Salih OKUR
“SİZİ DİNLESEYDİM ONU CEHENNEME GÖNDERMİŞ OLURDUM”
Davette aceleci olmamak ve muhataptan ümid kesmemek konusunda, Asr-ı saadette yaşanmış şu tablo ne kadar ibretamizdir; Abdullah bin Cahş (r.a) komutasındaki İslam müfrezesi, Nahle mevkiinde müşriklerle çarpışmış ve iki esir almıştı. Bunlardan Hakem bin Keysan‘a Peygamberimiz (aleyhissalâtu vesselam) Hak dine girmesi için vaaz u nasihatte bulundu. Uzun uzadıya onu İslam’a davet etti.
Hz. Ömer(r.a); “Ya Rasulullah! bununla ne diye konuşup duruyorsun? Vallahi bu hiçbir zaman Müslüman olmaz. Bırak beni, onun boynunu vurayım da, anasının yanına, cehenneme kadar gitsin.”
Peygamberimiz onun sözüne bakmadı. Tebliğine sabırla devam etti. Sonunda Hakem’in kalbi yumuşadı ve Müslüman oldu. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bunun üzerine ashabına dönerek;
“Eğer ben bu hususta demin sizi dinleyip onu öldürmüş olsaydım, cehenneme girmiş, gitmişti o” buyurdu..
Hz. Ömer der ki; “Hakem’in Müslüman olduğunu görünce bütün geçmiş ve gelecek şeyler beni tuttu ve sıktı. Kendi kendime; “Peygamber (aleyhissalâtu vesselam) benden daha iyi bilirken ben nasıl ona karşı bir şey dilemeye kalkarım?” dedim. Sonra da; “benim bu öğütten maksadım, ancak Allah ve Rasulünün rızasını kazanmaktı” diyerek kendimi teselli ettim.
Hakem Müslüman oldu. Vallahi Müslümanlığını da güzelleştirdi. Allah yolunda cihad etti. Nihayet Bir-i Mâune’de şehid edildi.”
HUZEYFE BİN YEMAN’IN IRAK İHTİLALİNİ HABER VERMESİ
Rivayete göre İbn-i Abbas’a bir gün bir adam gelip; “Yüce Allah’ın ‘Hâ mim Ayn Sin Kaf‘ sözünün tefsirini bana bildir demişti. O sırada ashabtan Huzeyfe bin Yeman (r.a) da İbn-i Abbas’ın yanında bulunuyordu.
İbn-i Abbas(r.a) adamın sorusundan hoşlanmadı, sustu. Ondan yüzünü başka tarafa çevirdi. Adam sorusunu tekrarladı. İbn-i Abbas yine yüzünü ondan başka tarafa çevirdi. Adam sorusunu üçüncü defa sordu. İbn-i Abbas yine ona hiçbir cevap vermedi.
Bunun üzerine Huzeyfe bin Yeman (r.a) “sorduğun şeyi sana ben haber vereyim. Onun sana niçin cevap vermekten hoşlanmadığını biliyorum” dedikten sonra Şura suresinin başındaki bu şifrenin, Ehl-i Beyt’ten Abdül’ilah veya Abdullah adında bir adam hakkında indiğini, kendisinin Şark ırmaklarından bir ırmağın ikiye ayırdığı bir şehirdeki (Bağdat) mülk ve saltanatına nihayet verileceğine ve bir takım zalim ve cebbarların orada toplanacaklarına işaret ettiğini söyledi. (Taberi, Tefsir, Cilt: 25, s. 6)
Merhum Asım Köksal Hocamız diyor ki; “Taberi’nin 11 asır öncesinde tefsirine kaydettiği bu haberin, general Kasım tarafından bir gece Bağdat’ta yapılan ihtilal darbesinde Kral nâibi Abdül’ilah ve bütün ev halkının makineli tüfek ateşiyle yok edilmeleriyle gerçekleşmiş olduğunu görmüş bulunuyoruz.”
Bir âlimimiz de konuyla alakalı bize şu bilgiyi veriyor; “Bağdat’ta General Abdülkerim Kâsım’ın, Abdulilâh ve merhum Faysal’a karşı harekâtı meydana gelince, Faysal ve Abdulilah taraftarları, bu meseleyi gizli beyanname halinde halka dağıttılar.”
Kaynaklar
1- M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Cilt; 9, Şamil Yayınevi, İst. Tarihsiz
cevaplar.org
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024