak idi.

Yaa! O’nun için asıl hârika olan bu eserlerdir. Bir Zat, O da kendi tabirince, yarım ümmi, yardımcısız, tazyikat altında ve daima kendisine şüpheli olarak bakılan bir Zat tarafından yazılan bu eserler en büyük harikadır.

Ömer ÖZCAN – Ağabeyler Anlatıyor’dan

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

“Bediüzzaman’a İlk Ziyaretimi Yeis İçinde Yaptım”

Merhum Prof. Dr. Zekeriya KİTAPÇI anlatıyor: BEDİÜZZAMAN’A İLK ZİYARETİMİ YEİS VE BİTKİNLİK İÇİNDE YAPTIM Bediüzzaman …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Modernizmin dönüştürücü etkisi: Sir Seyyid Ahmed Han ve ahkâmın dünyevileşmesi

Modernizmin dönüştürücü etkisi: Seyyid Ahmed Han ve ahkâmın dünyevileşmesi*  *Dr. Özgür KAVAK'ın makalesi “Mağlûb, gâlibe …

Kapat