Ana Sayfa / Yazarlar / Hüznün Şairi, Mehmet Akif / Himmet Uç

Hüznün Şairi, Mehmet Akif / Himmet Uç

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Prof. Dr. Himmet UÇ

Hüznün Şairi, Mehmet Akif

Türkiye yeni bir döneme girdi, rahatın ve lüksün ve siyasetin nimetlerine boğulmuş olan muhafazakarlar, silahlarını birbirine yöneltti. Radyolar, televizyonlar birbirini kıyasıya eleştiren yazarlar ve yorumcularla dolu. Onları dinlerken üzülmemek elde değil, yüz yıllık bir mücadele sonucu hakkın zaferi ile sonuçlanan son dönemde, bütün tarihimizde olduğu gibi, refahın arkasından birbirimizle uğraşmaya başladık. Korkarım bu sorumsuz eleştiri bombardımanların sonucunda büyük belalar ve hezimetlere uğrayabiliriz.

Şöyle yukardan bir bakarsanız Türk basınında insanlara faydalı olma ve onları eğitme gibi gayeler kayboldu, idealsizlik ve hedefsizlik dava sahiplerinin davası oldu . Çile en iyi eğitici öğe iken onun yerini file, Allah korkusunun yerini başka korkular aldı. Eleştiri disiplini yok, hiçbir zaman olmadı, olacağı da yok.

Mehmet Akif bir ayeti şöyle tefsir eder “Ya eyyühellezine amenu ittekullaha hakka tükatihi” –Ey Müslümanlar Allah’tan nasıl korkmanız gerekiyorsa öyle korkunuz”

Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır

Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır

Yüreklerden çekilmiş farzedilsin havfı Yezdan’ın

Ne irfanın kalır tesiri katiyyen ne de vicdanın

Fakat ahlakın izmihlali en müdhiş bir izmihlal

Ne millet kurtulur zira ne milliyet, ne istiklal

Oyuncak sanmayın Ahlak-ı mill, ruh-ı millidir

Akif hayatında birbiri içinde hüzünler yaşamış bir şair. O artistik hislerini tatmin etmeye çalışan cemiyetten çekilmiş fildişi kulesinde tepinen şairler gibi değil, bir milletin hepsi hüzün olan dönemlerini yaşamış bir büyük insandır. Fatih’de otururken babasını kaybeder, iktisadi imkanları yoktur, baytar mektebine yürüyerek gider. Gençlik yıllarının hüznüdür. Daha sonra okulu bitirir, baytarlık yaparken Anadolu’nun her yönü ile geri kalmışlığını seyreden hüzne boğulan bir şairdir. Kartal’da bir düğüne gider, topyekün sefaleti anlatır, bir romancı gözüyle.

Sorma Kartal’da idim ben de bu çarşamba günü

Dediler Korna’da dünden beri var köy düğünü

Hoşlanırsan hadi olmaz mı? Pekela gideriz

Hem biraz kır görürüz hem de güreş seyrederiz

Keşke gitmem demiş olsaydım … İlahi o ne hal

O nasıl maskara dernekti tarifi muhal

Topu kırk elli kadar köylü serilmiş bayıra

Bakıyor harmanın altındaki otsuz çayıra

Bet beniz sapsarı biçarelerin hepsinde

Ne olur bir kişi görebilsem zinde!

Şiş karın sıska çocuklar gibi kollar sarkık

Arka yusyumru göğüs çökmüş, omuzlar kalkık

Gözlerin busbulanık rengi kapaklar şiş şiş

Yüz buruşmuş uzamış cephe daralmış gitmiş

Gezecek yerde o avare nazarlar dalıyor

Serilip düştü mü bir noktaya kaldırması zor!

Sıtmadan boynu bükülmüş o dimdik Türk’ün

Düşünüp durmada öksüz gibi küskün küskün

Gövde teşrihlere dönmüş o bacaklar değnek

Daha yaş yirmi iken eller ayaklar titrek

Öyle seksenlik adamlar aramak pek yanlış

Kırk onun ömrüne son merhale olmuş kalmış

Değişik sanki o arslan gibi ırkın torunu

Bense islamın o gürbüz civan unsurunu

Kocamaz derdim asırlarca sorulsaydı eğer

Ne çabuk elden ayaktan düşecekmiş o meğer…

Neyse değnekçi gelip “Meydan açılsın savulun !

Der demez başladı kalbi sesi yırtık davulun

Güm güm ötmek ne gezer, tık nefes olmuş kasnak

Göğsü tokmak gibi küt küt vuruyor hışlayarak

Zurna hım hım mı nedir söylemiyor bir türlü

Üfleyen çingenenin rengi mezar kendi ölü

..

Biri tıksırdı ta ensemde .. Acaip bu da kim ?

Ne göreydim kelebek tarlası olmuş da içi

..

Pehlivanlar hani derken söküvermez mi Hocam

Birbirinden daha biçare sekiz çıplak adam

Ah o soygunluğu rüyada gören korkardı

Çünkü gömlek gibi etten de soyunmuşlardı

Bir delik torbaya girmiş kimi kisbet yerine

Çekivermiş kimi bir lime çuval dizlerine

Kiminin giydiği çakşır , kiminin bez şalvar

Kiminin uçkuru boynundan asılmış donu var

Acaba yağ sürünürler mi desem yağ nerede ?

Bereket onun madeni varmış derede

Sağ omuzlarda birer başları kertikli ağaç

Kadın erkek suyu aktarmada bakraç bakraç

Sonra nerdense gelip “yağlanınız haydi” sesi

Çöktü meydanda duran kaplara hepsi

..

Bu merasim de bitip başlayacak dendi güreş

Çırpınıp çırpınarak çıktı nihayet iki eş

Daha ilk elde boşansın mı alınlardan ter

O göğüsler sana ötsün mü körükten de beter

..

Hele çok sürmeyerek dördü de cansız düştü

İki biçare serilmiş yatıyorken yerde

Kalkın artık dediler lakin o derman nerde

Güreşin böylesi hiç görmediğim bir şeydi

Orta baş hepsi de bunlar gibi avareydi.

Bu Akif’in hüznünden bir parça…

Anadolu’da milli mücadele ruhu uyandırılmak gerekmiş, karış karış dolaşmış milleti ikaz etmiş. Üstelik karşıda halifeliği milli mücadele aleyhine kullanan zavallılar var. Akif hüzünlü. Milli mücadele başarıya ulaşmış, yeni devlet kurulmuş, Akif’in kafasındaki senteze göre bir devlet olmamış, bu sefer karış karış dolaştığı ülkede karış karış takib edilmiş, Ali Şükrü Bey öldürülünce o vatanından ayrılmanın zamanı geldiğini şartlar gereği görmüş, Akif yine hüzünlü. Mısır’a gitmiş oradaki hüznünü anlatmış bu dörtlüklerde.

Resim için

Beni rahmetle anarsın ya işitsen bir gün

Şu sağır kubbede haib sesimin dindiğini ?

Bu heyulaya da bir kerecik olsun bak ki

Ebediyyen duyayım kabrime nur indiğini

(620)

Çocukluk hüzün, gençlik hüzün, savaş öncesi hüzün, savaş sonrası gurbetin hüznü, ölmek için gelir İstanbul’a , öldükten sonra yine hüzün.

Bir ceride Türkiye’de münteşir

Türkiye’yi düşman çizmesinden kurtaran adamları

O serlevha altında suçlar

Akif elinde Sıratımüstakim klişesi dolaşır Anadoluyu karış karış

Uyan ey millet cehline kurban gidiyorsun

Demiş ağlamış, vatan kurtulmuş,başı baştakilerle uyuşmamış

Dişini sıkmış eleştirmemiş zorunlu gitmiş Mısır diyarına

Bediüzzaman ingiliz aleyhine kitap yazmış İstanbul’da

İki talebesi ile dolaşmış dağıtmış ingilizin siyasetini dağıtmış

Şimdi ağzından bal yerine zehir akıtan bir zavallı

Bu milletin yıldızlarına taş atıyor, ağlasam ne çere, sızlasam ne ders

İstiklal Marşı yazmış Akif , parayı almayı kendine yedirememiş

Ankara soğuğunda giyecek paltosu yok

O müstesna insanı eleştirir, ne zihindir, ne zeka

Sağlam tahtaya basamaz basar hep faka

Yazar değil mezar dizmiş ceridelerin köşelerine

Eleştir kaz tüyü yastıkta yat

İpekli yorganda kendini mutlu say

Safahat’ı okumayanı yaparsan yazar

Rahatın içinde ağzına geleni yazar

 

Ne demiş Akif

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim

Onu dindirmek için kamçı yerim çifte yerim

Adam aldırmada geç diyemem aldırırım

Çiğnerim çiğnenirim Hakkı tutar kaldırırım

Biri ecdadıma saldırsa hatta boğarım

Boğamaz sın ki hiç olmazsa yanımdan kovarım

Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam

Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam

Şu mısraları söyleyen adamı eleştirmeye ar eder adam, kızarır galata francalası gibi.

İmparatorluk yıkılıp gitti , Sultanı Merhum Abdülhamit Han mezarı mukaddesine . Bediüzzaman geldi manevi sultan , imparatorluğun enkazından çıkardı bir imparatorluk ruhu, bütün dünyada okunur eserleri , sade bu ülkede değil, Mevlana’dan sonra en büyük kültür ve din imparatorluğu kurdu. İmparatorluğu Güney Amerika’dan güney Afrika’ya kadar uzanır. Nice şaşkına pusula olmuş eserleri. İmparatorluğu yeniden kurmuş bir adama saldıran adama bak bir karış aklı yok.Ne söylediğinden haberi var, ne bu müstesna insanlardan.

Akif ‘in hüznünü yazayım derken , düştü kalem başka başka bir yere

Demişler.

Kalem bastı bir bahsi düşvara nagah

Saded nerde ben nerdeyim Allah Allah

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Abdülkadir Badıllı ağabey vefat etti

Abdülkadir Badıllı ağabey vefat etti Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden Abdülkadir Badıllı ağabey Hakkın rahmetine …

Kapat