Ana Sayfa / Yazarlar / Hürriyet Serbestiyet / Vehbi KARA

Hürriyet Serbestiyet / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bazı zatlar, hürriyet ve serbestliği bize çok kötü anlatıyorlar. Hattâ âdeta hürriyette insan her ne fenalığı işlese, başkasına zarar vermemek şartıyla birşey denilmez diye ifade ediyorlar. Acaba gerçekten böyle midir?

Bu soruya en kısa cevap şudur. Bu şekilde tarif edenler hürriyeti değil, belki sefih ve ahlaksız bir yaşam biçimini anlatıp hezeyanlarını sunuyorlar. Zira nazenin hürriyet, edepli olmaktır ve İslamın güzellikleri ile süslenip bütün insanlığa örnek olmaktır.

Bugün hürriyet ve serbestiyet manasını özellikle Avrupa ve Batı medeniyeti bir çeşit hayvanlık olarak ele almış böylesine ahlaksız ve sefih yaşamı, örnek olarak sunmaktadırlar. Haliyle insan âlemi bu kadar küçülmektense istibdat ve baskı rejimlerini kendileri için kötünün iyisi olarak görmektedir. Evet, bugün Batı medeniyetinin hürriyet olarak sunduğu şeyin aslı insanın egosuna esir olmasından başka bir şey değildir.

Peki, gerçek hürriyet ve serbestiyet ne demektir? Bize bu içini dışa çevirsen domuz, yılan ve tilki gibi hayvanlara benzeyen Avrupalıları değil de onu izah et! Derseniz şu hususları söyleyebiliriz:

Gerçek hürriyet ne kendine ne de başkasına zararı dokunmadan serbestçe yaşamaktır. Biraz açmak gerekirse; insan başkasına zarar vermediği gibi Allah’ın kendisine emanet olarak verdiği canını ve malını da zararlardan koruması demektir.

Örneğin uyuşturucu ve alkol kullanarak vücuduna zarar vermek; hürriyet değil arzu ve heveslerine esir olmak emanet olarak verilen canımızı tahrip etmektir. Sarhoşça, ahlaksızca bir yaşam sürerek aile hukukunu çiğnemek, ayaklar altına almak kişinin kendine olan saygısını yitirmeye sebep olur. Bunun sonucunda da Şeytanın maskarası bir insan bozması canavar ile karşı karşıya kalmış oluruz.

Günümüzde laf cambazlıkları ile insanlar aldatılmakta iyi şeyleri fena; kötü işleri ise güzel göstermeye çalışarak cerbeze yapılmaktadır. İşte dinimizde her türlü baskı ve istibdat yerilmiş ve kötü olarak nitelendirilmiş iken, bunun tersini anlatanlar bir hayli fazladır. Üstelik bu lafebeliği ve cerbeze üstadı tipler hürriyet ve serbestliği kötü olarak takdim etmekte Allah’a ortak koşmakla bir tutmaktadırlar.

Hâlbuki hürriyet adalettir, kanundur ve kimseye karşı tahakküm etmeyip serbest davranmasını sağlamaktır. Herkesin hukukunun korunduğu ve hareketlerinde özgür olduğu bir yönetim biçimidir.

Güneş gibi parlak, her ruhun âşık olduğu hürriyet ki İslam âlimleri onu şöyle tarif etmiştir: Medeniyetin saadet sarayında oturan marifet, fazilet ve İslam terbiyesi ile süslenmiş bir serbestliktir.

Bazıları “hürriyet ateştir, küfürdür demektedir. Bunlara ne demelidir?

Bu zavallılar hürriyeti komünizm mesleği veya İranlıların Mazdek dini gibi ibahe mezhebi zannediyorlar.  Yeri gelmişken bu mezhebi söyleyerek “kavat” kelimesinin de karşılığını vermiş olalım.

Mazdek denilen sapık bir kişiSasani İmparatorluğu’nda Şah I. Kavat döneminde yaşamış bir Zerdüşt idi. Bazı kaynaklar asıl adının İnderazor olduğunu söyler. Kendisinin Peygamber olduğunu savunan Mazdek, kamu mülkiyeti ve sosyal refah konusunda sapık fikirler ileri sürmüştür. Onun düşünceleri; zamanında büyük yankılar meydana getirmiş, Şah Kavat döneminde devrimci bir harekete dönüşmüştür. Aynı zamanda din adamları reisi yani olan Mazdek, İranlı meşhur adil yönetici Nuşirevan tarafından ortadan kaldırılmıştır.

Mazdekçilik olarak bilinen Zerdüştîmezhep ve felsefî akımını taraftarları düalist kozmoloji olanManihaizm’e inanırlar. Onlara göre evrende iki özgün ilke vardır; ışık ve karanlık. Manihaizm bu ikisini bir birisiyle karıştırmış, iyi ve kötüyü bir görerek hiç olmadık bir yaşam biçimi sunmuştur. Mazdek öğretisinde, öldürmenin ve hayvan eti yenmemesinin gerektiği, ifade edilmiş ve erken komünizmörnekleri arasında gösterilmiştir. Her türlü özel mülkiyetin ve evliliğin kaldırılması gerektiğini savunmuştur.

Mazdekçiliği savunanlar, zengin kişilere ait olan mülklere baskınlar düzenlemiş ve yağmalamışlardır. 488 – 531 tarihleri arasındaMazdekizmi seçen Şah I. Kavat; sonradan ve komün mülkiyete saygı gösterdiğini göstermek için ailesini Mazdek’e sunmuş ve “kavatlık” kelimesini insanlığa hediye etmiştir. 

Bu utanç yüzünden bütün Zerdüşt Ateş Tapınakları kapatılmış Mazdek’in yaşamına dair ne kadar yazıt bilgi ve belge varsa; Mazdek öldürüldüğü zaman imha edilmiştir.

İşte başkalarına zarar vermeden istediği günahı işleyebilen kavatlıkla hürriyeti karıştırmak ahmaklıktan başka bir şey değildir. Zira hürriyet; Bolşevizm mesleği ve ibahe mezhebi değildir. Hâşâ! Belki insana karşı hürriyet, Allah’a karşı ubudiyeti netice verir.

Eskiden birçok zat Sultan Abdülhamid’e hücum edip “Hürriyeti ve kanun-u esasîyi otuz sene evvel kabul ettiği için fenadır” demişlerdi. Hâlbuki Sultan Abdülhamid’in mecbur olduğu baskı yönetimini; hürriyet zanneden ve anayasa isminden ürken adamların sözünde ne kıymet olur ki? Şimdi biz de hala bu zihniyette olan insanlara ne desek azdır.

Buna karşılık bir İslâm fedaisi de demiştir: Hürriyet imanın hassasıdır ve Rahmanın hediyesidir. Bunu da izah edelim. Nasıl, hürriyet imanın esası yani özelliğidir?

Çünkü iman bağı ile Allah’a hizmetkâr olan bir insan, başkasına zelil bir şekilde müracaat etmez. Başkasının tahakküm ve istibdadı altına girmeye, o adamın izzeti ve iman duygusu müsaade etmez.

Aynı zamanda bir diğerinin hürriyet ve hukukuna tecavüz etmeyi dahi o adamın şefkati ve imanı, engel olur. Evet, bir padişahın doğru bir hizmetkârı, bir çobanın tahakkümüne tezellül etmez. Bir bîçare üzerinde baskı kurmaya dahi, o hizmetkâr tenezzül etmez. Demek iman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar. İşte Asr-ı Saadet bunun bir numunesidir.

Büyük insanlara hatta bir veliye veya bir şeyhe karşı dahi hür olunmalıdır. Zira onların meziyetleri için bize tahakküm etmeye hakları yoktur. Velayetin, şeyhliğin, büyüklüğün gereği; tevazu ve alçakgönüllülüktür. Kibirlenmek ve baskı kurmak değildir. Demek kendini büyük gören çocuklaşmış şeyhten başkası değildir. Kimse bu gibi insanları büyük tanımamalıdır.

Peki, neden tekebbür küçüklük alâmetidir? Buna da cevap verelim:
Çünkü kendini büyük gören küçüktür. Küçük gören ise büyük insandır. Mesela her bir insan için, toplum içinde görünecek ve onunla insanları görecek bir mertebe-i haysiyet ve şöhreti vardır. İşte o mertebe eğer boyundan daha yüksek ise; o, o seviyede görünmek için büyüklük ile ona uzanıp, uzamaya çalışacaktır. Yani büyük görünmeye çalışacaktır. Şayet kıymeti ve boyu daha bülent ise yani uzun ise tevazu ile kendini küçük göstermeye gayret edecektir, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Dünyada ve Türkiye’de Bediüzzaman’ı Anma Etkinlikleri Sürüyor

Sudan’da Geleneksel “İşte Ey Üstadımız! Biz Davetine İcabet Ettik” Programı İcra Edildi “Ben samimi bir …

Kapat