Ana Sayfa / HABERLER & Yorumlar / Hüsnü Ağabey’in Latin Amerika Seyahatini Anlatan Bir Mektup

Hüsnü Ağabey’in Latin Amerika Seyahatini Anlatan Bir Mektup

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Hüsnü Ağabey’in Latin Amerika Seyahatini Anlatan Bir Mektup

HÜSNÜ BAYRAM AĞABEY’İN GÜNEY AMERİKA ZİYARETİ

Hüsnü Ağabey'in Latin Amerika Seyahatini Anlatan Bir Mektup

Esselamunaleyküm ve Rahmetullahi ve Barakatühü

İlk defa 18 Mart 2011’de “Bismillah” dediğimiz, Latin Amerika hizmetlerinde ikinci bir milad diyebileceğimiz bir tarih de 20 Şubat 2014 oldu. Zira 20 Şubat, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin mutlak vekilim dediği ve on yıl boyunca bizzat hizmetinde bulunmuş talebesi olan Hüsnü Bayram Abi’nin, Latin Amerika hizmetlerinin çekirdeği hükmündeki Arjantin topraklarına adım attığı Perşembe gecesine tevafuk ediyordu. Evet bu ziyaret, Güney Amerika hizmetlerinin geleceği ve selameti için tarihi bir ziyaretti. Şili, Peru ve Brezilya olarak devam edecek olan seyehatimiz, ilk durak Arjantinde yoğun bir programla başladı.

Yanlarında koli koli ispanyolca risalelerle gelen abilerimizi, büyük bir şevk ve sevinçle havaalanında karşıladık. Hemen ertesi günü, Cuma namazı için gittiğimiz Mısırlıların El Ahmed camiinde imam Muhammed Zanaty ile kısa bir görüşmemiz oldu. Kendisine İşarat-ül İ’caz tefsirinin sekiz yıl boyunca El Ezherde tefsir dersinde okutulmuş olduğunu söylediğimizde, hemen bizden bir tane İşarat-ül İ’caz istedi. Daha sonra Latin Amerika’nın en büyük camii olan Kral Fahd Camii’nde ikindi namazı’nı kıldık.  Ertesi gün Risale-i nurları İspanyolca lisanına tercümede istihdam olan Lorena Lara Vacide abla, müjdeli haberlerle Hüsnü Bayram Abi ile görüşmeye geldi. Sözler, Şualar ve Mektubattan sonra Lemalar mecmuasının da ispanyolcaya tercümesinin bittiğini sevinçle bildirdi. Ve bu şekilde Külliyattaki büyük eserlerin tercümesi ikibuçuk yıl gibi bir sürede hitam bulmuş oldu. Hüsnü Bayram Abi tercümelerden duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Risale-i nurların ispanyolca’ya tercümesini hayatının gayesi addeden Vacide abla da Hüsnü abiyi gördüğünde gözleri dolarak “sanki üstadı görmüş gibi oldum, Arjantin olarak, Hüsnü Bayram Abi’nin bu ziyaretini aynen Üstadımız buraya gelmiş gibi kabul ediyoruz ve öyle de inanıyoruz, fakat vaktin kısa olmasından dolayı çok istifade edemedik, inşaallah burada bu kısa hasb-ı hale bedel cennette ebedi surette görüşmek nasip olur ” dedi. 

Ardından yaklasık iki senedir, her hafta devam ettiğimiz, “la luz de la fe” “nur-u iman” adındaki radyo programında  ispanyolca Risalei Nur dersimizmizin en kıymetli konugu olarak, eserlerin müellifinin vekili ve talebesi Hüsnü Bayram abi ile beraber bir program yaptık. Yetmiş yıllık bütün hizmet hayatı boyunca, İlk defa radyo programına katılıyor olması ve bu programın da Turkiye’den binlerce kilometre uzakta,  Arjantinde olması bize çok büyük şevk verdi. Radyo programı sonrasında, Risale-i nurların hapishane ve hastahanelere ulaşmasına vesile olan rahip padre Panço’yu kilisesinde ziyaret ettik. Takip eden Pazar günü de, Buenos Aires fuarı vesilesi ile önce kendisi, sonra ailesi ve nihayet mahallesindeki gençlere de nurları ulaştırması ile müslüman olmalarına vesile olan Gustavo, yani Mustafa abi’nin evine gittik. Bir ders okuduktan sonra hanım misafirlerden birisi, müslüman olmadığı halde başını örtmesi ve Juan isimli başka bir gayri müslim gencin de bizimle beraber namaz kılması ise çok manidardı. Allah hidayet versin inşaallah, amin. 

Arjantin’de dünyanın yedi harikasından birisi olan İguazu  şelalelerini tefekkür için gittik. Bu sırada risalei nur’dan ders okunurken tanıştığımız bir alman genç  de kalan zamanını bizimle geçirmek istedi. Ve seyahatin sonunda dersten çok etkilenen David bizimle beraber kelime şehadet getirdi ve Davut oldu. Allah hidayetini arttırsın, amin…   Seyehatimizin ikinci durağı ise, Şili’nin başkenti Santiago olacaktı. Arjantinde daha fazla vakit geçirememenin hüznünü yaşarken, Şili’deki kardeşlerimizi görecek olmanın sevincini de beraberinde yaşamaktaydık.

Nihayet Şili’ye vardık ve çok şevkli ve iştiyakli bir cemaatle karşılaştık. Salon, adım atacak yer kalmayacak kadar doluydu. Şilide yaşayan Türk abi ve kardeşlerimizle gece geç saatlere kadar süren dersin sonunda ise hiç hesap etmediğimiz bir gelişme oldu. Bir müddettir derslere devam eden Şilili Ariel kardeşimiz, Hüsnü Abinin derse katıldığı gece,  hayatının en önemli kararını verdi ve müslüman olmak istedi. Bizzat Hüsnü Bayram Ağabey ile beraber kelime-i şehadet getirerek İslamla şereflendi ve Said adını aldı.

Ertesi gün bir çok esnaf abimizi işyerlerinde ziyaret ettik. Risale-i Nur’un meslek ve meşrebini, Hüsnü Bayram abi’den ders almalarıyla birçoklarının akıllarındaki şüpheler ve sorular cevaplarını buldu ve nazarlar Risale-i Nuru okumanın ehemmiyetine toplandı. Hüsnü Bayram Abinin şu sözü zihnimize altın harflerle kazınmıştı, “BUNDAN SONRA RISALE-I NURU HARFI HARFINE TATBIK EDENLER KENDİNİ MUHAFAZA EDECEK VE AMELİ CİHETTE OKUYANLAR MUVAFFAK OLACAK. BU HİZMETLERİN İNKİŞAFI, TEALİSİ VE DEVAMI, İHLAS VE UHUVVET RİSALELERİNİN BİZATİHİ TATBİK EDİLMESİ VE HAYATA GEÇİRİLMESİYLE MÜMKÜNDÜR.”. Bu cümleler risale-i nur’da ülfet ettiğimiz birçok mananın tekrar alemimizde tazelenmesi ve perdelenmiş olan birçok mananın da canlanmasına vesile oldu. 

Daha sonra Buin şehrinde büyük bir çiftlikte çalışan şilili bir aileyi ziyarete gittik. Onbir kişilik bu ailenin yediden yetmişe her ferdindeki sıcaklık ve islamiyete olan alakaları bizi de şaşırtmıştı. Hatta bu aileden iki kişi henüz müslüman olmamasına rağmen namaz kılmaya başlamışlar. Dua buyrun Rabbim tez zamanda hidayet versin inşaallah, Amin…

Şili’de hafızamızda kalan simalarından birisi de Şener abiydi. Çok müferrah bir hayat yaşarken, doktoru ruh dünyasını yıkan bir haber verir ve  kanser olduğunu söyler. Bir anda dünyaya küsen Şener abi Şili nur talebeleri ile tanışır ve Risale-i nurlardan aldığı teselli ile tabiri caizse tekrar hayata bağlanır ve “artık ölsem de önemli değil çünkü ölüm vesilesi ile Rabbime kavuşacağım, ne olacak ki” demeye başlar. Allah hayırlı acil şifalar versin inşaallah, amin… 

Dört ülkeyi kapsayan seyehatimizin ortak bir kısmı da risale-i nurlardan müteşekkil vecizelerden oluşan broşürleri dağıtmamız oldu. Her verdiğimiz broşürü kemal-i dikkatle ve hayretle okuyanlardan bazıları daha fazla malumat almak için sorular soruyor, bazıları da bu kitapları nereden alacabileceklerini öğrenmek istiyorlardı. Bu arada latin amerika caddelerinde görülesi bir manzara vardı ki, trenler, otobüsler, caddeler adeta bir mederese-i nuriye olmuş yüzlerce kişi risale-i nurdan vecizeler okuyorlar ve bu manzara, bizde tarifi mümkün olmayan hisler husüle getiriyordu. Bunun üzerine, Hüsnü abi, “BU HIZMETLERINIZ BIRER ÇEKİRDEK OLACAK VE ÜSTADIMIZIN AMERİKA HAKKINDAKİ MÜJDESİ İNŞAALLAH GUNEY AMERIKADA TAHAKKUK EDECEK” demesi bize güney amerika hizmetleri için taze bir şevk verdi.

Ve nihayet seyahetimizin üçüncü durağı, çiçeği burnunda medresesi ile Peru’nun başkenti Lima oldu. Hava alanında “Hoş Geldiniz Hüsnü Abi” yazıları dershanenin kapısında ise çiçeklerle coşkulu bir karşılamayı hiçbirimiz beklemiyorduk. Daha önce risale-i nurları okuyarak müslüman olan ve tesettüre giren amira kardeşimiz, yine fuar vesilesi ile tanıdığımız dindar hristiyanlardan Jesus heyecanla bizleri bekliyorlardı. Öyle ki, Jesus yarım saatlik bir gecikmeden dolayı çok endişelendiklerini söyledi. Peru nur talebelerinin organizesi ile başkent lima’daki caminin konferans salonunda perulu müslüman ve gayr-i müslimlerle beraber risale-i nur dersi okundu. Bu dersin konuklarından birisi, geçen sene fuar vesilesi ile tanıştığımız hristiyan bir aileydi. Hüsnü Bayram Abi bu ailenin evinde risale olup olmadığını sordu. Biz de evlerinde risalei nurların ispanyolca tercümesinin bulunduğunu ve bir yıla yakın süredir istifade ettiklerini söyleyince, “zaten yüzlerinden belli oluyor, risale-I nurları okumalarından gelen bir sevinç gözlerinden okunuyor ” dedi. 

Diğer bir konuk ise Peru’lu fakat Venezuela’da yaşayan Musab abimizdi. İlk defa duyduğu ve okuduğu nurlardan o kadar etkilenmişti ki, dersten sonra medresemize kadar geldi. Risalelerin dilinin çok etkili olduğunu Venezuela’da da çok ihtiyaç olduğunu ifade etti ve bizleri ısrarla Venezuela’ya davet etti.  

Bu programda bizi en çok şaşırtan bir o kadar da sevindiren, duygulandıran başka bir hadise ise Amira kardeşimizin gayretleri ile perulu müslüman çocukların hazırlamış olduğu sekizinci söz’den vecizlerin okunup canlandırılması oldu. İnşaallah istikbalin perulu nur talebeleri olacak bu masumlar taifesi, Hüsnü abi’nin duasını aldılar. Bu arada Hüsnü abi de Risalei Nurların bu denli alaka görmesinden duyduğu memnuniyetini defeatle ifade ediyordu.

Lima’da tüm şehrin temaşaa edildiği yüksek bir tepede nurlardan bir parça okunurken, orada bulunan ve bizi dikkatle dinleyen dondurmacıya, İspanyolca risalelerden de bazı yerleri okuttuk. Uzun sohbetimizin sonunda dondurmacının islamiyeti kabul edip kelime-i şehadet getirmesi Peru seyehatimizin tatlı bir meyvesi oldu ve bizi çok memnun etti.

Vücudumuzun yorgunluğuna inat, şevkle yolumuza devam ederken beş saatlik bir uçuştan sonra, son durağımız brezilya’ya varmıştık bile. İki yüz milyondan fazla nüfusu ile Güney amerika kıtasının hem nüfus hem de toprak genişliği bakımından ve ispanyolca haricinde bir lisan olarak portekizce konuşulan en büyük ülkesi Brezilya…Sabahın erken saatlerinde San Pablo hava limanında bizi karşılayan abiler ile iki katlı geniş dershanemize ulaştık. O günün akşamında derste buluştuğumuz brezilyalı abiler ile beraber yine gece geç saatlere kadar dersler, lahikalar okundu. Her dışarıya çıkışımızı, yüzlerce insanın ebedi hayatının kurtulması için bir fırsata çeviren broşürleri dağıtmak için değerlendiriyorduk. Vecizeleri  okuyanların simalarındaki memnuniyet ve tasdik ifadeleri bizi de şevke getirmişti. Öyle ki, artık dışarıya çıkmadan önce cep telefonu, anahtarlar vesaireden ziyade “broşürleri aldınız mı?”  diye kontrol ediliyordu.

Latin Amerika’da Risale-i Nurlara muhatap olan hemen herkesten duyduğumuz o meşhur tesbiti, bir de yaklaşık bir yıldır müslüman olan brezilyalı Yusuf abi’den dinliyorduk. “Risale-i nurlar önemli ve derin meseleleri sade bir üslupla çok iyi anlatıyor ve okuduğumuz cümleler ta kalbimize kadar ulaşıyor.” Allah istifadesini arttırsın, amin…

Ertesi gün durağımız ise Risaleleri Portekizce lisanına çeviren Samir abinin eviydi. Şu ana kadar onbeş küçük risalenin tercümesine muvaffak olan Samir abi “Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretleri ve Risale-I Nur eserleri benim için çok ehemmiyetli.” dedi. İlk defa dördüncü sözü okuduğunda “Said Nursi Hazretleri “Bediüzzaman” lakabını gerçekten de hakediyor” dedi.

Brezilya’nın en çok satan ve okunan gazetesi olan “FOLYA DE SAO PAULO” nun, dünyayı değiştiren kitaplar serisinde, kendi tercüme ettiği Kur’an-ı Kerim’in portekizce meali gazete tarafından okurlarına hediye edildiğini söyleyerek bize şevkli bir haber verdi. Aynı gün evinde ziyaret ettiğimiz brezilyadaki Türk bir esnaf abimiz, brezilya’da çok potansiyel olduğunu ve insanların nurlara çok müştak olduklarından bahsetti. Bizim nazarımızda bir iki saat gibi geçen iki haftalık latin amerika seyahatinin sonlarına yaklaşmıştık. Adeta bir rüya gibi geçen unutulmayacak anlar, saat gibi geçen günler geride kalmıştı.

On üç on dört bin km yol katedip, zahmetlere girip fedakarlık ederek bizleri ziyarete gelen abilerimizden ayrılma vaktinin gelmiş olması derin bir hüzün ve sessizliğe neden olmuştu. Fakat yine üstadımızın “Birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz cenupta, birimiz şimalde, birimiz âhirette, birimiz dünyada olsak, biz yine birbirimizle beraberiz.” sözü bize teselli etti.

Sözün kısası,; her gittiğimiz ülkede ve şehirde ve hanede nurlara olan iştiyakı ve ihtiyacı müşahade ettik. Ziyaret ettiğimiz zatların ruhlarının ta en derinlerinde oluşan sevinci, süruru, memnuniyeti gözlerinin içinde gördük. Bizim hayatlarımızı nurlandıran bu hakikatler ile başkalarının da tanışması için dualar ettik. Ve bu kadar insana ulaşmak için ne kadar çok çalışmak zorunda olduğumuzu ve bu hizmetlerde muvaffakiyetler için müstecab ve samimi dualarınıza ne kadar ihtiyacımız olduğunu farkettik.

Dua ediniz ki; Bu topraklarda adeta susuz kalan ruhlara ab-ı hayat olan risale-i nurları ulaştırmak için takip ettiğimiz yol, Üstadımız ve talebelerinin bize bırakmış olduğu Kurani hizmet düsturları ile bezenmiş olsun ki, bu yolda selametle yürüyebilelim. Vazifemizi hakkıyla yapamasak da o yolda olmanın verdiği teselli ile bu dünyadan ayrılalım…

Arjantin, Brezilya, Şili, Peru Nur Talebeleri

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Mi’rac Gecesi Hakkında Yazılar, Bilgiler

Mübârek Miraç Gecesi hakkında sitemizin zengin içeriğine ulaşmak için lütfen alttaki başlıkları tıklayınız. 1. Tıklayınız …

Önceki yazıyı okuyun:
Ötelemek Ve Ertelemeyi Bilmeliyiz! / M. Numan ÖZEL

Ötelemek Ve Ertelemeyi Bilmeliyiz “Vicdanın anasır-ı erbaası ve Ruhun dört havassı olan irade, zihin, his, latife-i Rabbaniye, …

Kapat