Vehbi KARA |
Hürmüz Boğazında muhteşem bir ışık gösterisi
İnsanlar dünya üzerinde meydana gelen muazzam olaylara sadece bir isim koyarak basitleştirmeye çalışırlar. Elektrik, yerçekimi, fotosentez gibi muazzam olaylar güya bir ad koyuvermekle adileşmiş ve mânâsı anlaşılmış olur.
Halbuki kâinatta cereyan eden bütün olayların çok derin anlamları vardır. Adeta bütün hadiseler ve kanunlar Rabbimizden biz insanlara gönderilmiş bir mektuptur. Aklını doğru yönde kullanabilen insanlar için bu mektuplarda anlaşılması gereken birçok mesaj vardır.
İnsanlar yanlışlıkla kâinatta cereyan eden bütün bu olaylara tabiat adını verir ve Yaratıcımızı görmezden gelmeye çalışırlar. Halbuki tabiat denilen şey Allah’ın emriyle meydana gelen hadiselerdir. Her birisinin mühim hikmetleri vardır.
Ne mutlu o insana ki Rabbini tanır ve yaratılan her şeyin O’nun eseri olduğunu anlar. Ve yazıklar olsun o kimseye ki kâinatta meydana gelen bütün hadiseleri kör tabiata, tesadüfe ve hiçbir şeyi yapmaya gücü yetmeyen sebeplere verir dalâlete düşer.
Bu yazıda insanların yaptığı hataya düşmemeye çalışarak yaşamış olduğum çok ilginç bir olayı anlatacağım. Zira bazı insanlar bu olaya basitçe bir isim takarak “İşte buna yakamoz denir” deme hatasından uzak durmaya çalışacağım.
Hürmüz Boğazı, Umman Denizini Körfeze bağlayan stratejik önemi büyük bir yerdir. Kuzeyinde İran, Güneyinde ise Umman devletlerinin toprakları vardır.
Bir Nisan akşamı yatsı namazını kıldıktan sonra tesbihatını yapmak üzere kırlangıca çıktım. (Kırlangıç= köprüüstünde sancak ve iskeleye doğru uzanan balkona benzeyen çıkıntılardır) Âyete’l Kürsiyi tam okumuştum ki gözlerime inanamadığım bir ışık gösterisi ile karşılaştım. Tekrar tekrar geminin bir sancağına bir iskelesine, bir ileri, bir geriye baktım; hayır yanılmıyordum. Muazzam bir ışık gösterisi ile karşı karşıya kalmıştım.
Geminin her tarafında denizin üstünü bembeyaz bir ışık demeti kaplamıştı. Bu ışıklar sabit değil hareket ediyor polis ikaz ışıkları gibi bazen pervane gibi dönüyor bazen de bir tarafa doğru dalgalar şeklinde yayılıyordu.
28 yıllık deniz hayatımda ilk defa böyle bir olayla karşılaşıyordum. Böyle bir olayı anlatan kimseye rastlamamıştım. Gerçi bir denizcilik dergisinde Umman Denizinde meydana gelen yakamoz olayından bahsedilmişti ve tam olarak ne dediğini anlamamıştım.
Dergide aynı zamanda kaptan olan yazar “yakamoz olayının Umman denizinde çok fazla görüldüğünü denizin adeta bir süte benzediğini ve bazı gemicilerin bu olaydan korkarak dümen evine kaçtıklarından bahsediyordu.
Evet, gerçekten de bu yazıyı okumamış olsam, cinlere perilere karıştığımı zannedip ben de köprüüstüne kaçardım. Fakat bunun Cenâb-ı Allah’ın biz aciz insanlara gafletten uyanmamız için gönderilmiş bir mesaj olduğunu anladığım için ibretle bakmaya çalıştım. Deniz yüzeyini adeta bir şenlik havasına sokan bu ilginç yakamoz gösterisinin bir anlamı olmalıydı.
Yakamoz denilen olay karanlık gecelerde tek hücreli canlıların (planktonların) su sıcaklık farklarından dolayı deniz yüzeyine salmış oldukları fosfor ışımasıdır. Yakamoz deyince çoğumuzun aklına ayın sudaki yansımaları gelse de, yakamozu meydana getiren aslında miniminnacık bir planktondur (Lingulodinium polyedrum). Aslında ay ışığı, hareket ettiğinde ışık saçan bu küçük canlıların ışığını görmeyi engeller. Maldivler’de çekilen yukarıdaki görüntüler ise, yakamozun rüyadan farksız halini gösteriyor!
Denizlerin aynen karalarda olduğu gibi canlı varlıklarla dolu olduğunun bir delilidir. “Ben gözümle görmediğime inanmam” diyen zavallılara gösterilecek güzel bir örnektir. Mikroskobik canlılar adeta “ey gafil insanlar aklınızı başınıza alın ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a itaat edin” dercesine konuştuğu muazzam bir olaydır. Dolunaylı gecelerde ve ışığın bol olduğu denizlerde görülmez. Yakamoz sadece karanlığı sever.
Bu olayın yakamoz olup olmadığını anlamak için geminin projektörünü çalıştırdım. İskele tarafa çevirince birden deniz üzerindeki ışımalar kayboldu. Hâlbuki diğer tarafta yani sancak tarafta ışık gösterisi devam ediyordu.
Gecenin bir yarısında cereyan eden bu olayı görsün diye 2. kaptanı köprüüstüne çağırdım. İlk önce gözlerine inanamadı. Gözlüklerini sildi ve bir daha baktı. Biraz ürpermişti böyle bir şeyi daha önce görüp görmediğini sordum. İlk defa görüyordu bana ne olduğunu sordu, kısaca anlatmaya çalıştım.
Gecenin saat 10’undan 10.30’una kadar bu harika ışık gösterisi devam etti. Kutuplarda uzun kış geceleri meydana gelen ve gökyüzünde “auora” adını verdikleri muazzam bir sinema gösterisine benzeyen ışık gösterisi denizde cereyan etmişti ve nihayet sona ermişti.
Bundan bir ay önce Pakistan’ın önemli bir limanı olan Karachi’ye giderken bu sefer yunuslar gemimizin baş tarafına geçmiş bir sağa bir sola giderek bize sanki “hoş geldiniz” mesajı veriyorlardı. Yirminin üzerinde yunus, yarım saat gemiyle birlikte yüzdü ve daha sonra bizden ayrıldılar.
Evet, sevgili okuyucular, sadece denizde değil karada da böylesine güzel manzaralarla karşılaşmak mümkündür. Bunun için sadece gözlerimizi Rabbimizin çok hikmetlerle süsleyip bezendirdiği yeryüzüne ve kâinata bakmak yeterlidir.
Bizleri adeta esir edercesine karşısında hapseden televizyon, internet ve günümüzün salgın hastalıklarından olan tiryakisi olduğumuz alışkanlıklarımızdan kurtulmaya çalışmamız gerekiyor. Bir parça gökyüzüne baksak benim görmüş olduğum ışık gösterisi kadar harika, muhteşem olayları gözlerimizle görebiliriz.
Yaz tatili bitti. “Kışın şunu yapacağım” diyenler bu sözümü bir dinlesinler. Her türlü ahlâksızlığın cirit attığı eğlence yerleri yerine bir de Rabbimizin bize gönderdiği muhteşem mektupları okumaya çalışsınlar. Bunun için para vermeye gerek yoktur, kâinata bakmak yeterlidir.
“İyi de ben bu şekilde tefekkür edemiyorum” diyenleriniz varsa öncelikle Bediüzzaman’ın muhteşem eseri olan Risâle-i Nur’lara bakmak kâfidir. Dördüncü Mektup sadece bir örnek olabilir, vesselam.
- Kayıt Dışı Ekonomi ve Çözümleri Kitabı - 23 Ağustos 2020
- Hani Avrupa Ayağa Kalkacaktı? - 20 Ağustos 2020
- Şimdi Sıra Birinci Maddeye Geldi - 15 Ağustos 2020
- Yalancının Mumu 51 Senedir Yanıyor - 13 Ağustos 2020
- Kadına Şiddet Şapka İle Başladı - 11 Ağustos 2020
- Fuat Sezgin’in Arapçanın Üstünlüğüne Dair Görüşleri - 8 Ağustos 2020
- Necip Fazıl Kısakürek’i Farklı Gösteriyorlar - 3 Ağustos 2020
- Ölümü Unutmuş İnsanlara Bir İbret Dersi - 28 Temmuz 2020
- Kelam-ı Ezelî ve Hutbenin Arapça Okunması - 25 Temmuz 2020
- Böyle Anayasa Olmaz - 20 Temmuz 2020